22 Temmuz Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: BEYHAN KORKMAN

'TÜRKİYE, ABD’YE KARŞI BİRÇOK BAŞLIKTA ESAD REJİMİNİN YANINDA YER ALMIŞ OLUYOR.'

SEDAT ERGİN / HÜRRİYET

Ancak bu gibi farklılıklar bir tarafa bırakılırsa, Tahran Zirvesi üç ülke arasında Suriye üzerinde geniş bir mutabakat alanının bulunduğunu bir kez daha ortaya koydu. En önemli mutabakat başlığının, ABD’nin Fırat’ın doğusundan çıkması ve burada PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG üzerinden oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) projesinin sonlandırılması olduğunu söyleyebiliriz. (...)

Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemekle birlikte, Esad rejimiyle ilişkilerini normalleştirmekten bilinçli bir tercihle uzak duruyor. Bu durum kaçınılmaz olarak Türkiye’nin Suriye politikasında bir kilitlenmeyi beraberinde getiriyor, bir dizi çelişki yaratıyor.

Örneğin, Türkiye, önceki gün değindiğimiz ortak açıklamaya imza atarak aslında ABD’ye karşı birçok başlıkta Esad rejiminin yanında yer almış oluyor. Açıklamaya bakılırsa, ABD’nin Suriye’ye ekonomik yaptırım uygulamasına bile karşı çıkıyor. Ancak Türkiye bu desteği verirken Esad rejimiyle diyaloga girmekten de kaçınıyor. Tahran Zirvesi, Türkiye’nin Suriye politikasındaki bu açmazın daha belirgin bir şekilde görülmesine yol açmıştır.

'RUSYA VE İRAN TÜRKİYE'NİN DOĞRUDAN KARŞISINDA DA DURMAZ.'

HASAN BASRİ YALÇIN / SABAH

Türkiye'nin muhtemel operasyonuna dair yansımalar da çok farklı değil. Rusya daha sessiz görünürken İran daha muhalif görünüyor. Hem zirve öncesinde Hamaney'in yaptığı açıklamalara hem de Reisi'nin zirvedeki konuşmasına bakarsanız Türkiye'yi caydırmak istediklerini görürsünüz.

Ama bu açıklamalar çok sert değil ve karşı bir tehdit içermiyor. Yeni bir askeri harekâtın Suriye'deki "kırılgan sürece olumlu katkı yapmayacağı, Türkiye'ye de zarar verebileceği" gibi ifadeler kullanılıyor. Bunlar aslında İran'ın her operasyon öncesinde yaptığı türden açıklamalar. Yani bu bakımdan da çok yeni bir şey değil. (...)

Ne İran ne de Rusya, Türkiye'nin işini kolaylaştırıcı bir tutum almaz, ama Türkiye'nin doğrudan karşısında da durmaz. Şimdiye kadar tüm operasyon örnekleri bu şekilde gerçekleşti. Erdoğan, Türkiye'nin hedeflerini defalarca ve açıkça dile getirerek diplomatik bir zemin kurdu ve ardından ordu harekete geçti. Bu sefer de belli bir süre bu söylemin devam edeceğini, ardından da uygun zamanda askeri bir harekâtın başlayacağını düşünebiliriz.

'CİDDE ESKİ DÜNYANIN JÜBİLESİ, TAHRAN YENİ DÜNYANIN MEYDAN OKUMASI'

BERCAN TUTAR / SABAH

Bu da ülkemizin milli menfaatlerini savunmada farklı dünyalara ait aktörlerden gelebilecek dirençleri yok ediyor. Nitekim ABD ve Avrupa gibi Rusya ve İran da bazı endişelerini dile getirmelerine rağmen en nihayetinde Türkiye'nin Tel Rıfat ve Münbiç'e yönelik operasyonunu onaylamak zorunda kaldı. Böylece Sayın Erdoğan, Türkiye'nin taleplerini Tahran'da kabul ettirdi ve üç ülke terörizme karşı Suriye'de işbirliği yapma konusunda uzlaştı.

Bu bağlamda Cidde'deki zirve eski dünyanın jübilesini andırırken Tahran'daki zirve ise yeni dünyanın küresel statükoya karşı meydan okuyuşunu simgeliyor. Her ne kadar ABD Başkanı Biden, Cidde'de "Ortadoğu'dan çekip gitmeyeceğiz. Bölgede Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız" diye konuşsa da bu çıkış ne bölgedeki müttefiklere ne de Batılı kamuoyuna inandırıcı geldi.

HDP'Yİ KORUDU, VATAN PARTİSİ'Nİ HEDEF ALDI

EMRE KONGAR / CUMHURİYET

AKP iktidarı, kaçınılmaz sona yaklaştığını, değişeceğini gördüğü için, panikliyor, kaybedecekleri bir seçime doğru yanlış üstüne yanlış yapıyor:

3) Kürt oylarını olanaklı ise bölmek, bir bölümünü yanına çekmek, olanaklı değilse sandığa gitmekten vaz geçirmek.

Oysa Kürtler aldatıldıkları süreci hâlâ unutmuş değiller bu eylem ve söylemlere daha da kızıyorlar.

4) Aynı anda Kürt siyasetini teröristlikle ve bölücülükle itham etmek.

Oysa HDP bu tür ithamlarla karşılaştıkça bütünleştirici ve tüm toplumu kapsayıcı demokratik ilkeleri savunduğunu tekrar tekrar vurguluyor.

5) Altılı masayı teröristlikle itham ettiği Kürtlerle işbirliği içinde göstermek ve siyasal dinci çizgisine ek olarak aşırı ırkçı bir ideolojiyi savunmak.

Oysa tamamen temelsiz ve geçersiz olan bu iddialar, Tuğrul Türkeş’in “azgın milliyetçilik” dediği ideoloji takipçisi yandaşlar dışında toplumda hiçbir karşılık bulamıyor.

6) Eski “‘Yetmez ama Evet’çilerin” ve eski liberal solcuların bir bölümünün de içinde bulunduğu bazı Marksist grupların ve sözde Atatürkçü bir görünüm veren Vatan Partisi’nin de desteğini alarak solcu ve Atatürkçü seçmenlerin zihnini bulandırmak.

Oysa bu yöntem de hem sayısal hem de siyasal olarak hiçbir kıymeti olmayan sayıda seçmeni hedeflediği için etkisiz kalmaya mahkûm.

Üstelik de gerçek Marksist ve Atatürkçüleri Demokrasi Cephesi içinde kalmaya teşvik ediyor.

'ABD ÇEKİLSİN' MESAJINI GÖRMEDİLER!

Cumhurbaşkanı Erdoğan Tahran zirvesi sonrası üç liderin ortaklaştığı “ABD, Fırat’ın Doğusundan çekilsin” tavrını ilan etti.. Biden İttifakı’na yakın Sözcü, Cumhuriyet, Milli Gazete, Karar, Evrensel, Birgün, YeniAsya, Yeniçağ ve Hürriyet birinci sayfalarından bu vurguyu görmedi.

Aydınlık, Akşam, Milliyet, Türkgün, YeniBirlik, Milat, Takvim, Diriliş Postası ABD’ye karşı ortak tavrı manşetlerine taşırken Sabah, Türkiye ve Yenişafak birinci sayfadan verdi.

Sonraki Haber