23 Ağustos Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: BEYHAN KORKMAN
ABD’NİN RAHATSIZLIĞI
MELİH ALTINOK / SABAH
"Putin'in beyni" olarak anılan ve 15 Temmuz öncesi "Orduda hareketlenme var" uyarıları yapan Alexandr Dugin'in kızı Darya Dugina Moskova yakınlarında bir suikasta kurban gitti.
Basına yansıyan görgü tanıklarının ifadesine göre olaydan 10 dakika önce bir konferanstan çıkan baba kız, kapıda ayrıldı. Dugin başka bir araçla Moskova'ya doğru yola çıkarken, kızı Darya'ya da kendi cipini verdi. (…)
Dünya basını ağız birliği etmişçesine asıl hedefin Ukrayna'nın işgalini savunan Alexandır Dugin olduğunu yazıyor ve "Ukraynalı teröristleri" adres gösteriyordu...
İşgal altındaki Ukrayna'nın Rusya'da ya da başka bir ülkede bu tarz bir organizasyona kalkışacak hali, gücü yok. Ukrayna meselesi bir kılıf...
Putin'in evinde operasyon çekebilme kabiliyetine sahip devletlerin hangileri olduğu da malum.
Peki bu suikastla ne demek istiyorlar?
Konu Rusya olunca Moskova’da akademik çalışmalarına devam eden Mehmet Perinçek'i aradım. Aynı zamanda Darya'nın en yakın arkadaşlarından olan Perinçek, Suikastte baba kızın beraber hedef alındığı görüşünde...
Darya'nın gerçek bir Türkiye dostu olduğunu, FETÖ gibi ABD ajanlarının faaliyetlerini deşifre ettiğini ve hem medyada hem de Türkiye ve Rusya'nın beyin merkezleri arasında Türk-Rus yakınlaşması için faal çalışmalar yürüttüğünü anlatıyor.
"Genç yaşına rağmen çok birikimli ve etkin bir gazeteciydi. Rusya'nın yakın gelecekte en önemli politik figürlerinden olacağı konuşuluyordu. Ne yazık ki "tam yerinden" vurdular. Çok üzgünüm" diyor.
Perinçek mesajın kime olduğu sorusunu ise Rus Savunma Bakanlığı'na yakın isimlerden İgor Korotçenko'nun "Dugina'ya suikast, Anglosaksonların Türkiye'deki ve Moskova'daki siyasi elitlere bir mesajıdır" sözlerini hatırlatarak şöyle cevap veriyor:
ABD'yi hiçbir şey, Rusya ile Türkiye işbirliğini savunan Rus milliyetçileri kadar rahatsız etmez. Çünkü Türkiye ve Rusya'nın bölgede beraber olması ABD'nin olmaması anlamına geliyor.
‘BATI CEPHESİ TERÖR KARTLARINI DEVREYE SOKUYOR’
MEHMET BARLAS / SABAH
Rusya'da Devlet Başkanı Putin'in beyni olarak bilinen ve Ukrayna savaşının stratejisini yaptığı söylenen Aleksandr Dugin'e yönelik suikast, felaketle sonuçlandı. (…) Dugin'i hedef alan sabotaj kızını öldürdü. (…)
Hafta içinde de Rusya'nın çeşitli bölgelerinde İHA'lar kullanılarak sabotajlar yapılmıştı. Yani Rusya, Ukrayna ile yaptığı savaşta artık arkadan vurulmaya başlandı. Rusya-Ukrayna arasında başlayan nizami savaş hızla teröre dönüşüyor. Belli ki bu terör dalgasının hedefinde insanların olduğu gibi nükleer santraller de var. Siyasi analistler gidişatın çok tehlikeli bir noktaya doğru gittiğinin altını çiziyor.
Batı cephesi, Rusya'ya karşı askeri cephede kaybettikçe eskiden beri alıştığı terör kartlarını devreye sokuyor. Şimdi gündemde "Rusya'nın buna misillemesi ne olacak?" sorusu var. Bu misilleme beklentisi ile Rusya'nın yapmadığı fakat 'Rusya yaptı' gibi gösterilen nükleer felaketler de yaşayabiliriz. Gerginliğin hızla tırmandığı bir sürece girdik. İnşallah sonu felaketle bitmez.
KARAR’A GÖRE ‘ZOR İŞ’
HAKAN ALBAYRAK / KARAR
Türkiye Gazetesi’nde yayımlanan İsmail Bilgen imzalı bir habere göre Esed, Ankara’dan, İdlib’in Şam yönetimine bırakılması, Reyhanlı-Cilvegözü Sınır Kapısı ve Kesep Gümrüğü'nün Şam yönetimine devri gibi taleplerde bulunuyor.
Ankara ise bu taleplere karşı "sınırda terör tehdidinin tamamen ortadan kaldırılması”nı, ayrıca “muhalefet ve Şam arasında siyasi, askeri entegrasyon süreçlerinin sağlıklı bir biçimde tamamlanması”nı istiyor.
Bunlarla beraber “mültecilerin güvenli dönüşü”nü ve “yerleşim sonrası uygulamaları" görmek de istiyor Ankara. (…)
“Muhalefet ve Şam arasında siyasi, askeri entegrasyon süreçlerinin sağlıklı bir biçimde tamamlaması”; yani devrimci liderlerin hükümete, silahlı devrim gruplarının orduya -siyasi ve askeri gidişatı kontrol altında tutmalarına el verecek şekilde- eklemlenmesi.
“Mültecilerin güvenli dönüşü ve yerleşim sonrası uygulamalar”ın takibi; yani Şam yönetiminin taleplerinin, Suriye’ye dönen mültecilerin hain diye yaftalanıp zulme uğrayacağı endişesi kesin olarak giderilmeden karşılanmaması.
Ve demokratik anayasa…
Ve özgür seçimler…
Ve siyasi mahkûmların salıverilmesi…
Hülasa: Özgürlük, eşitlik, hak-hukuk adalet.
Bunları kabul etmek, Esed rejiminin kendi kendini inkârı anlamına gelir.
Rejime karşı protestoların başladığı Mart 2011’den beri Esed’in davası ne?
İran ve Rusya ile beraber ne uğruna kan gölüne çevirdi Suriye’yi?
Diktatörlüğünü korumak uğruna değil mi?
Başını çektiği oligarşinin bekası uğruna değil mi?
Demokratik anayasaya, özgür seçimlere direniş değilse nedir Esed rejiminin 11 yıllık kirli savaşı?
Zor iş.
‘ÖLÜME GÖNDERMEK’MİŞ
MUSTAFA KARAALİOĞLU / KARAR
Anlaşılan o ki iktidar Esad’la anlaşma havasından bilistifade, sandığa giderken göçmenlerin geri dönme ihtimalini seçmene anlatmayı murad ediyor. Bu imkansızdır. Esad iktidardayken tek bir Suriyeli geri dönemez, biz de gönderemeyiz. Bırakın Esad’ı ona yakın bir iktidarda bile geri dönüş mümkün değildir. En zor zamanında yüzbinlerce insanı gözünü kırpmadan katleden bir diktatör şimdi zafer kazanmış ve Türkiye’yi bile hizaya getirmiş özgüvenle daha ölümcül bir tehdittir. Esad’a rağmen Türkiye sınırına yakın bölgelerde uluslararası bir güvenlik hattıyla yeni yerleşim bölgeleri oluşturup bir kısım göçmeni geri göndermek projesi bile daha gerçekçidir. Esad koltukta kaldığı sürece, Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelere dağılmış göçmen ve sığınmacıları geri dönmeye zorlamak ölüme göndermek demektir.
PYD/YPG meselesine gelince... Ne Esad ne de Putin, Türkiye’nin canını en çok sıkan bu konuda sorunu çözecek ve Ankara’nın kaygılarını giderecek bir tavır takınmayacaktır. Türkiye’nin güvenliği için risk almayacaklardır. Elimizi bu kadar açık ettikten sonra bizimle birlikte bölgedeki Kürtlere karşı askeri veya siyasi baskı kurmak yerine bundan istifade etmeye devam edeceklerdir. Sürecin seyri bunu gösteriyor… Aksi olsaydı Rusya şu ana kadar zaten Türkiye’ye avantaj sağlayacak bazı adımları atabilirdi. Atmadı, aksine Soçi mutabakatındaki sözlerini bile yerine getirmedi.
Esad’la el sıkışmanın ne anlama geldiğini, attığımız geri adımın siyasi sonuçlarını uzun uzun konuşmaya gerek yok. İçeride ve dışarıda herkes bir bakışta ne olduğunu, neden yapıldığını ve ne anlama geldiğini biliyor.
‘DOĞU CEPHESİNİ SAĞLAMA ALMA POLİTİKASI’
ORHAN BURSALI / CUMHURİYET
Kilit nokta Yunanistan’dır bütün bu gelişmeler içinde.
Yunanistan Mısır ile Mısır, Kıbrıs Rumları ile antlaşmalar ve işbirlikleri yaptı. Suudi Arabistan ve diğer Müslüman ülkeler de Yunanistan ile birlik ve beraberlik görüntüleri verdi ve işbirlikleri yaptı. Hele İsrail ile kopuk ilişkiler, Ankara için olumsuz resim tamamlandı. Bütün Ortadoğu Yunanistan ile birlikte.
Ankara bu fotoğrafı değiştirmek istiyor bir süredir küçük adımlarla. Mısır kendi açısından haklı olarak yavaştan alıyor!
Doğu Akdeniz’de güvenlik ve işbirliği çemberinin tamamlanması için Suriye ile barış olmazsa olmazdır.
Başka noktalar var ama meseleye ilk önce bu açıdan bakın...
Saray, “Doğu cephesini” sağlama alma politikasında!
Bu ne demek şimdi?