İran düşmanlığında PKK’yla yan yanalar

Türk milleti, kardeş İran halkının acısını paylaşıyor. Şehitler için bir günlük millî yas ilan edildi fakat başta PKK’nın yayın organı Yeni Yaşam olmak üzere Sözcü, Birgün ve Evrensel gibi gazeteler hem İbrahim Reisi’yi hem de İran’la dayanışmayı hedef aldı. ABD-İsrail psikolojik savaşına alet oldu

Türk milleti, İran halkının acısını paylaşıyor.
İran’ın şehitleri için bir günlük millî yas ilan edildi.
PKK yayın organı Yeni Yaşam, ilk günden itibaren Reisi’yi hedef aldı.

Yeni Yaşam

Dün de PKK kuyrukçusu, sahte solcu Birgün ve Evrensel de terör örgütünün ağzıyla İran’ı ve Reisi’yi hedef aldı. Batı emperyalizminin “rejim değişecek” psikolojik savaşına alet oldular.

Bu koraya kendine “Atatürkçü” diyen Sözcü de katıldı.
Sözcü, İran için bir günlük millî yas ilan edilmesini hedef aldı. Muharrem İnce üzerinden de İran hedef alındı.

Şu gerçeği tespit etmeden, bu manşetlerin ve haberlerin mantığını anlayamayız:
Türkiye ile İran arasına, Azerbaycan ile İran arasına kim nifak sokmak istiyor?
Yanıt: Batı emperyalizmi.

Hadi PKK ve PKK kuyrukçusu gazeteleri anlayabiliyoruz. Doğrudan Batı’nın kullanışlı araçları oldukları için bu manşetleri olağan karşılıyoruz. Peki, Sözcü?

İşte Sözcü’nün asıl işlevi böyle günlerde ortaya çıkıyor: Atatürkçüleri, milliyetçileri avlamak. Batı siyasetlerini “çaktırmadan” yedirmek, insanımızı Atlantik’in peşi sıra dizmek.

Aynı tavrı Cumhuriyet’te Zülal Kalkandelen’in yazısında görüyoruz. “Ben yas tutmadım!” diyen Kalkandelen, PKK’nın gazetesinin yazdığı gibi, Reisi’nin “Tahran Kasabı” olarak anıldığını belirtiyor ve ekliyor: “Türkiye’nin ilan ettiği yas, benim yasım değildi.”

Türkiye, İran, Azerbaycan birliği, bölge ülkelerinin işbirliği Batı’yı rahatsız ediyor. Bunun için de, bu ülkeler içindeki araçlarıyla birbirlerine düşmanlığı körüklüyor.

Unutmayalım: Birimizin toprak bütünlüğü bozulursa, hepimizin ki bozulur.
Böylesi bir kader birliğimiz var.
Hele İran’la kader birliğimiz çok daha derinlere dayanıyor.

Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lugat-ı Türk’te “Börk başsız, Türk Farssız olmaz” diyor.
Sözcü, Atatürk’ün İran’la geliştirdiği sıkı ilişkileri bir kenara atıyor.
Sadabat Paktı’nı görmezden geliyor.

İran’la sınırımız 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’nda belirlendi ve 400 yıldır bozulmadı.
İşte bu irade yüzlerce yıl daha bozulmayacak ve Türkiye ile İran, yükselen Asya uygarlığında iki kardeş ülke olarak büyümeye, gelişmeye devam edecek.

‘ENGİN SADECE ENGİN DEĞİLMİŞ’

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

Kumpasın emniyet ayağında şimdiye kadar, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in atadığı ekipten Organize Şube’den sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan, komiserler Ufuk Gültekin ve Metehan İlkyaz ile Mustafa Çatuk, Adem Koçan ve Ramazan Kubat bulunuyor.

Gizli tanık yapılmak istenen Serdar Sertçelik’in polislerin gözetiminde yurtdışına kaçırılmasında rol oynayan sivillerden Kubat’ın CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun danışmanlığını yaptığının altını çizmek lazım. Eğer kumpas daha başlangıçta ortaya çıkmasa ve planlandığı gibi gelişseydi bu dosyadaki bilgiler tıpkı 17/25 Aralık, 2014’teki MİT TIR’ları durdurulması dosyaları gibi yine CHP’ye mi taşınacaktı?
Nitekim daha önce de olduğu gibi Cumhur İttifakı ortakları AK Parti ve MHP’yi, yolsuzluklara bulaşmış, çetelerle iç içe, siyasi cinayet işlediği algısı yaratmak için Emniyet-Yargı kumpası ve medya ayağı olması yetmiyor bir de siyasi destek gerekiyor.

KİMİN DUASINA ‘AMİN’ DİYORSUNUZ?

SALİH TUNA - SABAH

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, CNN'de Amanpour'a verdiği röportajda, kendisine açık açık, "Bu mahkeme Afrika ülkeleri ve Putin gibi haydutlar için kuruldu" diyen "seçilmiş liderler" olduğunu söyledi. İsmini vermiyor ama vermesi de şart değil. Zira bu bir zihniyet, asla münferit değil.
Mesela, İran başta olmak üzere ABD'nin düşmanlık ettiği her bir ülkeye savaş açılması gerektiğini dillendiren ABD'li senatör Lindsey Graham bunlardan biri.

İsrail'in Gazze soykırımına karşı çıkan ABD'lileri mahkûm etmek için "Biz Japonya'ya iki atom bombası atarken iyiydi ama!" diyebilecek kadar da azgın bir eleman. Şimdiye değin "Biz Yahudileri soykırımdan geçirirken iyiydi ama!" diyerek, İsrail'in Gazze soykırımını arkalayan herhangi bir Alman çıkmadı. Hiçbir zaman da çıkmaz.

Neden mi?

Çünkü "Yahudi soykırımı" ölümüne mahkûm edildi (iyi ki de edildi) ama 1945'te Hiroşima ve Nagasaki'de 200 bin Japon'u yakıp kavuran atom bombası mahkûm edilmedi.

ABD'nin siyahi Başkanı Barack Obama bile Hiroşima'yı ziyaret ettiğinde "Özür yok!.." dedi.

Sonraki Haber