23 Nisan Türk Devrimi-2: Kuvayı Milliye’den Düzenli Ordu’ya

Halkı, devletin bir kurucusu haline getiren Düzenli Ordu, geniş halk kitlelerini örgütlemiş ve onları özgürleştirmiştir. Çete liderlerinin kişisel çıkarları için savaşan yoksul halk, Büyük Millet Meclisi önderliğinde kendi kurduğu devleti için savaşıyordu.

Düzenli ordu dönemine geçmek, milli hareketin bir iktidar merkezi etrafında birleştirilmesini sağlayan devrimci bir adımdı.1 Bölgesel direniş ve çete liderlerinin savaşlarıyla geçen dönemde bölgesel kazanımlar olmuş fakat düşman kuvvetlerine kesin bir darbe indirilememiştir. Ordunun tek merkezden komuta edilememesi ve her çetenin kendi disiplini altında çalışması milli mücadeleyi zaafa uğratıyordu. Nitekim Anzavur isyanını bastırırken bu disiplinsizlik nedeniyle gereğinden fazla şehit verilmiştir. Devlet olmanın birincil şartı devrimci bir ordunun olmasıydı, üstelik bağımsızlığınızı emperyalizme karşı savaşta kazanmaya çalışıyorsanız bu hayati önemdeydi.

O tarihe kadar Kurtuluş savaşına önemli hizmetleri olmuş Çerkez Ethem, Demirci Mehmet Efe gibi liderler, TBMM’nin emir komutası altına girmeyi kabul etmediler. Batı Cephesi'ne gönderilen İsmet İnönü ve Refet Bele’nin komutanlıklarını tanımadılar.

Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe kuvvetleri 1921 yılında dağıtıldı. Zamanla düşmanla işbirliğine giren Çerkez Ethem, Mehmetçiğe kurşun sıkma noktasına geldi. İsmet İnönü önderliğindeki ordumuz, Ethem kuvvetlerini dağıttı.

Orduya geçiş, köylünün desteğini aldı. Çünkü ordu, köylülerin mücadeleye katılışını kurumlaştırıyor, köylüyü hak ve hukuku belli olan bir vatandaş haline getiriyordu.2

Halkı, devletin bir kurucusu haline getiren Düzenli Ordu, geniş halk kitlelerini örgütlemiş ve onları özgürleştirmiştir. Çete liderlerinin kişisel çıkarları için savaşan yoksul halk, Büyük Millet Meclisi önderliğinde kendi kurduğu devleti için savaşıyordu. Savaşan asker arasına eşitlik ve duygu birliği ordu sayesinde tamamen sağlanmış oldu.

100 YIL SONRAKİ KOŞULLAR

Birinci Dünya Savaşının yani Kurtuluş Savaşının koşulları ile bugününkiler farklıdır. Her durumu kendi koşulları içinde somut olarak değerlendirmek gerekir. Ancak bugün tıpkı Birinci Dünya Savaşındaki gibi, Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak, İran sınırlarının yeniden belirlenmesi gündeme gelmiştir.3

Emperyalizm 100 yıl sonra da planlarını uygulamak için hareket halindedir. Mazlum milletler coğrafyası 100 yıldır hedef halindedir. Savaş, karada piyonlarla devam etmektedir. ABD, PKK-YPG-HDP-FETÖ eliyle ülkemizi bölmek istemekte ve toprak bütünlüğümüze saldırmaktadır. 1920’lerde olduğu gibi sadece Türkiye değil, bölge ülkeleri de tehdit halindedir. Türkiye, savaşın bugün de en ön cephesindedir.

Mavi vatanımızda ise piyonlar yok, devletler var. ABD, İsrail, Yunanistan ve GKRY emperyalist bloğu, donanmalarını Doğu Akdeniz’de ülkemize çevirmiştir. Son 2 yılda denizlerimizde büyük adımlar atan Türkiye, bu bloğa Libya ile karşılıklı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması ile cevap vermiştir. Fakat yetmez, tıpkı 1920’de olduğu gibi bugünkü savaşta da ittifak birikimimizi değerlendirmeliyiz.

100 yıl sonra koşullar farklı olmakla beraber tehditler benzerdir. Peki, bu tehditleri nasıl aşacağız? Aşmaya başladık bile. Tarihimizin büyük tecrübeleri tozlu sayfalarda saklı kalmıyor. Siz istemeseniz de birileri o tozlu sayfanın kapağını aralayacak ve devrimci çözümleri çıkartacak. Bugün de öyle olmakta. ABD destekli PKK terör örgütüne karşı, 100 yıl önceki gibi mücadele etmiyor muyuz? Ya da koronavirüsün ekonomiye ve toplumsal yaşama dönük etkileri üzerine atılan hamlelerden bir tanesi Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği Milli Dayanışma Kampanyası değil mi? Üstelik bu kampanyayı tarihimizdeki büyük fedakarlık örneği olan Tekalif-i Milliye’ye benzetti. Çok da doğru yaptı. Bizim gibi bağımsızlığını emperyalizme karşı devrimle kazanmış milletler, zor zamanları yine o devrimci ruhla aşar ve tarihinin engin birikiminden faydalanır.

Türk Devriminin 100. yılında, devletimizin ve milletimizin Atatürk’e yöneldiğini yaşayarak görüyoruz. Çünkü çözüm O’nun devrimlerinde, yani Altı Ok’ta. Altı Ok’un her biri altın değerinde olan ilkeleri bugünün dünyasının her sorununa yanıt vermektedir. Koronavirüsün çözümü de ordadır. Devletçilik ve halkçılık virüsün, panzehiridir.

TARİH İÇİNDE SAVAŞMAK

Atatürk Devrimlerinin milletçe sahipleniliyor olması Atilla İlhan’ın tabiriyle ‘’hızlı Atatürkçüleri’’ rahatsız etmiş durumda. O kadar ki; Tekalif-i Milliye hatırlatmasına 1921’in itilaf devletleri ve İstanbul Hükümeti gibi pervasızca saldırabiliyor, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un 23 Nisan’da İstiklal Marşı çağrısına burun kıvırıyorlar.4

Tarih içerisinde savaşabilirsiniz, Çanakkale’de süngü savaşı, Kut’ul Amare’de Halil Paşanın omuzdaşı, Ege’de Yarbay Ali Çetinkaya’nın gözü pek askeri, Sakarya’da taarruza kalkan subay olabilirsiniz. Çünkü o tarihi geri gidemezsiniz. Sorgulamanın tek bir yöntemi var, o da savaşın bugünkü cephesinde neredesiniz?

ŞANSLI MİLLETLER

Bugün maalesef TBMM’de, terör örgütü PKK’nın temsilcisi HDP var. Kürt Teali Cemiyetinin, 1920’de Büyük Millet Meclisinde olduğunu düşünebilir misiniz? Bağımsızlığımıza inanmayan ve İngiliz mandacılığını savunan birinin mecliste işi olabilir mi? Bugün de HDP’nin mecliste işi yoktur. Sadece mecliste değil, halk sağlığı ve kamu güvenliği açısından kapatılması gereken bir partidir.

Bugün, HDP’yi kapatabilecek ve Türkiye’yi İkinci İstiklal Savaşından zaferle çıkaracak bir meclise ihtiyaç vardır. O da milletin vatansever unsurlarının tamamının temsil edildiği bir hükümetle olur. Şu anki mevcut hükümet bu haliyle, ihtiyacı karşılayamamaktadır.

1920’de açılan Büyük Millet Meclisi,zorlukları göğüslemenin meclisidir. Zorluk varsa, BMM ruhuyla çözüme ulaşırız. Bugün de zorluklar içerisindeyiz. Fakat kendimize güvenimiz tam. Zorlukların üstesinden geleceğiz.

Ne mutlu bize ki 23 Nisan gibi devrimci bir tarihimiz var. 23 Nisan’ı olan milletler emperyalizme karşı her zaman öndedir.

Devrimimizin 100. yılında köklü çözümlerin eşiğindeyiz.

DİPNOTLAR:

1- Osman Bilge Kuruca, Atatürk ve Gerilla Savaşı, Kaynak Yayınları, İstanbul, Kasım 2014, s. 232.

2- Age, s. 231.

3- Doğu Perinçek, Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrim, Kaynak Yayınları, İstanbul, Aralık 2015, s. 175.

4- Emin Çölaşan, ‘’Ne Biçim Kutlama’’, Sözcü Gazetesi, 9 Nisan 2020.

Sonraki Haber