24 Aralık Medyanın Halleri
'YURTSEVERLİK, ULUSAL PAZARINI KORUMAKTIR'
SONER YALÇIN / SÖZCÜ
Bir ulusu köleleştirmenin iki yolu var; birisi silahla, diğeri borçla!Milli paranın değeri düştüğünde, onunla değerlenen her şeyin değeri düşer. Örneğin: Ülke kaynakları değerinin çok azına sömürgeci ABD için uygun hale getirilir. Kaynaklarınıza “el koymayı” ya “özelleştirmeler” gibi ekonomik kılıfla yaparlar. Ya da siyasi bedel isterler; “Kürdistan kurulmasına göz yumun” gibi… Borcun dayattığı faiz-enflasyon sarmalıyla çaresiz hale getirilen vatandaş, farkında bile olmadan, işte bu sömürü düzenini destekler. Evet: Karşılığı bulunmayan çok fazla para basarak hızla çöküşe giden ABD'nin doları peşindeki arkadaş, aslında modern köle olma peşinde koşar ve daha acısı ülkesini de yıkıma uğratır! Maalesef… Ülkemizde bilinç krizi var! Oysaki: Yurtseverlik, ulusal pazarını korumaktır.
'BÜTÜN YÜKSELİŞ UMUTLARINI DOLARA BAĞLAYANLAR SARSILDI'
AHMET HAKAN / HÜRRİYET
Doların düşmeye başlamasıyla birlikte... Muhalefette bir öfke hali görülmeye başlandı.
Gizlenemeyen bir asap bozukluğu, örtülemeyen bir kızgınlık, saklanamayan bir öfke... Bir huzursuzluk, bir moralsizlik, bir kötümserlik kapladı her taraflarını. Neden böyle oldu?
Nedeni gayet basit: Bütün yükseliş umutlarını doların yükselişine bağlamışlardı da ondan.
Propaganda makinelerinin dişlilerini çalıştıran en temel unsur doların yükselişi olunca...
Doların düşüşü sırasında söyleyecek söz bulamadılar.
'BATILI TEZLERİ SESLENDİRMEYE AYARLANMIŞ AMERİKAN GRAMOFONLARI HÜSRANA UĞRUYOR'
BERCAN TUTAR / SABAH
Atlantik'in at gözlükleriyle Türkiye'ye ve dünyaya bakanların yaşadığı hüsran her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Ezberledikleri Batılı tezleri seslendirmeye ayarlanmış Amerikan gramofonları sadece ülkemizde değil dünyanın farklı bölgelerinde de büyük bir hezimet yaşıyor. Ancak can çıkmadan huy çıkmazmış. Ne yapsanız da bu yeminli Türkiye düşmanlarını milli ve bağımsız düşünmeye ikna edemezsiniz. Maruz kaldıkları ideolojik endoktrinasyonun zincirlerini kırabilmeleri çok zor. Ruhu devşirilmiş bu mandacı zihniyet, Batı'nın çıkarları söz konusu olunca her gerçeği çarpıtarak elmaları armut yapar. Nitekim son kur dalgalanmalarında da görüldüğü üzere siperde hazır kıta bekleyen bu köle ruhlu karavaşlar, ülkeyi yangın yerine çevirmek için var güçleriyle çalıştı. Fakat yine başaramadılar. Yine ağır bir hezimete uğradılar.
'TÜRKİYE'NİN BAŞINA GELEN HER FELAKETTE UMUTLANDILAR'
SALİH TUNA / SABAH
İşin daha da tuhafı, Türkiye'nin başına ne zaman hangi felaket geldiyse umutlanıp coştular.
Seller veya orman yangınları veya deprem olunca veya ABD ambargo koyunca anında kostaklandılar. Marmaray'dan köprülere, yollara ve şehir hastanelerine kadar Türkiye'nin hayrına ne yapıldıysa üzüldüler. Hava savunmamız S-400'lerle güvenceye alınınca, darbelere geçit verilmeyince, teröre darbe indirilince, asgari ücrette son 50 yılın en yüksek artışı gerçekleşince de kara çaldılar!.. Korkunç bir patolojidir bu! İşbirlikçi / bozguncu bu azgın azınlığın her geçen gün zehirlediği "muhalif sosyolojiyi" nasıl rehabilite edeceğiz?
'BU DEVRİMCİ YOLDA NEYİ NASIL YAPMALI BUNU KONUŞALIM'
HAKAN ALBAYRAK / KARAR
Ekonomimizi sıcak paranın tahakkümünden kurtararak nitelikli yatırım, yoğun istihdam ve ihracat fazlası verecek derecede yüksek ihracat marifetiyle sahici kalkınma yoluna sokmaya ahdeden hükümet, bu devrimci yolda başarılı olmak için neyi nasıl yapmalı? Neyi nasıl yaparsa daha iyi, daha doğru, daha faydalı neticeler alabilir? Faiz-kur-enflasyon veya enflasyon-faiz-kur veya kur-enflasyon-faiz veya kur-faiz-enflasyon sarmalından nasıl kurtuluruz? Bunları konuşmak gerek; eski hamamda eski tasla yıkanmanın konforunu ihya etmeyi değil. Hükümetin yeni bir ekonomik düzen kurmaya çalışırken aldığı, Hazine’ye ve dolayısıyla kamuya yani hepimize yüklediği riskleri de elbette konuşalım. Ama eski düzenin ihyasının risklerini unutmadan. Ve bu gayretin neticesinin hayırlı olmasını cân ü gönülden niyaz ederek.