24 Eylül Medyanın Halleri

'ABD’NİN ASIL HEDEFİ: ÇİN’İN KÜRESEL ÇIKARLARINA ÖLÜMCÜL DARBELER İNDİRMEK'

BERCAN TUTAR - SABAH

ABD'nin teşvikinden cesaret alan Japonya bu yıl 1993'ten bu yana Çin'e karşı en büyük askeri tatbikatını gerçekleştirirken Tayvan da ABD'nin tahrikleriyle Pekin'e karşı üst üste tatbikatlar yapıyor. Terör ile savaş dönemini kapatıp Ortadoğu ve Orta Asya'dan çekilen ABD'nin stratejik perspektifi şu an tamamen Çin'e karşı mevzilenmekten oluşuyor. Dört bir koldan saldıran ABD, Hint-Pasifik'teki müttefik yelpazesini genişletme gayreti içinde.

ABD'nin asıl hedefi Hint-Pasifik bölgesi üzerinden kuşattığı Çin'in küresel çıkarlarına ölümcül darbeler indirmek. Gerçek Biden işte bu! BM'de "Yeni bir Soğuk Savaş ve bloklaşma peşinde değiliz" diyen vitrindeki Biden sadece travmatik bir sanrıdan ibaret.

ERSİN TATAR: ÇEVİKÖZ’ÜN AÇIKLAMALARI KABUL EDİLEMEZ

HİLAL KAPLAN - SABAH

CHP'li Ünal Çeviköz'ün açıklamasını anlayamadım ve garipsedim. Mavi Vatan'da hem KKTC'nin hem de Türkiye'nin hakları olduğu açıktır. Ezber ve havada kalan temelsiz iddialar değildir bunlar. Haritaya baktığınızda Yunanistan, Kıbrıs adasına 700 mil uzaklıkta. Türkiye 40 mil uzaklıkta. Yani ben şaşıyorum, bu kadar yakın coğrafya içerisinde 80 milyon nüfusuyla Türkiye ana kıta, 2000 kilometreye yakın kıyı şeridi var. Yetki alanlarımız ortada. Bizim dostlarımızın çıkıp da Mavi Vatan mücadelemize yayılmacılık demelerini gerçekten üzüntüyle izliyorum ve anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü amaç hakkımız olanı almaksa, bu mücadeleye bağlıdır. Bu açıklama olmadı. Asla kabul etmem.

'BATI’NIN KENDİSİ BATI’DAN KOPUYOR'

HASAN BASRİ YALÇIN - SABAH

Bunlar Biden'ın yaptığı gibi ağzının ucuyla ve gösteriş maksadıyla söylenmiş sözler değildi. Aksine Erdoğan uzun yıllardır bu sorunları tespit ediyor ve çözüm yollarını da gösteriyor. Ama Batılı ülkelerin zihni öylesine karışık ve konforlarına öylesine düşkünler ki, bu tür arayışları değersizleştirmeye çalışıyorlar. Ancak dünya Batı'dan ibaret değil. Bu nedenle de küresel düzende bir reform arayışının güneye ve doğuya yönlendirilmesi önem taşıyor. Gerçi böyle bir yaklaşımı da Batı'dan kopmak olarak yaftalamaya çalışırlar ama olsun. Batı aslında kendisi Batı'dan kopuyor.

'KRİZİN ABD’NİN AVRUPA İTTİFAKINA ZARAR VERME POTANSİYELİ VAR'

SALİH TUNA - SABAH

ABD, İngiltere ve Avustralya güvenlik anlaşmasının esas hedefi Çin olsa da hatta Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Patrushev, "Sadece Pekin'i değil Moskova'yı da hedef alıyor" dese de... Değil mi ki söz konusu krizin ABD'nin Fransa ve Avrupa ittifakına kalıcı zarar verme potansiyeli var..."Bir, iki, üç, daha fazla Vietnam" dercesine "daha çok kriz" diliyorum.

Hatta burunları krizden kurtulmasın ki mazlumlara musallat olmasınlar.

'AMERİKANCI SAĞ SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNDÜ'

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - YENİŞAFAK

Ardımızda bıraktığımız son otuz sene zarfında, tedricî olarak Türkiye’nin üzerinden ağır bir yük kalkıyor. Bu yükün adı NATO. O bir zamanlar sol çevrelerin üzerine basa basa “çıkalım” dediği, sağın ise içli dışlı olduğu NATO… Tarih bir tarafıyla acı yüklü; diğer tarafıyla da çok cilveli süreçlerden meydana geliyor. (Kim bilir, belki ikincisi birincisini dengeliyor). Bugün tam tersi bir tablo var. Solun kısm-ı azâmı en hafif yakıştırmayla NATO-Türkiye münasebetlerini dert etmiyor. Bunu da “Aydınlanma afyonu” üzerinden yapıyorlar. Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrasında bizim Amerikancı sağımız, on seneler boyu kör ve şiddet yüklü bir “antikomünizm” kudurganlığı içinde deruhte ettiği misyonunu kaybetti. Âdeta sudan çıkmış balığa döndü. AK Parti de bu genel çizginin dışında tezahür etmedi. AK Parti, kuruluş süreçlerindeki atmosfere bakacak olursak, Millî Görüş’ün “eyleminde olmasa bile söyleminde” somutlaşan Batı karşıtlığını geriye çekerek iktidara geldi. Ama bu barışçıl, uzlaşmacı girişim NATO’da karşılığını bulmadı. NATO’nun talepleri, diretmeleri tahammül mülkünü yıktı. 15 Temmuz bardağı taşıran damla oldu. Türkiye, bizzat kendisini “sağ” olarak tarif eden bir iktidarın pratikleri içinde NATO’nun salvolarını karşılayan bir konumda buldu. Tarihin cilvesi dediğim tam da budur. Putin, Erdoğan ile yapacağı görüşmeye son derecede ehemmiyet veriyor. Kremlin’den gelen hava bu. Muhtemelen Erdoğan ve Külliye çevreleri de benzer bir kavrayış içindedir. ABD’nin boşluğu Rusya’yı İsrail’e, Türkiye’yi ise BK’ya savurdu. Sorunlu bir tablo bu. Bakalım tecrübeli iki lider bu tabloyu nasıl “okuyup”, değerlendirecek?

'KUTSAL NATO’NUN PABUCU PASİFİK’E ATILIYOR'

HAKKI ÖCAL - MİLLİYET

Avrupa Konseyi’nin Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) isimli birimi, daha 2009 yılında Çin’in “becerikli pragmatizm” adını verdiği uygulamalarıyla AB ülkelerinin dış ticaret bilançosunda ABD’nin yerini alacağını tahmin etmişti. Bu tahmin 2017 yılında gerçekleşmeye başladı ve bugün Amerika değil Çin Avrupa’nın bir numaralı ticaret ortağı. Bu durumda Çin Tehdidi ve “Düşman Çin” kavramlarına ciddi surette takıntısı olan Biden’ın kendisine Batı Avrupa’yı değil, çevresi Çin’in yapay adalardan oluşturduğu askeri ağla örtülmüş bir Avustralya’yı ortak alması beklenmeliydi. Yapmacık bir saygı ve yapay bir bağlılıktan ibaret “kutsal NATO” söylemi, ittifakın yavaş yavaş Büyük Okyanus sularında boğulacak olmasını gözlerden uzaklaştırmaya yetmeyecek.

'AKİL' TAŞGETİREN’İN KEYFİ YERİNDE

AHMET TAŞGETİREN - KARAR

Aslında Dervişoğlu’nun altını çizdiği HDP’li bir Başkanvekilinin Meclis’i yönettiği, diğer tüm parlamenterlerin de o başkanvekilinin yönetimine tabi olduğu hususu çok açık bir gerçektir. Yani Meclis’te Ak Partililer ve MHP’liler dahil hiçbir milletvekili, “Ben HDP’li bir başkanvekilinin yönetimi altında vekillik yapmam” gibi bir tavrın içine girmiş değil. Peki o zaman HDP’ye yönelik meşruiyet sorgulaması neden? İşte Kılıçdaroğlu bir anlamda İyi Parti’nin böyle bir gerçekle kamuoyu önüne çıkabilmesinin önünü açmış oluyor.

KILIÇDAROĞLU HDP’Yİ KAPATILMAKTAN KURTARMAYA ÇALIŞIYOR

ALİ BAYRAMOĞLU - KARAR

Kılıçdaroğlu’nun açıklaması, Kürt meselesinin önemli ölçüde temsil eden, iktidar tarafından gayri meşru ilan edilen, kapatılmaya çalışılan bir siyasi partinin, HDP’nin, sistemin içine çekme çabasına işaret etmektedir. Bunun yanı sıra Ayrıca, muhalefet bakımından zorlanan başka kapılar da bulunuyor. Nitekim Kürt sorununda söylemsel olarak siyasete geri dönüş hamlesi ve HDP vurgusuyla seçim ittifakları arasında doğrudan bağlantı vardır. İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun, konuyla ilgili yaptığı, “HDP’li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor ve hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu meşru mu, gayrı-meşru mu tartışmasına en iyi cevaptır…” sözlerini bir kenara kaydetmek gerekir.

CHP’nin bir gerekliliği ve alternatifi dile getirmesi, muhalif siyaseti hareketlendirebilir, muhalefetin seçimleri kazanması halinde, kendiliğinden geleceğe dair bir ufuk ve umut oluşturur.

Sonraki Haber