24 Ocak kararlarını uygulatan sopa
12 Eylül 1980 darbesini ABD-NATO Gladyosunun eylem dizisindan ayrı değerlendirmek hata olur. Öncesinde ve sonrasında yaşanan acı olayların yanında Türkiye'nin bağımsızlığını baltaladı. Ekonomimizin direksiyonunu ABD'ye teslim eden 24 Ocak kararlarını uygulatan sopaydı
12 Eylül Amerikancı Darbesinin bugün 42. yıl dönümü. Darbe hakkında bugüne kadar çok şey söylendi ve yazıldı. Genellikle darbe sonrası idam edilenler ve hapislerde işkence görenler konuşuldu. Evet, darbe sonrası da çok ağır fatura ortaya çıktı ancak asıl ağır fatura darbe öncesi yapılanlarla ödendi. Türkiye tam manasıyla kaosa itildi ve kışkırtılan “sol-sağ” kavgası sonucu Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarına göre 5 bin 263 vatandaşımız hayatını kaybetti. 15 bin insanımız ise yaralandı, sakat kaldı. Hedef isimlere suikastlar yapıldı. 12 Eylül sabahı ise tank sesiyle uyandık ve dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in deyimiyle “bir gün önce akan kan bıçak gibi kesildi!”
GLADYO GÖRÜLMEDEN GERÇEK ANLAŞILMAZ
12 Eylül Darbesinin arkasındaki Gladyo görülmeden gerçekler anlaşılmaz. Hele ki 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi hiç anlaşılmaz. Çünkü bu hareketler öyle görüldüğü gibi akan kanı durdurmak için değil, onu bahane ederek Türkiye’nin dönüştürülmesini sağlamak için!
Peki, Gladyo nedir? Gladyo, Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girmesiyle Türk devletinin kalbine yerleştirilen ABD’nin gizli operasyon eli ve ekibidir. ABD ve NATO’ya göre hizadan çıkan, bağımsız hareket eden Türkiye’nin “hizaya” getirilmesidir! Bunu sağlayan mekanizmadır. 70 yıllık tecrübeden ortaya çıkan gerçek tam da budur!
Gladyo’yu en iyi bilen ve ağır fatura ödeyen ülke Türkiye’dir. Gladyo’nun en güçlü örgütlendiği ülke de Türkiye idi. Bu teşkilat, sözde Sovyetler Birliği'nin olası bir işgaline karşı düzenli ordu dışında sivil/yarı sivil direnişi örgütleme amacıyla kurulan bir teşkilattır. Oysa 70 yılda savaş olmadı ama bu örgüt boş durmadı. Türkiye’nin iç işlerine karıştı ve çok kanlı tertipleri hayata geçirdi. Siyasetin bal gibi içindeydi. Siyaseti de düzenledi. Bunu da sopayla yaptı! En büyük mahareti ise darbeleri tezgahlamak ve hayata geçirmekti. Bunları yaparken ABD’nin stratejisine göre hareket etti.
İLK GLADYO EYLEMİ
Gladyo’nun bilinen en önemli ilk eylemi 6-7 Eylül 1955 günü İstanbul ve İzmir’de Rum azınlığa yönelik yapılan yağma ve cinayet eylemidir. Sözde, Kıbrıs davası için toplanmış kalabalıklar, İstanbul İstiklal Caddesi’nde harekete geçirildi. Kontrolden çıkarıldı ve saldırı gerçekleşti. 30’a yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Yüzlerce insan yaralandı, iş yeri ve evler yağmalandı. En önemlisi de Türkiye’nin haklı Kıbrıs davası büyük zarar gördü. Bu eylemi Özel Harp Dairesi Başkanı Org. Sabri Yirmibeşoğlu “en önemli eylemimiz” diyerek sahiplendi. Kıbrıs’ın tamamının alınması görüşmelerinde Türkiye’nin tezi zayıflatıldı ve önce taksim, sonra da Kıbrıs Federasyonuna zorlandı. Bir de Türk-Yunan ilişkileri bozuldu. ABD ve İngiltere müdahil duruma yükseldi.
12 MART MÜDAHALESİ
İşte bu olaydan sonra Gladyo’nun sesi daha fazla duyulmaya başlandı. En önemli darbe girişimi 68 Gençlik Hareketine karşı ülkücü “komandoları” örgütlemesi ve “sol-sağ” kavgasıyla devrimci gençleri bastırmasıydı. Bu kanlı süreçte Deniz Gezmişler idam edilirken, Mahir Çayan gibi gençler de önce bireysel silahlı eylemlere zorlandı, ardından da operasyonlarla katledilmeye başlandı. Bunun ardından da Türkiye’ye çekidüzen vermek için 12 Mart 1971 müdahalesi gerçekleşti. Bu müdahale Türkiye siyasetinin zayıflaması ve ABD müdahalelerinin ordu üzerinden hayata geçirilmesini sağladı. Amerikancı Nihat Erim Hükümeti kurularak haşhaş ekimi yasağı getirildi. 1961 Anayasasıyla getirilen özgürlükler “bol geliyor” denilerek daraltıldı. Balyoz operasyonlarıyla devrimci gençlik ezildi. Bu da sopayla oldu. Bu süreçte “sol-sağ” kavgasının kuluçkaları oluşturulmuş oldu.
ABD'YE RAĞMEN DENGE DEĞİŞTİREN OPERASYON
12 Eylül Darbesi öncesindeki en önemli olay 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a Türk ordusunu müdahalesiydi. Bülent Ecevit Hükümeti bağımsızlığımızı zedeliyor diye 1 Temmuz günü haşhaş ekim yasağını kaldırdı. 15 Temmuz günü Kıbrıs’ta Yunan cuntasının desteğiyle Nikos Sampson darbesi gerçekleşti. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios devrildi. Ada oldubittiyle Yunanistan’a bağlanmak istendi. Necmettin Erbakan ortaklı Bülent Ecevit Hükümeti buna izin vermeyeceğini açıkladı. Türk ordusu alarma geçti. 5 gün sonra ABD baskılarına rağmen Ada’ya çıkarma yaptı ve 14 Ağustos’taki ikinci hamleden sonra da Kıbrıs adasının yüzde 34’ü Türk tarafına geçti. 1963 yılından bu yana işkence ve göçe zorlanan Türk soydaşlarımız korunmuş oldu. Bir kolordumuz Ada’ya yerleşti. İşte bu operasyon bölgedeki dengeleri değiştirdi. Türkiye’ye stratejik üstünlük sağladı. ABD bu müdahaleyi “Sultanahmet Camisini bombalarız” tehditlerine rağmen engelleyemedi. Türkiye birleşti ve ABD baskılarına göğüs gerdi.
'BARDAĞI TAŞIRAN' DAMLA
ABD bu müdahaleden sonra Türkiye’ye mali ambargonun yanında bir de askeri ambargo uygulayarak NATO ülkesi Türkiye’nin burnunu sürtmeye çalıştı. Türkiye buna boyun eğmedi. Bir yıl sonra 1975 yılında bu sefer Süleyman Demirel Hükümeti ABD üslerinin kapatılması kararıyla yanıt verdi. İşte bu olay ABD’ye göre “bardağı taşıran son damla” oldu. ABD, Türkiye’ye yönelik köklü bir operasyona karar verdi.
İçimizdeki ABD Gladyosu, gelişen ABD karşıtlığını ezmek, en önemlisi de yeni bir darbe yapmak için kanlı tertiplere başladı. 1 Mayıs 1977 günü Taksim’de toplanan kitleye Gladyo elemanları tarafından ateş edildi. Kitle, Kazancı Yokuşuna yönlendirilerek dar sokakta birbirini ezmesi sağlandı. Bunu kolaylaştırmak için de önceden sokağa eski bir kamyonet bırakıldı. Bununla da yetinilmedi, Taksim Cumhuriyet Meydanı’na bakan The Marmara Oteli ile Sular İdaresi binasından otomatik silahlarla tarandı. (Otelde ABD’den gelen bir ekip saptandı. Olaydan sonra apar topar ülkesine döndü. Ateş edenler arasında bunların da olduğu ileri sürüldü.) 34 vatandaşımız katledildi. İktidardaki Demirel Hükümeti zor duruma sokuldu. Nisan ayı içinde CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e yurt gezileri sırasında saldırılarda bulunuldu. Ortam gerginleştirildi. 29 Mayıs günü ise İzmir’e seçim mitingi için gelen CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e zehirli kurşun ile suikast girişiminde bulunuldu. Bir polisin tabancasından çıkan kurşun Mehmet İsvan’a saplandı ve yaraladı.
77'DE DARBEYİ ENGELLEYEN HAMLE
Yapılan araştırmada bu tabancanın Özel Harp Dairesinde bulunduğu ve Türkiye’de 3 adet olduğu saptandı. Demirel Hükümeti harekete geçerek, tertibin arkasında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Namık Kemal Ersun ve 200 subayın bulunduğunu ileri sürerek bunları 1 Haziran 1977 günü emekli etti. Bu hamle Gladyo’nun o yıl içinde gerçekleştirmek istediği darbeyi engelledi. 5 Haziran 1977 günü genel seçim vardı. Gladyo seçimden önce darbe yapmayı amaçlıyordu. Bülent Ecevit’e 3 Haziran günü İstanbul Taksim’de miting sırasında suikast yapılacağı ihbarı geldi. Demirel bunu Ecevit’e ve kamuoyuna bildirdi. Ecevit meydan okuyarak mitingi gerçekleştirdi. Saldırı olmadı… Arka arkaya meydana gelen bu tertipler seçimleri de etkileme amaçlıydı.
1977 darbe girişimi sırasında ayrıca şu tertipler de yapıldı: Sirkeci Tren İstasyonu'na ve Yeşilköy Havaalanı kargo binasına bomba konulması, Eminönü araba vapurunun sabotajla batırılması…
ECEVİT HÜKÜMETİ ÇALIŞTIRILMADI
Gladyo operasyondan vazgeçmedi. 1 Mart 1978 tarihinde Org. Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanı olmasıyla tekrar harekete geçti. 12 Eylül 1980 darbesine kadar, günde üç beş insanımızın “sol-sağ” çatışmasında hayatını kaybetmesiyle başlayan olaylar, son günlerde günde 20-30 insanın ölümüyle hızlandı. İnsanların can ve mal güvenliği kalmamıştı. Sokaklarda gençler katlediliyor ve büyük olaylarla toplum kaosa sürükleniyordu. 1978-79 arasında görev yapan Bülent Ecevit hükümeti çalışamaz hale getirildi. Gladyo’nun sivil uzantıları ve kurumları üzerinden ekonomik kriz tetiklendi. Kuyruklar ve karaborsayla iç huzur bozuldu. Türkiye’ye kredi verilmedi. Demirel’in deyimiyle “Türkiye 5 cente muhtaç” oldu. Ecevit’in Sovyet Rusya gibi sosyalist ülkelerden destek alma turları da işe yaramadı ve hükümet ara seçimi kaybederek çekildi. Oysa Ecevit “Kontrgerilla/Gladyo’dan hesap soracağım” diyerek iktidara gelmişti. Hesap soramadan Gladyo’nun bozgunculuğuyla çekilmek zorunda kaldı. Ecevit döneminde Maraş, Çorum, Sivas ve Malatya’da kitlesel olaylar çıkarıldı ve sadece Kahramanmaraş’ta 111 vatandaşımız hunharca katledildi. Çorum’da 57, Malatya’da 8, Sivas’ta da 11 kişi hayatını kaybetti.
Bu dönemde suikastlarla da şu isimler katledildi: Savcı Doğan Öz (24 Mart 1978), Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu (17 Nisan 1978), akademisyenler Doç. Dr. Bedrettin Cömert (11 Temmuz 1978), Ord. Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu (20 Ekim 1978), Doç. Dr. Necdet Bulut (8 Aralık 1978), gazeteci Abdi İpekçi (1 Şubat 1979), Prof. Dr. Fikret Ünsal (11 Eylül 1979), polis amiri Cevat Yurdakul (28 Eylül 1979).
'24 OCAK KARARLARI SOPAYLA UYGULATILIR'
Ecevit Hükümeti 12 Kasım 1979 günü istifa etti. Yerine AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Erbakan ve Türkeş destekli hükümet kurdu. Onun döneminde de olaylar durulmadı, daha da arttı.
Demirel döneminde de önemli isimlere suikastlar yapıldı: Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay (19 Kasım 1979), Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil (7 Aralık 1979), Ümit Kaftancıoğlu (11 Nisan 1980), MHP’li eski Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak (27 Mayıs 1980), 12 Mart döneminin Başbakanı Prof. Dr. Nihat Erim (19 Temmuz 1980), DİSK Genel İş Başkanı Kemal Türkler (22 Temmuz 1980).
Ekonomik krize karşılık 24 Ocak 1980 günü kararlar alındı. IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı Turgut Özal’ın kurmaylığında alınan ağır kararlar: Üretici desteklenmeyecek, kamu ağırlıklı ekonomiden vazgeçilecek, dış ticaret serbest olacak, özel sektör desteklenecek, üreticiye teşvikler kaldırılacak, dolar serbest kalacak, uluslararası şirketlerin önündeki engeller kaldırılacak ve serbest kur gelecek... Bu kararlar sonrası dolar fırladı, TL değer kaybetti. Ücretliler zor duruma düştü. “Bu kararlar ancak sopayla uygulanır” sözleri ortalığa saçılmaya başlandı.
İşte bu süreçte daha büyük kanlı olaylar oldu. Gladyo bu saldırılarla “Artık yeter! Asker gelsin yönetime el koysun” seslerinin yükselmesini istiyordu. Yılgınlık ve ardından darbe… Bunu en iyi anlamlandıran da darbenin lideri ve zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren’di. Darbe sonrası yaptığı açıklamada, “Biz ortamın olgunlaşmasını bekledik” dedi.
ABD İLK GÜNDEN DARBECİLERİ DESTEKLEDİ
Bugün Türkiye'ye 'demokrasi' dersi veren ABD ve NATO, daha ilk günden 12 Eylül darbesini destekledi.
Amerika ve Almanya ekonomik yardımı sürdüreceklerini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nca yapılan resmî açıklamada, "Türk askeri makamlarının yönetime el koyarken bunu, işleyen bir demokratik hükümeti yeniden sağlamak amacıyla yaptıklarını söyledikleri" hatırlatıldı.
New York Times: “Türkiye, bir İran ya da Arjantin olmadığını kanıtladı.”, “Türkiye'de ordu, cumhuriyet ve demokrasinin bekçisidir.” başlıkları attı.
İngiliz gazeteleri de darbeyi “Batı için rahatlama” olarak değerlendirdi. BBC “Yeni yönetimin Türkiye'ye huzur getireceğine herkes inanıyor.” dedi.
6 Ekim 1980’de NATO komutanı Rogers Ankara'ya ani bir ziyaret yaptı. Evren'le, Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına geri dönmesi konusunu görüştüğü bildirildi.
YUNANİSTAN NATO'YA DÖNDÜ
20 Ekim 1980’de General Rogers Planı her iki tarafça kabul edildi ve Türkiye'nin vetosunu geri çekmesi üzerine Yunanistan, NATO'nun askeri kanadına tekrar döndü.
23 Ekim 1980 günü Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına alınması konusunda General Rogers, Türkiye'nin endişeleri konusunda güvence verdiğini açıkladı.
Ardından yaşanan gelişmeler...
8 Kasım 1980: IMF: Türkiye'deki uygulama başarılı.
26 Kasım 1980: Dünya Bankası 75 milyon dolar kredi vereceğini açıkladı.
31 Aralık 1980: Milliyet gazetesi 'Yılın Adamı' olarak Kenan Evren'i seçti.
AĞIR BİLANÇO
- Darbe sonrası tepeden tırnağa en ayrıntılı şekilde Türkiye dönüştürüldü ve siyaset yapılandırıldı.
- Batıcı liberal Turgut Özal’ın önü açıldı. Dışa bağımlı bir Türkiye yaratıldı.
- İthalat patladı, iç piyasa yabancı sermayeye açıldı. Zamanla birçok ürünün üretilmesi kısıtlandı.
- IMF ve Dünya Bankası borçlarına bağımlı hale getirildi.
- Kamu kurumları satıldı.
- Siyasi partiler kapatıldı, 1983 yılından sonra kurulan partiler ise darbecilerin vesayetiyle siyaset yapmaya başladı. Zamanla bu partiler iç demokrasiyi bile işletmediler.
- Darbe sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi askerî mahkemelerce yargılandı.
- Cezaevlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti.
- 48 kişi (24 adli suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi.
- 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
- 2 bine yakın subay ordudan atıldı.
- 30 bin kişi işten atıldı.
- 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
- 30 bin kişi yurt dışına kaçtı.
- 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
- 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
- Gazetecilere 3 bin 315 yıl hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi.