25 Haziran Medyanın Halleri
25 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
'TÜRKİYELİLER' İLE TÜRKLERİN 100 YILLIK SAVAŞI
NEDİM ŞENER - HÜRRİYET
"Türküm” ya da “milliyetçiyim” diyemeyenler, demek istemeyenler hiçbir karşılığı olmayan “Türkiyeliyim” ya da “Türkiye milliyetçisiyim” diye uydurma bir tanım ürettiler.
Bu tartışma 100 yıl önce 1924 Anayasası’nda, “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir” şeklindeki Türklük tanımı ile başladı.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözü de etnik kimliği ne olursa olsun Türk milletinin bir ferdini aynı zamanda Cumhuriyet’in kurucusu, paydaşı olarak tanımlıyor. 1961 ve 1982 anayasalarında da yer alan ve etnik bir aidiyet vurgusu yapmayan bu tanım, 1990’lı yıllarda bölücü terör örgütü PKK ve işbirlikçisi siyasetçiler eliyle tartışmaya açıldı.
Teröristlerin ve işbirlikçilerin yapamadığını, 2000’li yılların başında ABD’ci ve AB’ci liberaller denediler. Siyasi iktidarın açılımları ile tartışma oldukça ileri boyutlara gitti. Ta ki 15 Temmuz 2016’daki Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimine kadar. “Demokrasi, hukuk, insan hakları” deyince mangalda kül bırakmayan Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’de seçilmiş hükümeti askeri darbe ile devirme girişimine sessiz kaldılar. (...)
Türkiye ise Cumhuriyet’in kuruluşundan başlayarak son 40 yılda PKK terör örgütü üzerinden her türlü bölme çabasına işte Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimiz ve “Türk milleti” bilinci ile ayakta duruyor.
Batılı emperyalistlerin ve içimizdeki işbirlikçilerinin amacı da bu bilinci yıkmak. Bu bilinç yıkılmadan Türkiye’yi bölemeyeceklerini biliyorlar.
ABD VE İSRAİL MONOPLY ÇİN İSE SATRANÇ OYNUYOR
BERCAN TUTAR - SABAH
Çünkü Ortadoğu'nun en büyük petrol alıcısı konumundaki Çin, Pax Americana'yı yıkıp Pax Sinica kapsamında bölgede barış ve istikrar istiyor.
Bu bağlamda Pekin'in Riyad'a ihracatı 2018'den bu yana dört kat artarken ABD'nin Basra Körfezi'ne ihracatı ise neredeyse durma noktasına geldi.
Üstelik ABD ile 50 yıllık petro-dolar anlaşması sona eren Riyad artık enerjiyi Pekin'e yuan ile satacak.
Asia Times'tan David Goldman'ın da belirttiği gibi "Müslüman dünyasında bütün yollar Pekin'e çıkıyor artık."
Ancak Çin'in Ortadoğu'da yükselen nüfuzu ABD'den çok İsrail'i düşündürüyor. Zira 7 Ekim'den sonra Pekin'in politikası kararlı bir şekilde İsrail'e karşı değişti.
Bunun sebebi Pekin'in Müslümanlara özel bir düşkünlüğü ya da Yahudilere karşı özel bir düşmanlığı değil. En büyük neden İsrail'in Çin'in en büyük rakibi ABD'nin en kirli müttefiki olmasıdır.
Ukrayna, Ortadoğu ve Pasifik'te ABD'ye karşı amansız bir mücadele veren Çin hemen her kıtada yeni ittifaklar kuruyor. Rusya, Türkiye ve İran'dan sonra yeni Ortadoğu açılımı kapsamında Pekin'in Suudi Arabistan, Mısır, Suriye ve BAE ile de ilişkileri giderek derinleşiyor.
Ve Siyonistlerin korktuğu şey eninde sonunda gerçekleşecek. Öyle ya da böyle İsrail ile Çin çatışmak zorunda kalacak. Çünkü Çin, ABD ile mücadelesinden zaferle çıkmak için önce İsrail'i bertaraf etmek zorunda.
Yoksa küresel güç mücadelesinde dengeleri bozacak kritik aktör konumundaki Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasının desteğini alması çok zor.
Bu yüzden Pekin bir satranç ustası gibi hareket ediyor. ABD ve İsrail ise hâlâ Monoply oynuyor.
15 TEMMUZ VE NATO ZİRVESİ
ABDULLAH KARAKUŞ - MİLLİYET
15 Temmuz 2016. Alçak darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti. O gece ‘demokrasi destanı’ yazıldı. O geceyi unutmamak ve unutturmamak gerekiyor. Yıldönümü yaklaşırken FETÖ yine hareketli. İçindeki derin çatlağı gidermek için yurtdışında çalışmalarını artırmış.
ABD Başkanı Biden’a mektup yazmış, Türkiye’yi şikâyet etmiş. Türkiye aleyhine çalışmalarını diğer ülkelerde de değişik kanallardan yapmaya başlamışlar. Özellikle Avrupa’da birçok ülkede teröristler barınıyor ve saklanıyorlar.
FETÖ’den kopuşlar da artmaya başlamış. Güvenlik kaynakları örgüt içindeki iç çekişmenin ve hesaplaşmanın arttığını, parçalanmayı engellemek için FETÖ’nün değişik oyunlar içine girdiğini dile getiriyor. FETÖ mensupları Türkiye’ye dönmeye çalışıyorlarmış. O gece yaşananları kimse unutmadı ve unutmayacak.
Temmuz’da ABD’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılacağı NATO zirvesi var. FETÖ NATO zirvesini de etkilemeye çalışmaya başlamış.
NATO, savunma ve güvenlik örgütü. Türkiye NATO’nun önemli üyesi. NATO’ya en yüksek ikinci askeri gücü Türkiye veriyor.
12 ülke ile başladı NATO. Soğuk savaş sonrası farklı görevler yaptı.
Rusya-Ukrayna savaşı ile de NATO Rusya’ya karşı büyümeye başladı.
Güvenlik örgütü olan NATO acaba Türkiye’nin terörle mücadelesine ne kadar yardım ediyor, destek veriyor?
NATO üyeleri PKK ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütü mensuplarını ülkelerinde barındırmamalı. ABD ve Avrupa ülkelerinin alacağı çok dersler var ama gözlerini kapatıp kulaklarını tıkıyorlar gerçeklere.
Almanya istihbaratının son raporunda da PKK gerçekleri açıkça dile getiriliyor.
Böyle giderse hem FETÖ hem PKK, ABD ve Avrupa’nın başına bela olacak.
Yani yılan onları da sokacak.
Temmuz ayındaki NATO Zirvesi’nde
‘NATO ne yapar ne yapamazı?’ tekrar görecek miyiz acaba?