25 Ocak Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

‘2. MİLLÎ BAĞIMSIZLIK SAVAŞI’

ALİ SAYDAM / YENİ ŞAFAK

Bizce seçimi, Atatürk’ün “Benim karakterimdir” dediği “Millî bağımsızlığı” ülkemizde kim sahipleniyorsa, o kazanacak… Her kim ki Türkiye’yi ABD’nin ve AB’nin dümen suyuna sokmayı düşlüyorsa o kaybedecek…

Bir yakınımız Nazım Hikmet’in 1954 yılında Budapeşte (Macar) Radyosu’nda katıldığı bir sohbet programının kaydını göndermiş… İnanması güç gelebilir ama 69 yıl önceki analizleri, tazeliğini ve geçerliliğini koruyor…

Hikmet’in sözleri hâlâ bu denli isabetliyse durup biraz düşünmek gerekiyor… O nedenle bugün köşemizin büyük bir kısmını izninizle Nazım Hikmet’e ayırdık…

“Şu 1954 senesinde, Türkiye’de kime mürteci derler, kime vatan haini derler, kime inkılâp düşmanı derler, kime -şu bizim Türkiye’deki tabiriyle- Kemalizm prensiplerinin can düşmanı derler? Bunları anlamak lazım. Şimdi, benim kanaatime göre; Türkiye’deki en büyük mesele, yurt meselesidir, evimizin meselesidir. Evimizin bağımsızlığı meselesidir.

Bir defa, her şeyden evvel bizim kendi evimizde, o evin sahibi gibi yaşamamız lazım. Kim bizim eve hırsızı sokmuşsa ve kim bizim evde bizi bu hırsıza hizmetçi yapmışsa mürteci olan odur. Kemalizm prensiplerine düşman olan odur. Vatan haini olan odur! Yani demek istiyorum ki, Arapça ezan okutmaya taraftardır; bu adam mürteci midir, değil midir? Bu, bugünün meselesi değildir.

Bugünün meselesi, kim Türkiye’yi Amerikalılara satmış ve satmakta devam etmektedir?

Kim Türkiye’nin millî sanayisini mahvetmiş ve mahvetmekte devam etmektedir?

Kim Türkiye köylüsünü ve işçisini müstemleke kölesi hâline getirmiş ve getirmekte devam etmektedir?

İşte bunlar mürtecidir.

Bunlar Kemalizm'i inkâr etmişlerdir, bunlar vatan hainidir! ...”

IRKÇILIĞIN YENİ YÜZÜ AVRUPA’YI TEHDİT EDİYOR

KONUR ALP KOÇAK / TÜRKGÜN

Avrupa’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığının her geçen gün artarak ciddi bir tehdit haline geldiğini görmeyen, duymayan, yazmayan, okumayan kalmadı. Bu tehlikenin farkında olanlar, bu hastalıklı fikirlerin mağdur ettiği kesimlerin başında Müslümanların geldiğini de biliyor. Avrupa’nın günümüzdeki en büyük sorunlarından biri haline gelen İslamofobi olarak da adlandırılan İslam/Müslüman düşmanlığı, sözüm ona medenî Avrupa’nın iki yüzlülüğünün, oryantalizm takıntısının ve dünyaya huzur değil kaos getirme potansiyeli taşıdığının açık göstergesi.

KUR’AN YAKMA OLAYININ ARKASINDA PUTİN VARMIŞ!?

AHMET HAKAN / HÜRRİYET

Rahmetli Mahir Kaynak, yıllar önce “Bir olay kimin işine yarıyorsa failini orada aramak gerekir” diye bir söz söyledi. Herkes peşine takıldı bu sözün. O gün bugündür her alengirli olayda bu formülü işletip işin içinden çıkıveriyorlar.

Tamam. Bu mantık, bazı durumlarda belki geçerli olabilir. Ama her durumda da geçerli olmaz ki. Mesela bu mantık, İsveç’teki Kuran yakma olayında çalışmaz ki.

Ama çalıştırmak isteyenler var.

Bunlar şöyle işletiyorlar meşhur Mahir Kaynak formülünü:

Bu olay kimin işine yarıyor?

NATO genişlemesinden rahatsız olan Putin’e.

Bu olay kimin işine yaramıyor?

NATO’ya girmek için çırpınan İsveç’e.

Mahir Kaynak ne diyordu?

“Bir olay kimin işine yarıyorsa failini orada aramak gerekir.”

Sonuç?

Fail Putin’dir.

İyi de birader...

Kuran yakan alçak, “Ben bu melaneti işleyeceğim” diye bas bas bağırmadı mı? Bağırdı. Yerini, zamanını bildirmedi mi? Bildirdi. İsveç makamları, “İzin veriyoruz” demedi mi? Dedi. Alçak adam, o şerefsizliği yaparken İsveç polisi adamı korumadı mı? Korudu.

İsveç, böyle yapacağına...

“Deli misin nesin be adam? Yürü git. Bizim başımızı belaya sokma. Zaten ortalık karışık. Zaten Türkiye’yle arayı zor düzelttik. Bir de sen arıza çıkarma. Hem kutsal kitap yakmak da neyin nesi? Manyak mısın nesin...” deseydi...

Bu provokasyonun arkasında bir Putin değil, bin Putin olsa yine de fayda etmezdi.

Pardon! Bir soru soracağım:

Artık liselerde mantık dersi okutulmuyor mu?

EMPERYALİZMİN MASKELİ TETİKÇİLERİ

YAŞAR HACISALİHOĞLU / AKŞAM

Batı tarihine işlenen; müstemleke, kolonyalizm, kölelik, sömürgecilik, emperyalizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi utanç başlıklarının bugünde aynı reflekslerle, aynı nedenlerle, çeşitlenen yol ve yöntemlerle varlığını koruyor olması, Batı'nın medeniyet bunalımıdır.

İslam düşmanlığı yapmak, emperyalist iştahı eksiltmeden sürdürmek, bugününe ve geleceğine hükmedemediği ülkeleri "demokrasi dışı" tayin etmek, kontrol edemediği liderleri "diktatörlükle" yaftalamak, Batı'nın körelmeyen sömürü damarının dışa vurumudur.

Sonraki Haber