26 Mayıs Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

SEÇİM SÜRECİNDE BATI MERKEZLİ SİYASALLAŞMA

SELÇUK TÜRKYILMAZ / YENİ ŞAFAK

Yaklaşık olarak on beş yıldan beri FETÖ’cü yapılanmanın devlet içindeki varlığı büyük bir sorun olarak görülüyor. Devleti içeriden ele geçirmeye çalışan unsurların etkisizleştirilmesi ve sorunun ortadan kaldırılması için adım atmak gerekiyordu. Siyasî kararlılığı otoriterlik olarak görmeye ve göstermeye çalışanların aynı zamanda yaşanan sürecin etkin bir tarafı olması sıradan bir örgütsel yapılanma ile karşı karşıya olunmadığını göstermiştir. Sorunu görmek ve adım atmaya karar vermek bile başlı başına önemli bir hadise iken başarılı olunacağına dair bir inancın ortaya çıkması için çok zaman geçmedi. Türkiye değişim iradesini sahaya yansıttıkça derin yapılar harekete geçti. Bu da çatışmanın sürekli yeni boyutlar kazanacağı anlamına geliyordu.

En başından itibaren FETÖ’cülük gayr-i millî bir yapı olarak inşa edilmişti. Bunu görmek için doksanların çok iyi analiz edilmesi gerekir. Benzer yapılarla birlikte FETÖ, ABD emperyalizminin bölgesel ve küresel faaliyetleri için etkili bir araç olacağını I. Körfez Savaşı’nda ispat etmişti. Proje olmanın ötesine geçilmişti. Bu dönemin anlaşılması açısından bütün terör gruplarının birlikte düşünülmesi gerekir. Fakat terör kavramına Avrupa ve ABD açısından bakmanın oldukça yanıltıcı olacağını da en baştan söylemeliyim. Eğer gayr-i millîlik kavramı dönemsel gelişmeler ekseninden çıkarılmazsa doksanlarda başlayan yeni dönem tam olarak anlaşılmaz. Gayr-i millîlik, postkolonyal eleştirinin en temel kavramlarından biridir ve kozmopolit kimlikler kültürel bir sorun olmanın çok ötesindedir. Siyasallaşma kavramı, hep edilgen bir bakış açısıyla ele alındı ve eleştirel yaklaşımlar da bu çerçevede şekillendi. Hâlbuki gayr-i millî yapılar örgütlü bir şekilde siyasallaşıyordu ve bunu dinî kavramlarla tanımlamak neredeyse imkânsızdı. Bakış açımız, dışarının ihtiyaçlarına göre belirleniyordu. Hâlbuki temelde içerinin ihtiyaçlarına odaklanmak gerekiyordu.

ŞAŞMAZ PUSULA

SALİH TUNA / SABAH

Kılıçdaroğlu kaset kumpasıyla CHP Genel Başkanlığı'na oturtulduğundan bu yana onca yıl geçtiği hâlde hâlâ "siyaset adamı" olmayı başaramadı. Gerçi hiçbir zaman böyle bir derdi de olmadı.

Dahası, toplumsal talepleri demokratik siyasi araçlarla yönetebilecek kabiliyeti olmadığı gibi herhangi bir siyasal düşünceyle de temsille de alakası yok.

Tek hedefi var: Cumhurbaşkanı olmak.

14 Mayıs'tan sonra adeta kimlik değiştirmişçesine "başkalaşması" veya Millet İttifakı'ndaki paydaşlarıyla imzaladığı "Ortak Politikalar Mutabakat Metni"nin hilafına, Ümit Özdağ'la dün protokol imzalaması mezkûr hedefine ulaşmak için her şeyi yapabileceğinin de göstergesi.

Bakınız...

Sevgili Kılıçdaroğlu'na "Görev süren boyunca sadece Erdoğan'dan talimat alacaksın; o ne diyorsa noktasından virgülüne kadar uygulayacaksın..." şartıyla Cumhurbaşkanlığı koltuğunun garantisi verilsin, hiç düşünmeden atlar.

Hayır, abartmıyorum.

Kılıçdaroğlu ile mutabakat imzalayan Ümit Özdağ bile bu konuda benimle aynı kanaatte değilse, hiçbir şey bilmiyorum.

UKRAYNA’DA BARIŞIN YOLU TÜRKİYE’DEN GEÇİYOR

HAKKI ÖCAL / MİLLİYET

Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS), ABD’nin artık Ukrayna’ya gönderecek silahının kalmadığını bildireli iki ay oldu. Ayrıca, hafta başında Washington Post, Ukrayna’nın yeni silah ve mühimmat ihtiyacını karşılamaya Avrupa’nın askeri sınai kapasitesinin yetmeyeceğini yazdı. ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR) verilerine göre, 19 Mayıs itibarıyla ABD Ukrayna’ya 4 milyarı insani, 26 milyarı mali, 18 milyarı güvenlik, 23 milyarı silah ve teçhizat ve 5 milyarı diğer fasıllar olmak üzere 80 milyar dolar yardım yaptı. ABD İsrail’e aynı dönem içinde 4 milyar dolar yardım yaptığına göre, Ukrayna meselesinin ABD açısından önemini anlayabiliriz. Bir başka örnek, ABD’nin toplam uzay harcamaları 30 milyar! Virginia eyaletinin bütçesi 80 milyar. Bir başka açıdan kıyaslayalım: ABD’nin Ukrayna yardımları AB’nin iki katından, İngiltere dâhil diğer ülkelerin yardımlarından üç kat daha fazla.

O zaman soru şu: ABD Ukrayna’da neden bu denli büyük bir “yatırım” peşinde?

ABD, Rusya’nın Ukrayna’da Kırım Yarımadası’nı ve ahalisinin çoğunluğu Rus olan iki vilayetinin yarısına yakınını ilhak etmesine, 2014 yılından beri durup durup da neden şimdi böylesine büyük harcamalarla itiraz etmek ihtiyacını hissetti? Bu yükü sadece Amerikalı vergi mükellefleri çekmiyor: Şubat 2022’den beri 8 bin 800 Ukraynalı can verdi; 140 bin yaralı var. 11 milyon Ukraynalı açlık, sağlık sorunu ve evsizlikle mücadele ediyor. 8 milyondan fazla Ukraynalı Avrupa ülkelerine sığındı. (Ülkemizde bile 100 bin Ukraynalı mülteci var.)

İnsanlık tarihinde iki dünya savaşı ve Vietnam’dan sonra bu büyüklükte insani sonuçları olan siyasal kriz olmamıştı. Neden şimdi?

ABD Başkanı Joe Biden, artık herkesin nerede ise kelime kelime ezberlediği “Erdoğan’ı devirmemiz lazım” konuşmasında, sanki kafasında bir şeyler varmış da söylemiyormuş gibi bir edayla, “Erdoğan, Rusya elmasını ısıralı çok oldu!” diyor ve ekliyordu: “Onların bu yoldan vazgeçmesinin zamanıdır.”

Sonraki Haber