27 Mayıs Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

O PROTOKOL BİR CHP’Lİ İÇİN UTANÇTIR

NEDİM ŞENER / HÜRRİYET

Kılıçdaroğlu ile Özdağ’ın imzasını taşıyan 7 maddelik protokol metninin birinci ve ikinci maddelerinde aynen şunlar yazıyor: “Anayasa’mızın ilk 4 maddesi ve 66’ncı maddesinde yer alan Türk Vatandaşlığı konusundaki tanımı ve içeriği korunacaktır.

1924 yılında kurulan milli-üniter-laik devletten asla taviz verilmeyecektir.”

Protokolün 4’üncü maddesinde ise, “Türkiye’nin milli ve üniter devlet yapısını hedef alan hiçbir siyasi ve hukuki düzenlemeye izin verilmeyecektir” yazıyor.

Bir Cumhuriyet Partisi genel başkanı hatta bir CHP’li, herhangi birisinden “milli birlik, laiklik ve üniter yapı” konusunda ders alacak son kişi bile değildir.

Çünkü sayılan bu maddeler, CHP’nin kurucu ilkeleri ve amblemindeki 6 ok ile temsil edilir. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi ve CHP’lileri öyle bir noktaya getirdi ki Ümit Özdağ bu maddeleri bir protokol ile imza altına almak zorunda kaldı.

Komedi gibi, bir yandan İçişleri Bakanı olma hayali olan Ümit Özdağ diğer yandan kayyum atama yetkisinden vazgeçme sözü veriyor. Oysa kendisi de biliyor ki kayyum atama idari bir tedbir ve kayyum atamayla PKK’ya yardım yataklık eden, propagandasını yapan belediye başkanları geçici olarak görevden alınıyor. Eğer bu yapılmazsa, açık açık PKK propagandası yapan belediye başkanları uzun süren soruşturma ve yargılama bitene kadar görevine devam edecek ve teröristlere yardım ve yataklık etmeye devam edecek.

Ama her iki taraf da bunların hiçbirini uygulanmayacağını biliyor. Görmek için seçim sonucunu beklemek gerek.

TÜRKİYE’NİN ‘KÜRESEL GÜNEY’ AÇILIMI

KEREM ALKİN / SABAH

Malum, yaklaşık bir yıldır Atlantik ile Asya-Pasifik arasında, 'Küresel Kuzey' ile 'Küresel Güney' arasında daha da karmaşık, daha da girift hale gelmiş ilişkileri yazıyoruz. 'Küresel Güney', 1960-1990 dönemine damgasını vuran 'Bağlantısızlar Hareketi'nin bir anlamda 21. Yüzyıl'daki yeni yapısı olarak da tanımlanabilir. Soğuk Savaş döneminin '2 Kutuplu' ortamında, prensip olarak her hangi ekonomik, askeri ve siyasi 'kutup'a yakın olmak istemeyen ülkelerin oluşturduğu grup, bugün de bir nevi '3 Kutuplu' ortamda, yine 3 ayrı kutuba da mesafeli olmaya özen gösteriyor.

'Küresel Güney'in temel çağrısı, uluslararası teşkilatlarda, uluslararası platformlarda salt 'Küresel Kuzey'in öncelikleri üzerinden bir ajandanın yürütülmesinin, 'Küresel Kuzey'in beklentilerinin ve çağrılarının sadece öncelik arz etmesinin sağlıklı bir sonuç vermediğinin farkına varılması. Bu nedenle, Ekvator Kuşağı'nın hemen üstünde ve ağırlıklı olarak altında toprakları olan söz konusu ülkeler, küresel ekonomi-politik sistemin daha 'kapsayıcı' olabilmesi adına, önde gelen 'yükselen' gelişmekte olan ülkelerin uluslarası düzenin yeniden imarı, yeniden inşası, yeniden tasarımına yönelik önerilerinin ve beklentilerinin ciddiyetle ele alınmasını istiyorlar. Türkiye, 'Yeniden Asya' Açılımı, 'Yükselen Afrika' Açılımı ve 'Latin Amerika' Açılımı ile, 'insani ve girişimci diplomasi' becerisi, imkan ve kabiliyetleri ile, sahada ve masadaki başarıları ile, G20 ve OECD üyesi ülkeler arasında en zengin diplomasi ağını ve dış politika alanını oluşturmuş ülke olarak öne çıkmakta.

İLKELER Mİ İLKELLİK Mİ?

ERAY GÜÇLÜER / AKŞAM

Ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerin dışarıya yansımalarına da bakacak olursak, başta ABD ve Avrupa olmak üzere ikinci tur seçimlerini istemeseler de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanacağını kabul etmiş durumdalar. Üç gün önce ABD menşeli Foreign Policiy (Dış Politika) isimli dergide aynen şöyle yazıyordu. "ABD'nin önümüzdeki beş yıl boyunca kendisini Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye'ye hazırlaması gerekiyor. ABD'nin Türkiye'nin dostluğuna ihtiyacı var. ABD'nin Türkiye'nin bağımsız duruşunu kabul etmesi gerekiyor." Yazıya dikkatli bakacak olursak ikinci tur seçimlerini Sayın Erdoğan'ın kazanacağını ve bunun Türkiye'nin bağımsız duruşu olarak kabul edildiğini rahatlıkla görebiliriz. Benzer şekilde diğer önemli yabancı basın yayın kuruluşlarında da Türkiye ile ilgili ciddi söylem değişiklikleri olduğunu görüyoruz. Bunun olacağını 21 Mayıs 2023 tarihli yazımda belirtmiştim. Bu söylem değişikliği aynı zamanda yabancı devletlerin yeni dönemde Türkiye ile yürütecekleri dış politikanın da birer göstergesi sayılabilir. Sayın Cumhurbaşkanı ve onun liderliğindeki ekibin ve dahi Cumhur İttifakı'nın ortaya koyduğu ilkeli duruş ve omurgalı siyasete onlar da alışacaklar. Umarım bunu anlayamayan içimizdeki kimi siyasetçiler de bir an önce anlarlar, yoksa yüz yılın yalancıları durumuna düşerler.

Artık seçime bir gün kaldı. Şimdi söz sırası yüce milletimizde. Demokratik iradenin tecelli etmesi için kıymetli seçmenlerimizin mutlaka sandığa gitmesi gerekiyor. Birinci tur seçimlerinde maalesef sandığa gitmeyen yaklaşık iki milyon seçmenimiz var. Rehavete kapılmayalım. Büyük Türkiye Zaferi için haydi hep birlikte sandığa.

ÜMİT ÖZDAĞ, PKK İLE KILIÇDAROĞLU SAFINDA BİRLEŞTİ

YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

15 Temmuz hain darbe girişiminden aylar önce, MHP’de Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili iken odasında bana "2005 yılında genel başkanımız Devlet Bahçeli beni çağırsa, Ümit odan bu, makamın şu deseydi, ben asla muhalif olmazdım, beni de o şekilde tamamen bitirmiş olurdu" diye şahitlerin huzurunda yüzüme karşı itirafta bulunmuştu. Aynı sohbette "Bu dönem başka dönemlere benzemiyor. Farklı gelişmeler oluyor, olacak" dedikten 1 ay sonra, 15 Temmuz darbe girişiminden aylar önce de arkasına bile bakmadan, MHP'deki görevlerinden kaçan birisinin bugün PKK’lılarla aynı safa geçmesi de aldığı bir işaretin yansımasıdır. 15 Temmuz işaretini aynı merkezden alan, elbette Amerikancı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verme kararını da aynı merkezden almıştır.

Ben Ümit Özdağ’a bir şey demiyorum. O yetiştiği, yetiştirildiği yerlere hizmetini ediyor da, bunun peşinden gidenler bu kadar olay yaşandı hiç mi akıllanmadı da, onun peşinden gidip PKK ile aynı safta buluştular? Kemal Kılıçdaroğlu, Ümit Özdağ, PKK’lı Pervin Buldan’ı aynı hedef için buluşturanlar Türkiye üzerinde hesap yapanlardır. PKK’lı Mithat Sancar ne diyordu: “Kemal Kılıçdaroğlu ile hedeflerimiz uyuştuğu için onu destekliyoruz.”

Ümit Özdağ ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak hedefi “Amerika politikalarının Türkiye’de ve bölgede başarılı olsun” şeklindedir. Aksini iddia edecek yoktur. Geçtiğimiz yıl Kemal Kılıçdaroğlu “Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçireceğim” diyerek zaten tüm dünyaya bunu duyurmuştu. Ümit Özdağ da Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu yolda ibrikçisi olur ancak…

Sonraki Haber