27 Mayıs Medyanın Halleri

27 Mayıs Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...

‘SAHİLLER HALKINDIR’ OPERASYONU BODRUM’DAN BAŞLADI

FATİH ÇEKİRGE/ HÜRRİYET

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile sohbet ederken şu cümlenin altını çizmişti:

Türkiye sahillerinin tamamı üzerine incelemeler yapılıyor. Turizm öncelikli bölgelerde yakında sonuçları göreceğiz. Kaçaklar yıkılacak. Bu da sözde kalmayacak.”

‘Sahiller halkındır’ operasyonu Bodrum’dan başladı.

Gerçekten de sözde kalmadı.

Sohbetimizden tam 4 gün sonra, ilk yıkım sesi Bodrum’dan geldi.

Bodrum Yalıkavak’ta denize sıfır beton döküp orayı “özel beach” haline getirenler,

Astronomik rakamlara giriş ücreti almayı hayal edenler, yanına kaçak otopark kuranlar...

Sabah iş makinesinin sesiyle uyandılar.

Muğla Çevre İl Müdürlüğü ve Milli Emlak Müdürlüğü ekipleri yıkıma başladı.

Yalnız orada mı?

Bodrum ve çevresinde birçok sahile yapılan kaçak iskele ve plajları yıkmaya başladılar.

Ardından diğerleri geliyor.

Tespitler yapıldıkça yıkımlar geliyor.

Dün Muğla Valisi İdris Akbıyık’a sordum:

“Sayın Valim kaçak yapıyla mücadelede hangi aşamadayız?”

İşte Vali Akbıyık’ın cevabı:

“Sahiller halkındır prensibi doğrultusunda var gücümüzle çalışıyoruz. Tabii Muğla en uzun sahil şeridi olan ilimizdir. Bu nedenle polisimizle, jandarmamızla, sahil güvenliğimizle sahada takipteyiz. Kaymakamlıklarımızı talimatlandırdık. Çevre İl Müdürlüğümüz, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğümüz ekipleriyle incelemeler yapılıyor. Ciddi bir çalışma var.”

DEVLET OPERASI’NDAN BEKLENTİM

DOĞAN HIZLAN/ HÜRRİYET

Cumhuriyet’in 100. yılında Türk opera bestecilerimizin yapıtlarının sahnelenmesini bekliyorum.

Atatürk’ün Adnan Saygun’a opera ısmarladığını düşündüğümüzde bu anmaların olağan olduğu kanısındayım.

Çeşitli kentlerde, Batı bestecilerinin operalarının yanı sıra Türk bestecileri de icra edilmeli.

Konservatuvardan mezun olan genç kuşak sanatçıların özellikle bu operalarda görev almasını öneriyorum.

Dünyaca tanınmış opera bestecilerinin sahnelenmesi belki daha çok seyirci çekebilir, ama devletin bir kuruluşunun da seyirciye bu eserleri sunmasını ben görev sayıyorum.

Programları yaparken Türk bestecilerine mutlaka yer verilmeli.

Yalnız Türk opera bestecilerinin değil, diğer türlerdeki Türk bestecilerinin yapıtları da başta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olmak üzere programlara daha çok alınmalı.

Onlar çalındıkça yeni bestecilere motivasyon olacaktır. Yoksa hiçbir Türk bestecisi beste yapmaz.

AZALAN NÜFUSUN YERİNİ ROBOTLAR TUTAMAZ

NURULLAH GÜR/ SABAH

Doğum oranları düştükçe yaşlanan ve azalan nüfus ekonomiler üzerinde baskı kuruyor. Yapay zekâ ve robotlar emeği bir dereceye kadar ikame edebilir. Ama yaşlanan nüfusun ekonomiler üzerindeki tahribatını bertaraf edemez.

31 Mart tarihinde yayınlanan yazımda düşük doğum oranlarıyla artışıyla gittikçe yaşlanan ve azalan nüfusun ekonomiler üzerinde oluşturabileceği tahribata dikkat çekmiştim. Düşen doğum oranlarını "modernleşmenin" bir parçası olarak gören Batı bile çark etmiş durumda. Nüfusun yaşlanmasını engelleyememeleri halinde ekonomik üretkenlikleri ve rekabet güçlerinin ne derece büyük bir yara alacağının farkındalar.

Çocuk sahibi olmayı teşvik ederek trendi tersine çevirmeye çalışıyorlar. Özellikle de Avrupa Birliği ülkeleri. Ama milyarlarca euroluk teşviklere rağmen bekledikleri etkiyi tetikledikleri söylenemez. Aile kurumunun temellerini o kadar derinden sarstılar ki, finansal teşviklerle süreci tersine çevirmeleri artık mümkün değil.

Yapay zekâ ve robotlardan medet umanlar var. Bu tip akıllı otomasyon teknolojileri emeği belli bir dereceye kadar ikame edebilir. Ama yaşlanan ve azalan nüfusun ekonomiler üzerinde neden olabileceği tahribatı tek başına bu teknolojilerle bertaraf edemezsiniz.

Doğurganlık hızının nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.1'in altında kalması demografik olarak tehlikeli bir durumdur. Şu an yüksek gelirli ülkeler düzeyinde nüfusun yenilenme oranının 2.1'ın üzerinde olduğu tek ülke İsrail. İtalya, İngiltere, İspanya, Japonya ve Güney Kore kırmızı alarm veriyor. ABD'nin durumu Avrupa'dan biraz daha iyi.

Türkiye'de de bu oran tehlikeli seviyelere inmiş durumda. 2011 yılında 2.11 çocuk olan toplam doğurganlık hızı, 2023'te 1.51'e kadar düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu eğilimi "varoluşsal tehdit" olarak nitelendirmesi boşuna değil.

BİR BAŞKA MESELE: TRUVA ATINI İÇİMİZE YERLEŞTİRDİLER

ERSİN ÇELİK/ YENİ ŞAFAK

Toplumsal cinsiyet eşitliği ya da artık ideolojisi... Bu kavramı son yıllarda çok fazla duyduk ve tartıştık. Hatta bir dayatma aracına dönüştü. Kulağa sıcak, sempatik ve insani geliyor. Nedir? Sosyal hayatta, kadın ve erkek arasındaki adalet sağlamak gibi. Ancak perde gerisinde korkunç bir manzara var. Perdenin gerisini ise Türkiye’nin büyük tartışmalarla çekildiği İstanbul Sözleşmesi araladı aslında. (…)

Mustafa Merter Hoca, ‘Hekaton’la Son Tango kitabında “toplumsal cinsiyet” yani “gender” teorisiyle ne amaçlandığının görülmesi için baş teorisyeni Judith Butler’ın tanınması gerektiğini söylüyor. Biraz araştırdım. Hakkında yazılanları okudum. Butler Amerikalı feminist felsefe kuramcısı. Kendisi bir lezbiyen ve her türlü cinsel sapıklığı meşrulaştıran görüşlere sahip. Mesela, ‘Cinsiyeti Çözme’ isimli bir kitabı var. Bestseller olmuş. toplumsal cinsiyet biçimlerinden bahsediyor ve biçim olarak pedofili ve enseste kadar savunuyor. Butler, kadın ve erkek kimliğinin tarihsel bir hastalık olduğundan da bahsediyor. Mustafa Hoca, Judith Butler’a üçüncü feminizm akımının mimarı diyor. Kitabından alıntılar yapıyor ve okuruna da sinirlenip sayfaları yırtmamaları için not düşüyor.

Sonraki Haber