27 Mayıs’ın 61. yılında: Menderes-Dulles görüşmesi
27 Mayıs’ın 61. yılında bir kez daha yakın tarihimizle yüzleşiyoruz.
Menderes ve iki bakanın idamı haksızdı; siyasette hatalar idam ile cezalandırılamaz. Sağ kesim bu hatayı sonuna kadar kullandı, mağduriyet edebiyatına dayanan bir teori yaratarak, kendine iktidar yolunu açtı.
Menderes’in idamının yanlışlığı konusunda geniş bir uzlaşma var kamuoyunda. Ancak bu, onun siyasi hatalarını örtmemeli.
SB’Nİ KUŞATMA GEZİSİ
ABD Dışişleri Bakanı J.F.Dulles’ın Mayıs 1953’te Batı-Asya Temasları sırasında Menderes ve Bayar’la yaptığı görüşmelerin tutanakları Demokrat Parti Yönetiminin Araplara husumet taşıyan bakışı açısını gösteren utanç belgeleridir.
ABD’nin Soğuk Savaş politikalarının mimarlarından dışişleri bakanı J.Foster Dulles, Eisenhower Yönetiminin başa geçişinden (Ocak 1953) ve dışişleri bakanı olarak görevlendirilmesinden kısa bir süre sonra Mayıs 1953’te Batı Asya’nın önde gelen ülkelerini kapsayan bir geziye çıkar. Yaklaşık 20 gün süren bu gezide Dulles, Mısır-Suriye-İran-Pakistan-İsrail-Ürdün-S.Arabistan-Lübnan-Yunanistan liderleriyle ve Libya’daki ABD misyonu ile görüşmeler yapar.
ABD’nin 1960’lı yıllara hatta daha sonrasına kadar yürüteceği “SB’ni Kuşatma” politikası bu gezide şekillenir. Musaddık Darbesi bu gezide kararlaştırılır. Batı Asya’nın bağımsızlığını cendereye alan Bağdat Paktı (Pakistan-Türkiye-İran) bu gezide kotarılır. “Kuzey Kuşağı” (Northern Tier) doktrini bu geziden sonra ortaya atılır.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın belgeleri (FRUS-1953-55) 26 Mayıs günü Ankara’da yapılan Dulles-Menderes ve Dulles-Bayar görüşmelerinde yaşananları ortaya koyarken, yakın tarihimize de ışık tutuyor.
Her iki görüşmeye de çok kalabalık bir heyetle katılan Türk tarafı (Dışişleri-Maliye-Savunma Bakanları, Dışişleri’nin ilgili bütün dairelerinin sorumluları) önce Menderes’in ardından Bayar’ın ağzından dile getirdiği görüşlerle Dulles’ı etkilemeye çalışır. Aslında kimin kimi etkilediği bellidir. Dulles’a verilen mesajın esası, Ortadoğu’da Sovyetler Birliği’ne karşı Batı’nın en büyük güvencesinin Türkiye olduğudur. (Her iki görüşmenin geniş özeti Teori Dergisi’nin Temmuz sayısında “Tarihimizden Belgeler” köşesinde yayımlanacaktır.)
Kimi yazarların Menderes’i yüceltme yaklaşımının ülkeye/bölgeye verdiği zararlar, belgelerde ortaya çıkıyor.
BAYAR-MENDERES’İN SÜVEYŞ KANALI’NA BAKIŞI
Görüşmelerde can alıcı konu Süveyş Kanalı’nın kaderidir. (Dikkat, Süveyş Kanalı 1956’da millileştirildi; Dulles’ın Ankara temaslarının tarihi Mayıs 1953 olduğuna göre Süveyş’in millileştirilmesi olasılığının yıllarca önceden gündemde olduğu anlaşılıyor.)
Söz alan başbakan Menderes “Kanal Sorununun sadece İngiltere ile Mısır’ı ilgilendirmediğini, Türkiye açısından da yaşamsal önem taşıdığını, aynı kaygıların genel olarak NATO stratejisi için de geçerli olduğunu” belirtir. “Mısırlıların Kanal’ın İngiliz çıkarlarına hizmet eden bir emperyalist araç olmadığını anlaması gerektiğini, Türkiye’nin İngiltere’nin hür dünyanın kilit konumundaki bir noktayı korumakta olduğuna inandığını söyler. ABD’nin 6.Filoyu Doğu Akdeniz’de tutmasının bunun bir kanıtı olduğunu” sözlerine ekler. (FRUS, 1952-54,The Nearand Middle East, Vol, IX, no 48-50, 26 Mayıs 1953 Ankara)
Başbakan Menderes’e göre Mısır’ın bu sorunu bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi olarak göstermesi, Kanal’ın hür dünya açısından önemi düşünüldüğünde, çok tali kalmaktadır.
Menderes bir ülkede yabancı birliklerin bulunmasının o ülkenin egemenliğine halel getirmediğini öne sürer, Türkiye’yi örnek gösterir.
Aynı gün Dulles ile görüşen Cumhurbaşkanı Bayar da aynı görüşleri dile getirir.
MENDERES’İN BATI HAYRANLIĞI
Menderes’in NATO ilişkilerini öne çıkartarak tarihsel müttefiklerimiz Tunus ve Cezayir’in bağımsızlık savaşlarına kayıtsız kaldığı hatta Fransa’yı desteklediği, kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Ancak Süveyş sorunu bilinmiyor.
II. Dünya Savaşı sonrası en kritik millileştirmelerden, anti-emperyalist eylemlerden biri olan Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesine karşı çıkmak hem Türkiye’ye yönelik Atlantik kıskacını daralmış hem de Arap milliyetçiliğinin haklı tepkisini Türkiye üzerine çekmiştir.
Menderes’in Arap milliyetçiliği konusunda saplantı içinde olduğu görülüyor. “Suriye’yi komünistler ele geçirdi” havasına kapılarak 1957’de Suriye sınırına yığınak yapan Menderes’i Sovyetler engeller.
Türkiye, Arap dünyası ile ilişkilerinin geçmişini gözden geçirirken, komşular arasında güvensizlik yaratan büyük hatalarının da muhasebesini yapmak zorundadır. Her fırsatta “Araplar bizi arkadan hançerledi” teranesini terennüm edenler, Türklerin Araplara yaptıklarını da düşünmelidirler.
Menderes’e gelince; DP’nin lideri Türkiye’yi ABD politikalarına tabi kılan bir-iki kilit isimden biridir.