28 Şubat’ın Amerika’ya tavrı!

28 Şubat sadece irticayla mücadele değildir. Türkiye'nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğü mücadelesidir. ABD'nin, Türkiye'ye yönelik irtica ve bölücülük üzerinden sürdürdüğü diz çöktürme hamlesine karşı kararlı duruşun adıdır

28 Şubat süreci “8 yıllık eğitim”e sıkıştırılmayacak kadar kapsamlı ve ABD’yi hedef alan bir çıkıştı. Hükümeti olmadığı için tam manasıyla hayata geçirilemedi. Bu sürecin en önemli hedefi, ABD’nin desteklediği ve 28 Şubatçıların “Batı destekli irtica” dedikleri FETÖ ve PKK’ya açık tavır alınmasıydı. Bir anlamda Türk-Amerikan savaşı yaşandı. Amerikanın içerideki kuvvetleri bu süreci berhava etmek için ellerinden geleni yaptı. Milli kuvvetleri “başörtüsü” üzerinden bölmeye çalıştı. Ordu içinde de bölünme yaratmaya çalıştılar. Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevir Bir’i öne çıkardılar. Genelkurmay Başkanları Org. Karadayı ve Org. Kıvrıkoğlu’nun Türkiyeci çıkışları karalanmaya çalışıldı. Oysa onlar ne darbe yanlısıydı ne de hükümeti yıkmaktan yana tavır aldılar. Sadece Türkiye’nin önünü açacak tarihi kararların uygulanmasını istediler. Bunu da yasal kurum MGK kararlarıyla yaptılar. Dönemin Başbakanı Erbakan bile onlar için “Darbe yapacaklardı” demedi... 28 Şubat Davası’nın Ergenekon sürecinde FETÖ’cüler tarafından açılması, bu davanın savcı ve hakimlerinin FETÖ’den firar etmesi tesadüf değil.

ÖCALAN GETİRİLDİ FETÖ ELEBAŞISI KAÇTI

Bugün görmezden geliniyor ama bu süreçten iki yıl sonra terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildi, PKK bitme noktasına geldi. FETÖ’nün lideri Gülen ise 21 Mart 1999’da Amerika’ya kaçmak zorunda kalındı. Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından hakkında hazırlanan raporun açıklanmasından üç gün sonra… FETÖ lideri “okullarımı vermeye hazırım” diyerek üzerine gelinmesini önlemeye çalışmıştı. Hatta 28 Şubatçıların üzerine gelmemesi için Erbakan Hükümetini bile hedefe koymuştu. Daha fazla direnemeyeceğini anlayarak ABD’ye kaçtı. Hakkında casusluktan idam cezasıyla DGM’de dava açıldı. FETÖ lideri Gülen, 14 Ocak 2019 günü yaptığı konuşmada "En çok 28 Şubat'ta darbe aldım" dedi.

İşte bütün bunlar Fadime Şahinler üzerinden üstü örtülmeye, sulandırılmaya hatta tersinden 28 Şubatçılar “FETÖ’yü büyütmekle” suçlanıyor. Oysa süreç iyi takip edildiğinde geldiğimiz yer 28 Şubatçıları haklı çıkardı. 28 Şubat’ın kararlarından birisi olan “Batı destekli irtica ve bölücülükle mücadele”yi Erdoğan hükümeti uyguluyor. PKK, Doğu ve Güneydoğu’da 6/8 Ekim 2014 tarihinde özerklik ilan ederek açıkça isyan ederken, FETÖ’cü Gladyo ise 15 Temmuz gecesi darbe yaparak Türkiye’yi iç savaşa sürüklemeye, Erdoğan hükümetini yıkarak Türkiye’yi ABD limanına sıkı sıkıya bağlamaya çalıştı. Bu çerçevede sormak gerekir: Türkiye bu hale nasıl geldi? 28 Şubat süreci iyi analiz edilse ve onun çizgisi izlenseydi bugünlere gelinir miydi?

Çok uzaklara gitmeye gerek yok. 28 Şubat süreci 1990'lara dayanır. Sovyet Bloku'nun yıkılmasıyla dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışan ABD, etnik ve mezhebi kışkırtmalarla ulus devletleri parçalamaya ve denetim altına almaya çalıştı. Irak üzerinden Kürt ayrılıçı hareketleri kışkırtılıp Türkiye sıkıştırıldı. Türk ordusu bununla tarihinin en büyük mücadelesine girdi. Irak'a 1991 başında yapılan müdahaleye Türk ordusu 'hayır' dedi. Özal üzerinden yapılan baskılar sonuç vermedi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay 3 Aralık 1990’da isifa ederek planları boşa çıkardı. Ardından gelen Doğan Güreş de bu çizginin dışına çıkmadı. Özel Kuvvetler Komutanlığını Tümen seviyesine çıkararak mücadeleyi sürdürdü. PKK'yla mücadele aslında ABD ile mücadeleydi. ABD'ye karşı ordu içinde tepki de arttı.

ABD, 1991'i unutmadı. 1993 yılında yoğun istikrarsızlaştırma ve Gladyo aracılığıyla önemli isimlere yönelik suikastlara girişti. PKK'daki ABD elini gören ve bununla mücadele eden Org. Eşref Bitlis ve yazar Uğur Mumcu gibi bir çok isim katledildi. 1991-1992 arasında bir amiral, 6 general suikastlar sonucu şehit edildi. TSK'nın PKK'ya yönelik büyük operasyonu öncesi Sivas'ta olaylar çıkarıldı ve 34 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ardından da Başbağlar’da PKK eliyle 33 vatandaşımız katledildi. Yine 12 Mart 1995 tarihinde PKK'ya karşı büyük bir operasyon öncesi İstanbul Gazi Mahallesi ve Ümraniye’de olaylar çıkarıldı. Amaç Irak’ın kuzeyine yapılacak olan operasyonları durdurmaktı. Yine bu tarihlerde, basındaki Amerikancılar “Vur kurtul mu, ver kurtul mu” türünden tartışmalarla Türkiye’nin kararlılığını kırmaya çalıştı.

KARADAYI ABD PLANLARINI BOZDU

ABD'ye mesafe koyan Org. İsmail Hakkı Karadayı 1994 yılında Genelkurmay Başkanı oldu. İlk iş Genelkurmay karargâhındaki Amerikalıları uzaklaştırdı. Irak'ın kuzeyine operasyonlar daha da yoğunlaştı. PKK büyük oranda darbe yedi. Halk kazanıldı. Karadayı dönemiyle birlikte Cumhuriyetçi kuvvetler de atağa geçti. Karadayı'ya halk da destek verdi. Erbakan-Çiller Hükümeti ABD planlarında ısrar edince gerginlik arttı. ABD, Irak'ın kuzeyinde kuracağı kukla devleti Türkiye'nin himayesinde inşa etmeye çalıştı. Buna TSK karşı çıktı. Karşı çıkmasıyla birlikte “uyuyan güzeller” (Batı destekli irticacı kuvvetler) harekete geçirildi. FETÖ’cülerin desteklediği ve kışkırttığı “Zincir eylemleri”yle türbana sarılan kesimler, TSK karşıtı konuma sürüklendi. Aynı günlerde Çelik Harekâtı'yla Irak ordusu ilk kez kuzeye girdi. Operasyon Saddam ve Barzani ortaklığıyla yapılmıştı. ABD'nin yetiştirdiği CIA peşmergeleri, apar topar Çiller'in devreye girmesiyle Guam Adasına kaçırıldı. Burada özel eğitim alan PKK’lılar daha sonraki süreçte tekrar bölgeye getirilerek TSK’ya karşı yeni taktiklerle eylem yapmaya başladı.

3 Kasım 1996 tarihinde Susurluk'ta meydana gelen kazayla 'Çiller Özel Örgütü'nün ilişkileri ortalığa saçıldı. Hükümet olayın üzerini örtmeye çalışınca toplumdan da büyük tepki gördü. “Bir dakika karanlık” eylemleri başladı.

Bu gelişmeleri izleyen süreçte Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 tarihli toplantısında, askerler tarafından geniş kapsamlı bir çözüm paketi getirildi ve “Batı destekli irtica ile mücadele, PKK ile kapsamlı mücadele, yine mafyatik ülkücü hareketlerle mücadele ve bunların önünü kesecek olan 8 yıllık kesintisiz ve Cumhuriyet devriminin ruhunu taşıyan uygulamaların hayata geçirilmesi” istendi. Hükümet bu kararları kabul etti. Ancak uygulamada ayak diretti. Bu sırada Erbakan Çiller Hükümetinin aralarında yaptığı protokol gereği başbakan değişikliği yapılmak istendi. Erbakan 30 Haziran 1997 tarihinde istifa etti. Cumhurbaşkanı Demirel, gerginliğin daha fazla sürmemesi için bu değişikliği kabul etmedi ve hükümeti kurmak üzere Mesut Yılmaz’ı görevlendirdi. DSP-DTP destekli Yılmaz Hükümeti Batı Çalışma Grubu’nu kurarak bu kararların uygulanması için harekete geçti.

1998 yılında Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı'nın yerine gelen Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, 3 Eylül 1999 günü tarihi sözünü sarf etti: “Gerekirse bin yıl sürer!” Bu mesaj aslında ABD ve onun içerideki kuvvetlerine verilmiş bir kararlılık mesajdı. ABD, 2002 yılında 'Bin Yılın Meydan Okuması' tatbikatını başlattı. Seneryodaki ülke Türkiye'ydi. Önemli bir not da Kıvrıkoğlu’nun ABD’ye hiç gitmemesiydi. Bu da çok anlamlıydı. Ayrıca Irak’a müdahaleye ve Filistin’e İsrail saldırılarına karşı çıkmıştı. Kukla Kürt devleti Türkiye’nin “kırmızı çizgisi”ydi.

Çok kişini unuttuğu Devrim Kanunları'nı Vatan (İşçi) Partisi 1996 yılı kongresiyle çıkış yolunu gösterdi: “İrticaya karşı Devrim Kanunları uygulansın!” Bunu kampanya halinde Türkiye'nin her yerine yaydı. İlk afişi de Doğu Perinçek astı. 9 Şubat 1997 tarihli Aydınlık kapağı “Devrim Kanunları uygulansın” şeklindeydi. Devrim Kanunları ise Türkiye'yi Türkiye yapan kanunlardı. Anayasa’da yerini alan bu kanunların değiştirilmesi dahi teklif edilemez!

ABD'YE DUR DİYEN KİM?

PKK ile mücadele de bir 28 Şubat kararı değil mi? 1991 yılından buyana PKK'yı örtülü sonra da açıkçan destekleyen ABD, Irak'taki yapıyı Akdeniz'e çıkarmak için giriştiği Suriye hamlesine çelme takan ve “Dur!” diyen 28 Şubat değil mi? O günlerde Genelkurmay karargâhlarından ABD özel subaylarını kovan irade, 24 Temmuz 2015'den sonra hamle yapan irade değil mi? Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtını yapan kim? “Ölürüz de koridora izin vermeyiz” diyen kim? Karadayı ve Kıvrokoğlu'ların silah arkadaşları değil mi? Fırat'ın doğusuna harekâta hazırlanan Mehmetçik kimin evladı? Rusya-İran ve Türkiye birliğini sağlayarak dünyayı şaşkına çeviren hamleleri yapan kim? Gerçekler ortada. 28 Şubat devam ediyor hem de büyük hamlelerle. 28 Şubat’ın en büyük hedefi içerde muhafazakâr insanlar değil, Türkiye’yi bölmeye çalışan Amerikan emperyalizmiydi. Bunu görmeden ne 28 Şubat süreci anlaşılır ne de o günden bu yana yaşadığımız gelişmeler…

TÜRK-AMERİKAN GERGİNLİKLERİ

2 Ağustos 1990: Irak, Kuveyt’i işgal etti. ABD öncülüğünde koalisyon güçleri 16/17 Ocak 1991 tarihinde Irak ordusuna saldırdı. Irak ordusu, 28 Şubat günü Kuveyt’ten çıktı. Irak’a ambargo uygulandı. Irak fiilen üçe bölündü. Kuzey’de Barzani ve Talabani aracılığıyla ABD’ye bağlı kukla yönetim kuruldu. ABD bir anlamda Irak’a yerleşti. 2003 yılında da resmen işgal etti. Bu süreçte PKK da Lübnan’dan getirilerek Irak’ın kuzeyine yerleştirildi. Türkiye’ye yönelik büyük saldırılar başlatıldı.

30 Ocak 1991: Olağanüstü Hal Bölgesi Asayiş Birlikleri Kolordusu Komutanı E. Korgeneral Hulusi Sayın, 7 Nisan 1991: E. Tümgeneral Memduh Ünlütürk, 23 Mayıs 1991: OHAL Bölgesi Asayiş Bölge Komutanlığı yapmış olan Emekli Korgeneral İsmail Selen, 27 Mayıs 1991: Adana Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Temel Cingöz, 13 Ekim 1991: Emekli Orgeneral Adnan Ersöz, 29 Temmuz 1992: Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan uğradıkları silahlı saldırı sonucu şehit oldular. Saldırıda ABD Gladyosunun parmağı ortaya çıktı.

1 Ekim 1992: Ege denizinde gerçekleştirilen 'NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı' sırasında ABD Deniz Kuvvetlerine bağlı USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden atılan 2 Sea Sparrow füzesiyle TCG Muavenet savaş gemimiz vuruldu. Olayda gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Serkan Aktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak hayatını kaybetti ve 22 asker de yaralandı. ABD olayın 'kaza' olduğunu ileri sürdü. Türkiye kabul etmedi. Saldırı, PKK'ya karşı verilen kararlı mücadeleyi durdurmak için gözdağı olarak nitelendirildi.

17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis (60)'in içinde bulunduğu uçak, düzenlenen suikast sonucu Ankara'da kalkıştan 5 dk. sonra düştü. Org. Bitlis ve uçakta bulunan 4 subay hayatını kaybetti. Org. Bitlis, bölgedeki ABD planlarını bozmak için Irak Hükümeti ve Barzani-Talabani ile işbirliği yapıyordu. Halkı kazanıp PKK'yı bitirme operasyonları da yapan Bitlis, son operasyon hazırlıkları için Diyarbakır'a giderken uçağının motoruna yapılan sabotajla şehit oldu.

14 Nisan 1994: Diyarbakır İncirlik Üssünden kalkan ABD F-15 savaş uçakları, Irak'ın kuzeyinde uçuşa yasak bölgede Diyarbakır'dan kalkan ve Zaho'dan Selahaddin kentine IKDP lideri Mesut Barzani ile görüşmeye giden Çekiç Güç'e ait iki helikopteri düşürdü. Saldırıda 3 Türk subayı şehit olurken, 16 ABD, 2 İngiliz, 1 Fransız, 4'ü de Kuzey Iraklı toplam 26 personel hayatını kaybetti. ABD Başkanı Clinton, olay için trajedi derken, ABD'li askeri yetkililer ise saldırının 'Hem insan hatası, hem de teknik arıza' neticesi olduğunu ileri sürdüler. Türk yetkililer ise saldırının Türk helikopteri sanılarak yapıldığını belirtmişlerdi. Helikopterler, güzergâh değiştirip Türk uçuş güzergâhına girdikleri için vuruldular.

12 Mart 1995: İstanbul Gazi Mahallesi'nde kışkırtma: 20'den fazla vatandaşımız öldürüldü. Olaylar Ümraniye'ye de sıçradı.

20 Mart 1995: Türkiye, ABD'ye rağmen Irak'ın kuzeyine PKK'ya karşı 35 bin askerle büyük bir operasyon başlattı.

3 Kasım 1996: Susurluk kazası. Gladyo ekibi kazada hayatını kaybetti. Kirli ilişkiler deşifre edildi.

15 Şubat 1999: PKK lideri Abdullah Öcalan Suriye’den çıkartıldıktan sonra sığındığı Kenya’da Yunanistan Büyükelçilik binasından getirilerek tutuklandı.

21 Mart 1999: FETÖ lideri Fetullah Gülen hastalık bahanesiyle ABD’ye gitti. Hakkında idam cezası istemiyle casusluktan dava açıldı.

Sonraki Haber