29 Ağustos Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

AKŞENER’DEN KİBİRLİ ÖZÜR TERAPİ SEANSI

Nedim Şener- Hürriyet

Temel sorunun aday değil PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği, “KHK’lıları iade edeceğiz” diye ifade edilen Fetullahçı Terör Örgütü’nü yeniden devlete sokacaklarına ilişkin toplumda yarattığı endişe ve kaygı olduğunu görmüyor.

Oysa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ve Avrupa ülkelerine dönük söylemleri, PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği, FETÖ’cülere vaatleri üzerine kurduğu siyaset seçimlerin kaybedilmesinde ana faktördü. Seçimi kazanmakta anahtar olarak değerlendirilen Millet İttifakı’nın gayri resmi ortağı PKK/HDP ile işbirliği ve açıklamalarının seçimlerde nasıl bir tepki yarattığını gördüğünde ise çok geçti.

İşte, Akşener’in özür dilemesi gereken konular:

1- Seçimin kaybedilmesinden en önemli faktör aday değil, kendisinin de ortağı olduğu 6’lı Masa’nın PKK/HDP ile girdiği işbirliği ve FETÖ’cüleri devlete sokacağına yönelik toplumda endişe yaratan politikalara tepki vermemesi.

2- Altılı Masa’nın toplantıları boyunca adaylık konusunu son ana kadar tartışmaya açmaması.

3- Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı olduğunu açık bir şekilde dile getirmemesi.

4- “Seçilecek aday” vurgusu yaparak, dolaylı biçimde CHP’li Kılıçdaroğlu yerine CHP’li Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ismini öne sürmesi.

5- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adaylık konusunda çalışırken ve bu konuda açıklamalar yaparken, öne sürdüğü İmamoğlu ve Yavaş’ın da CHP’li belediye başkanları olduğunu unutması.

CHP KONUŞMAK

Haşmet Babaoğlu- Sabah

Hadi bakalım...
Hem muhalefet, hem de iktidar medyası trendlerinin gönlü olsun!
Yani harcanan yere yazık belki...
Ama bir günlüğüne köşeyi CHP'yi ve muhalefetin hali üzerine düşüncelerimi kaydetmeye ayırıyorum.

***

Nedir gerçekten önemli olan?
Kılıçdaroğlu kalacak mı, gidecek mi meselesi mi?
Ya da İmamoğlu'ndan dönüşüm liderliği çıkar mı sorusu mesele yapmaya değer mi?
Daha fenası...
Yenilgilerle bezeli yıllar boyunca; tam beş dönem vekillik yapan birinden "yeni lider" çıkartmaya kalkışılması üzerinde durulmaya değer bir mesele olabilir mi?

***

Sabahlara kadar tartışılıyor...
Kılıçdaroğlu şunu dedi, İmamoğlu böyle yaptı...
Lider kim olacak, yerel seçimde ne olacak?
Yahu filmi azıcık geri alın, bakın...
Göreceksiniz ki, hem partideki hem de medya piyasasındaki CHP'liler bir gün önce söylediklerini bir gün sonra unutuyorlar.
Üzerinden bir yıl bile geçmedi, hatırlayın olanları...
Bir televizyoncunun "İşte Cumhurbaşkanı adayım" diye kucakladığı İmamoğlu, iki gün sonra "benim adayım Kılıçdaroğlu'dur" demişti.
Ümit Özdağ, "Kılıçdaroğlu, masaya Yavaş'ın adaylığını getirecek" iddiasıyla ortalığı karıştırmasından kısa süre sonra, "İttifakımız henüz adayını belirlemiş değil" deyip duran Kılıçdaroğlu, "aday benim" açıklaması yapıvermişti...
Bundan sonra da farklı bir tablo oluşmayacak, hayal kurmayın!

MASADAN YİNE KALKARIM HA!..

Hikmet Genç- Akşam

Seçim sonuçları gösterdi. Yuvarlak Masa HDP/PKK'nın desteğini aldı.
Akşener hiç böyle bir şey olmamış gibi naralar attı...
"Nefislerinin esiri oldular" dedi, "fedakarlık" dedi, "cesaret ve yürek" dedi.
Hiçbir kıymeti yok. Seçimden önce çok daha ağırını söyledi.
"Kumar Masası" dedi yahu. Kumar Masası'nda kumarbazdan başkası bulunmaz. Kalktığı o kumar masasına 3 gün sonra tekrar oturdu.
Sonra da, "bir oy Meral'e, bir oy Kemal'e!.." Olmadı iki koşu partneri için sinek 'ikili'?!
Akşener, 3 gün sonra "ben başbakan olacam" demeye başlarsa şaşırmayın.
Bütün partilere seçime ayrı ayrı girme çağrısı yaptı. Ama "asla ittifak yapmayacağız" demedi. Dese n'olacak sanki? Kim ciddiye alır bu saatten sonra?..
Bye Kemal 38 vekil dağıtmış. Kimsenin haberi olmadan Ümit Özdağ'a da 3 bakanlık ve MİT'i vermiş. 'Ben de bu sefer daha fazlasını isterim' diyor Akşener.
Tehdit ediyor;
"Masadan yine kalkarım ha!.." diyor...
Blöf mü acaba?
Bilmiyorum, orasını kumarbazlar bilir!..

İKİ KUTUPLU DÜNYA MI?

Süleyman Seyfi Öğün- Yeni Şafak

Bugün yaşanan hegemonya krizinde özgül bâzı hususlar var. Bunlar atlanarak çıkarsamalardan bulunmak doğru değildir. Daha evvelki hegemonik oluşumlarda finansal ve reel kapitalizm eşleniyordu. İlk defâ ABD hegemonyası bunları ayırdı. Finansal ve teknolojik üstünlüklerini elde tutarak reel üretimi yarı ve çeper dünyâya yıktı. Dünyâ üretecek, ABD ise sınırsız bastığı dolarla dünyânın artığını çekecekti. Sınırsız basılan para zaman içinde ABD’ye enflasyon olarak geri döndü. Enflasyon doların değerinin ve itibârının düşmesi demektir. Diğer taraftan ABD’yi dünyânın en borçlu devleti ve toplumu hâline getirdi. Elindeki teknolojik üstünlüğü ise artık çok kolaylaşan endüstriyel hırsızlıklara kurban verdi. Artık elinde sâdece silâhı ve istihbâratı kaldı.

Şu aralar bu ikisini tam kapasite devreye sokmuş durumda. BRICS’in genişlemesi, uluslararası ticârette kendi para birimlerini kullanmaya teşvik etmek, yeni ve sağlam bir ortak para birimi oluşturma teşebbüsü hiç de küçümsenecek gelişmeler değil. Ama, unutmayalım, ABD ve AB devletleri ve toplumları Çin’in ve Hindistan’ın en büyük ticârî ortakları, yâni müşterileri. ABD ile Çin ve Hindistan ekonomik olarak birbirlerine göbekten bağlı. ABD’nin daralması en başta Çin’i veyâ aksine olarak Çin’in daralması ABD’yi endişelendirir.

BRICS’in kapasitesi ne Çin’i ne de Hindistan’ı keser. Her ikisinin de gözü, nihâî tahlilde en yağlı müşterileri olan Batı’da. Bu arada Hindistan’a dikkât ..BRICS’in başat üyelerinden birisi. Ama unutmayalım ki Hindistan, ABD, Avustralya ve Japonya ile berâber QUAD’da yer alıyor. Buna ne diyeceksiniz? Bu kadar girift ilişkilerin olduğu bir dünyâda basitçilik yapan kutuplu düşüncelerden uzak durmak gâliba en doğrusu…

Sonraki Haber