29 Eylül Medyanın Halleri
'Zengezur’a jeopolitik neşter', 'Ermenistan bizi işgal etse mutlu olur mu 123?', 'Boşluğu mezhepçilik dolduruyor', 'Yazarın görevi'. İşte günün öne çıkan köşe yazıları....
ZENGEZUR’A JEOPOLİTİK NEŞTER
Bercan Tutar- Sabah
Azerbaycan'ın Karabağ'daki yıldırım zaferinden sonra Kafkasya'nın yeni jeopolitk haritası daha da netleşmeye başladı. Bu haritadaki en pürüzlü nokta ise Nahçıvan'ı Azerbaycan'a bağlayan Zengezur koridoru. Fakat Karabağ zaferinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İlham Aliyev ile Nahçıvan'da buluşması yeni süreçte bu pürüzün en kısa sürede bir çözüme kavuşturulacağını gösteriyor.
Zengezur koridoru ile Türkiye, Azerbaycan'a ve oradan da Orta Asya'daki Türk dünyasına ve Çin'e doğrudan ulaşacak. Bir bakıma Kuşak Yol Projesi'nin orta koridorunu oluşturan hattın önündeki düğüm çözülecek. Haliyle Ermenistan ve İran'ın da bu değişen bölgesel jeopolitik haritada yerini alması için başta Türkiye olmak üzere Asya'nın diğer iki büyük gücü Rusya ve Çin de büyük bir çaba gösteriyor. (...)
Zengezur meselesi çözüldüğünde Atlantik ile Pasifik arasındaki devasa hatta Türkiye'nin hareket kabiliyetini sınırlayan son engel de ortadan kalkmış olacak.
Ne ki Batı, "Karabağ savaşı sona erdi. Fakat Zengezur için yeni bir savaşın kapısı aralanacak. Ve bu savaş İran, Türkiye, Rusya ve Çin'i de cepheye çekecek. Zengezur krizinin bölgesel bir kapışmaya dönüşme riski yüksek" görüşünde. Yani bunun olması için çaba harcıyorlar.
Fakat yeni dünya bunun aksini söylüyor. Zengezur meselesi Batı'nın 'kaşıyabildiği bir sorun' olmaktan çıkarılacak. Zira Karabağ'daki zaferde de gördük ki Batı bu bölgede istediği gibi at koşturamıyor artık.
Türkiye, Çin ve Rusya'nın ağırlıklarını koymasıyla Zengezur meselesi ya diplomatik ya da askeri yollarla illaki bir çözüme kavuşturulacak ve bu yaraya gereken jeopolitik neşter vurulacaktır. Gidişat bunu gösteriyor...
ERMENİSTAN BİZİ İŞGAL ETSE MUTLU OLUR MU 123?
Taceddin Kutay- Akşam
Keşke barışçıl yöntemler kullanılarak sorun çözülmüş olsaydı. Olmadı. Türk'e karşı sırtını Batı'ya dayama hastalığına ve bunun komplikasyonu şımarıklığa müptela Ermenistan idaresi, Azerbaycan'ın attığı adımlara müspet yaklaşmadığı gibi, kendi toplumunu daha fenasına teşvik etmekten geri durmadı.
Sarkisyan'ın "Karabağ'ı biz kurtardık, Ararat'ı da siz kurtaracaksınız" diye gençlere nida ettiğini ne yazık ki çok çabuk unuttuk. Bilmeyen vardır, söyleyeyim, Ararat, Ağrı Dağı'nın Ermenicesi. Onu özgürleştirmek, Ermenistan sınırlarına katmak demek kendilerince.
Sözde bir Batı Ermenistan devletleri var. Bu devletin Armenak Abrahamyan isminde bir sözde devlet başkanı var. Abrahamyan zaman zaman Türkiye'ye gelerek özellikle doğu illerimizde teftişte bulunur. Neticede doğudan batıya neredeyse bütün Türkiye, işgal altındaki Batı Ermenistan toprağıdır ve bu hayali devletin başkanı da buralara gelip teftiş etme hakkını kendinde görür. Batı Ermenistan'ın sınırları son derece müphemdir. Batı Ermenistan Devlet Televizyonu'nun resmi bültenlerini (!) okuyacak olursanız Bursa dahi Batı Ermenistan sınırları içinde yer alır. Sizin anlayacağınız, Ağrı ile mahdut bir emel değil Ermenilerinki; üstelik Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan tarafından gençlere vasiyet edilen bir hedef. Ezcümle barışla çözülecek bir hali yok Karabağ meselesinin. Zor oyunu bozdu, ölenimiz şehit kalanımız gazi oldu ve Azerbaycan, uluslararası hukuka göre kendi öz toprağı olan Karabağ'ı özgürleştirdi (jargonu ben belirlemedim). Kendilerine 123 Hak Savunucusu adını veren bir topluluk böyle bir ortamda dünyaya seslenerek Azerbaycan'ın ve Türkiye'nin karşısında olduklarını dile getirdi. Hep bildik isimler: Şanar Yurdatapan, Fikret Başkaya, Gün Zileli, Fetöcü Emre Uslu, Yasemin Çongar... Sağdan sola 123 kişi.
BOŞLUĞU MEZHEPÇİLİK DOLDURUYOR
Soner Yalçın-Oda TV
CHP’de ne çok danışman olduğunu da seçim sonrasında öğrendik! İçlerinde bir tek (zamanında Ecevit’e danışmanlık yapan Doğan Avcıoğlu gibi) entelektüel olmaması şaşırtıcı mı? Partinin seçim stratejisini reklamcılara yaptırmaları şaşırtıcı mı? Hayır.
İşinin uzmanını-akademisyenini-teknokratını ve ekran cazgırını entelektüel sanma yüzeyselliğine savrulduk!
Meslek değildir oysa; birilerinin dayatmasıyla hareket etmeyen/bağımsız/özgür ve analitik zekâsını kullanan düşünürdür entelektüel... Var olandan rahatsız, yaratıcı fikir emekçisidir o…
Maalesef günümüzde hâkim kültüre, baskıya yenildi entelektüel. Böylece, tekdüzeliğe/ konformizme mahkûm edildi ülke.
CHP’de değişim isteyenler bile ne zorlu mücadele veriyor görüyoruz.
Partideki statükocuların siyasetin anlamını bile bozması hiç şaşırtıcı değil! Entelektüel boşluğu mezhepçilik dolduruyor….
YAZARIN GÖREVİ
Melih Aşık-Milliyet
Yazarın ödevi, görevi; işlevi nedir?
Asırlar boyu tartışılmıştır…
John Steinbeck, Nobel ödülünü kabul konuşmasına şöyle başlar:
“Yazarın eski çağlardan beri süregelen görevi değişmedi. Yazar iyileştirme amacıyla ışığı buluncaya kadar karanlık ve tehlikeli hayallerimizin derinliklerine inerek, insanların çok sayıdaki hata ve yanılgılarını sergilemekle yükümlüdür.”
Aziz Nesin ise yazarın sorumluluğunu şöyle anlatır: “Çağından sorumlu olmak, o çağda bütün dünyadaki kötülüklerin nedeni, gerekçesi, yapıcısı kendisiymiş gibi duyuyor olmak demektir.
Bir yerde kötülük varsa ondan kendini sorumlu tutmak, onu düzeltmeye çalışmak demektir.
Sanki o düzeltilmediği zaman onu o yapmış gibi bir duyguya kapılmak gerekir.”
Dünyanın küçülmüş olması da yazarın işini kolaylaştırır ya da kolaylaştırması gerekiyor.
18. ve 19. yüzyıllarda dünya çok büyüktü, nerede nelerin olduğunun pek ayrımında değildik.
Bugün öyle değil. İletişim ve ulaşım araçlarıyla dünya çok küçüldü. O zaman yalnız kendi ülkemizde değil, bütün çağımızdaki dünyanın her yerindeki kötülüklerden sorumluyuz. Ne demek sorumluyuz?
Kötü bir şeyi değiştirmek zorundayız.
Yazar değiştiremez. Yani yazın yoluyla hiçbir şey değişmez.
Ama insanlara değiştirme isteği ve özlemi verir.
İşte yazarın sorumluluğu budur.
Yazar; çağındaki bütün kötü şeyleri tarihin ileri doğru gidişine göre düzeltmeye çalışan insandır. Bunun için sorumludur.