3 Şubat Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
AŞAĞILIK KOMPLEKSİNDEN DAHA AŞAĞILIK BİR ŞEY
AHMET HAKAN / HÜRRİYET
Eskiden Avrupa şöyleydi:
Bir çekiciliği vardı. Yeryüzü standartlarını belirliyordu. Evrensel bir model geliştirmişti. Sağa sola haklı olarak ayar verip caka satıyordu. Çıpasına tutunan, kendini kurtulmuş sayıyordu. Medeniyet beşiği olarak görülüyordu.
Şimdiki Avrupa’da ise şöyle:
Eskisi gibi kimseye standart dayatacak takatleri yok. Kendi standartlarını kendileri çiğniyorlar. Faşizmi hortlattılar. “Bu mu medeni Avrupa?” dedirtiyorlar. Putin diye bir belaları var. Caka satamıyorlar, ayar veremiyorlar.
Ali Babacan’ın, Altılı Masa’nın vaatlerinin ne kadar şahane olduğunu anlatmaya çalışırken “Avrupa bize aferin diyecek” demesi üzerine...
Şu iki saptamayı yapmak boynumun borcudur:
- BİR: Eskiden Avrupa’dan “aferin” beklemek, sadece bir aşağılık kompleksinin işaretiydi.
- İKİ: Şimdiki Avrupa’dan “aferin” beklemek ise aşağılık kompleksinden çok daha aşağılık bir şey.
HAYRETLE
RAUF TAMER / POSTA
Başkan Erdoğan, yıllardır meğer neler beslemiş koynunda böyle...
Her birinin maşallahı var.
Acaba diyorum, hainlik ve arkadan hançerleme, bir meslek haline mi geldi?
Böyleleri, çok mu değerli oluyor da kapışılıyor?
Yoksa her seferinde tencere yuvarlanıp kapağını mı buluyor?
Nasıl da buluyor yahu?
Bu ne müthiş bir cazibe?
Gerçi Demirel, Özal gibi liderler de ihanete uğramışlardır ama onlarınki ülkenin bekası’nı etkileyecek boyutta değil, sadece birer şahsiyet gösterisi ve başkaldırı cinsindendi.
Nitekim, çoğu bir süre sonra partilerine geri döndü.
Yani:
- Haindi, nâdim oldu.
Nâdim deyince zaten akan sular durdu.
Şimdikiler öyle değil ki...
Düşman ordusuna katılmış gibi büyük bir öfke ve nefret içindeler. Türkiye’ye zarar vermek için yarışıyorlar.
- Acayip bir ruh hali.
İşin tuhafı: böylece kariyer de yapıyorlar.
En önemli özellikleri de kendilerini bulunmaz Hint Kumaşı zannediyorlar. Tepeden bir bakışları var ki, aman Allah’ım.
Yazıktır.
İçlerinde elbet değerli, bilgili, birikimli, liyakatlı olanlar da var.
Onlar yüzgöz olmadığı için, köşelerine çekilip sessizce oturuyorlar.
Not:
Bravo Ali... Mutabakat metninde bu yazdıklarınız, yapacaklarınızın teminatıdır. Tam da Avrupa’nın istediği kıvamda bir Türkiye için... Teşekkürler Ali, teşekkürler.
Lakin, en korktuğum şey neydi bilir misin Ali? Avrupa’nın bize aferin diyeceği gün...
Eyvah, korktuğum başımıza geldi Ali... Avrupa aferin dedi. Daha da çok aferinler diyecek Ali.
BABACAN NEYİ DEŞİFRE ETTİ?
MAHMUT ÖVÜR / SABAH
Millet İttifakı'nın açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni üzerine son birkaç günde çok şey söylendi. Övgü düzenler de oldu, eleştirenler de. Ama hiçbiri DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın söylediği kadar etkili olmadı. Babacan hem sevincini saklamadı hem de hazırlayanlardan biri olarak çarpıcı gerçeği özetledi:
"Avrupa görecek, aferin Türkiye'ye diyecek..."
Biraz çekingen bir biçimde "Batılılar ne istiyorsa Millet İttifakı onu yaptı" diyenleri, "Yeni mandacılık mutabakatı" diye yorumlayanları rahatlatan bir tespitti bu.
Ayrıntılarına girmiyorum ama Başkan Erdoğan da bu itirafı doğal olarak şöyle yorumladı:
"Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne, savunma sanayii projelerine, kamu-özel yatırımlarına dokunacağız diyerek ülkemizin güçlenmesinden rahatsız olan Batı'ya selam veriyorlar.
Hatta içlerinden birisi 'Batı bize aferin diyecek' diyor, yazıklar olsun! Sen Batı'nın aferin demesine bu kadar muhtaç mıydın?"
Herhalde bir zamanlar adının "Fren Ali" olması tesadüf olmadığı gibi bugün de adının "Aferin Ali"ye çıkması tesadüf değil.
AK PARTİ İÇİN ‘BÜYÜK’ FIRSAT!
ALİ SAYDAM / YENİ ŞAFAK
Metnin yüzde 90’ına yakını maddiyata dayalı soyut hedeflerle dolu… Bunların ‘nasıl yapılacağı’ da bir muamma…
Öte yandan, 300-500 bin oy karşılığında, ufak partilere, bir Cumhurbaşkanı Yardımcılığı bir de Bakanlık vermeyi düşünen 6+1,5 ortaklı masa, ilk kez oy kullanacak 6,5 milyon gencin ‘seçmen davranışı’nı etkileme konusunda maddi taleplerin yerine getirilmesinden çok manevi kavramların önemli olduğunu da gözden kaçırmış (Bkz. Prof. Dr. Mustafa Aydın ve ekibi, “2022 Türkiye Eğilimleri Araştırması”).
“Bedava internet” gibi maddi vaatler sunmayı “elde var bir” olarak görmüş, ancak nihayetinde son kararın, bu kitlenin en az yarısında, milliyetçilik, muhafaza ve müdafaa, inançlar gibi manevi kavramlar doğrultusunda verileceğini atlamış…
İşte fırsat tam da buradadır! 1950’de, 1983’te ve 2002’de böyle olmuştur… Şimdi de böyle olacaktır… İş, tabiri caizse, üç nalla bir ata kalmıştır. Yani, AK Parti kurmaylarının ellerindeki bu fırsatı ve bu gerçeği görüp gereğini yapmalarına…