31 Ağustos Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI’NDA FARKLI BİR SEYAHAT

TAMER KORKMAZ / YENİŞAFAK

“Amerika’nın ne istediğini biliyoruz: Hür, eşit ve egemen milletlerin güvenliğine dayanan, harpsiz ve saldırısız sadece ahlak ve kanun anlaşmalarının hüküm sürdüğü bir dünya!

Böyle bir dünyada yaşamak isteyen herkes, Amerikan bayrağında kendi talih yıldızını görür.” (Falih Rıfkı Atay, CHP’nin Yayın Organı Ulus Gazetesi, 8 Nisan 1946)

HHH

“Milletler yarına endişe ile bakıyorlar…

Işık nereden geliyor?

Bu ışığın kaynağı var: Yine Amerika…

Ümit nereden geliyor? Amerika’dan…

Güven nereden geliyor? Amerika’dan. (…)

Bugün istikbale ümitle bakıyorsak; bugün milletlerin hürriyeti davası talihsiz, boş bir dava değilse, yine oradaki silah kudreti, mali kudret, ahlaki ve manevi kudrettir…” (Hamdullah Suphi Tanrıöver, 8 Mayıs 1947 tarihli TBMM oturumunda yaptığı, alkışlar ve ‘Bravo’ nidalarıyla karşılanan konuşmasından!)

HHH

“Bu ses; nihayet Amerika’dan, Peygamber gibi temiz ve kusursuz olan büyük bir insanın, Büyük Roosevelt’in sesi olarak ufuklara aksetti…

‘İnsanları esaret altında bırakmayacağız, medeniyeti yıktırmayacağız’ diyen bu azametli ses, Roosevelt’in vatandaşlarının sesleriyle birleşerek ufukta gulguleler vücuda getirdi.

Bundan sonra, Amerikalılar açların imdadına ve silahları ellerinde esir milletlerin yardımına koştular. (…)

Bugün, bu büyük milletin insanlara yaptığı yardımı hatırlayıp teşekkür ederken; Peygamber gibi temiz ve kusursuz Roosevelt ile onun halefi olan kıymetli devlet adamı Truman’ı hürmetle selamlar ve Türk milletinin insanlık yolunda da sulhta da beşeriyete yardımda beraber olacağını söylemekle iftihar duyarım.” (Muhittin Baha Pars, 8 Mayıs 1947 tarihli TBMM oturumundaki alkışlanan konuşmasından!)

HHH

“Maddi ilerlemeler sahasında en önde gelen millet, ruh yüksekliği bakımından da en baştadır.

Gerçekten ABD’nin gerek harp içinde, gerekse harp sonrası âleminde oynadığı şu asil rol, bu millet tarihinin en büyük şereflerinden biri olarak yâd edilecektir. (…)

ABD’nin yepyeni bir hükümranlık, taptaze bir ekonomi anlayışının öncüsü olarak, bütün insanlık için hayırlı işler başarmak istediğini görüyor ve takdirle karşılıyoruz.” (Nihat Erim, 8 Mayıs 1947 tarihindeki TBMM oturumunda yaptığı ‘Bravo’ sesleriyle desteklenen konuşmasından!)

HHH

Zeynep Şarlak’ın “Türkiye’nin Milli Güvenlik Devleti: Kökeni, Gelişimi, Dönüşümü” başlıklı kitabı, (Sayfa: 74-75.)

ŞEHİRLERİN KURTARILIŞI NİYE KUTLANMASIN

AHMET HAKAN / HÜRRİYET

Eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman, şehirlerin kurtuluş törenlerinin yapılmasına itiraz etmiş. Dediği tam olarak şöyle: “Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. ‘Ben esirdim, esaretim bitti, ben köleydim’ diye ikrarda bulunulmaz. Bu küçüklük kompleksi verir, bu yanlıştır, böyle şey olmaz.”

Niye bu kutlamalar, “Ben köleydim, ben esirdim, esarettim bitti” anlamına gelsin ki?

Belki de “Sen beni esir etmeye çalıştın ama bak nasıl da avucunu yaladın” anlamına geliyordur. Avuç yalatmayı neşeyle kutlamanın nesi yanlış olabilir ki?

Bundan küçüklük kompleksi doğmaz. Doğsa doğsa emperyalizme çekilen matrak bir nanik doğar. Köleleştirme girişimine, esirleştirme girişimine karşı sergilenmiş şanlı bir direnişi kutlamayacağız da neyi kutlayacağız Allah aşkına?

Türkiye’de hangi şehir, uzun bir süre esaret altında kalmış ki?

Anadolu’yu işgal etmeye kalkışan işgalciler... Daha bacaklarını bile uzatamadan, daha rahat bir nefes bile alamadan, daha ceketlerini bile asamadan sökülüp atıldı bütün şehirlerimizden. Kutluyorsak bunu kutluyoruz.

ZAFER BAYRAMI

YUSUF DİNÇ / YENİŞAFA

Türk, sefer sorumluluğunu bırakmamış olana denir. Malazgirt’ten Dumlupınar’a Afrin’den Trablus’a Kıbrıs’tan Karabağ’a hiçbir zaman da sorumluluğunu bırakmamıştır. Türk’ün devletinin illa ve ancak bir gazi tarafından kurulabilmesi bize bunu anlatır.

İstiklalini elinden hiç çıkarmamış olmasının daha iyi bir açıklaması da yoktur. Çünkü bazen ilim sahasında geri düşmüş, bazen kültür sanatta tesir altında kalmış, bazen kıtlık ve zorluklardan geçmiştir. Zaten sefer ruhu hâlihazırda korunduğu için ilimde, bilimde, kültürde, sanatta, ekonomide öne çıktığında dünyaya umut olacak kadar değerlidir.

6’LI MASANIN İKİ ZORLU ALANI

YAŞAR HACISALİHOĞLU / AKŞAM

6'lı masanın paydaşlarının aynı masada oturmalarının uzlaşma için çok önemli olduğu vurgusu yeterli değildir, açıklayıcı değildir. Esas olan uzlaşmanın hangi somut konularda olacağının bilinmesidir.

Türkiye'nin çok önemli mücadele konularında nasıl bir ortak tutum içinde olunacaktır? Bunların önceden seçmen tarafından bilinmesi gerekmez mi? "Hele bir seçimi kazanalım sonrasına bakarız" yaklaşımıyla seçime girilebilir mi? Seçim öncesi tüm konuların tüm açıklığıyla ve ayrıntısıyla bilinmesi seçmenin en doğal hakkı değil midir?

Türkiye'nin teröre karşı mücadelesi sürüyor. Terör örgütlerinin arkasındaki sözde müttefiklere karşı kararlılığı da sürüyor. Türkiye, Suriye'nin kuzeyinden sıkıştırılmaya devam ediliyor. 4 askeri harekatla yapılandırılmak istenen terör koridorunun ilerleyişi durdurulmuş ama sorun tamamen sonlanmamıştır. Mehmetçiğin sınır ötesi mücadelesi sürüyor. Terörün kuluçka merkezlerine yönelik temizlik operasyonları sürüyor. Daha kapsamlı askeri harekatların yapılması zorunluluğu da gündemdeki yerini koruyor.

Bu gerçekler ve şartlar altında Mehmetçiğin sınır ötesi mücadelesi için TBMM'den onay istediği tezkereye CHP hayır oyu veriyor, 6'lı masa paydaşı İyi Parti ise evet diyor. Böylesi önemli bir konuda siyah ile beyaz farklılığı yönetimde olunsaydı nasıl aşılırdı? Bu durumun önceden seçmene açıklanması gerekmez mi?

GÜL CHP’LİLERİ HASTA EDİYOR

FADİME ÖZKAN / SATAR

12. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin değerlendirdiği fırsatı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül niçin değerlendirmesin?

O da kendini göstermek ister tabii "uluslararası karar vericilere".

Nitekim 8 yıl önce kendisi hakkında speküle edilen bir konuyu dün açıklığa kavuşturmak istedi Gül.

"Milli bayramlarda hasta oluyor ve törenlere katılmıyor" iddialarını yalanlamak için bir video yayınladı Gül. Elbette "zamanlama manidar". (…)

Son denemesine gelen tepkilerden anlaşılıyor ki CHP tabanı başta olmak üzere muhalefet partilerinin yansımasını oluşturan o geniş kesim Abdullah Gül'ün aday gösterilmemesinde mutabık. Hatta epey bir kızgınlar. Gül'ün hevesine, girişimine, "bu yıl hasta hasta değilim" deyip 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutlamasına "ayar" olmuş durumdalar.

Bu yüksek tepkide belli ki hala "Ekmek için Ekmeleddin" buluşunun ve Kılıçdaroğlu'nun "tıpış tıpış gidip gösterdiğimiz adaya oy vereceksiniz" buyruğunun etkisi var. CHP medyasında, CHP çevrelerinde söylenenler Gül'ü bir kez daha solduruyor olmalı.

SEÇİME KADAR KAOS PLANI

ZAFER ŞAHİN / MİLLİYET

Yakın tarihe meraklı olanlar bilir. Atatürk’ten beri kavgasız, gürültüsüz Cumhurbaşkanı seçememiş bir milletiz. (…)

Bugün dijital terör teknikleri kullanılarak oluşturulmaya çalışılan kaos ortamının sebebi de artık bir yıldan az bir süre kalan Cumhurbaşkanlığı seçimi. Türkiye bu seçime öyle bir ortamda gitsin ki sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun memlekete istikrarsızlık hâkim olsun. Seçimin ardından yeni seçimler gelsin. Siyasi istikrarsızlık ve kaos ortamında sokak hareketlensin.

Sandıkta değiştirmek istedikleri sadece iktidar sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. Türkiye’nin raydan çıktığını düşündükleri rotasını da yeniden çizmenin peşindeler. Daha önce defalarca izlediğimiz bayat bir filmi aktörlerini değiştirerek yeniden vizyona sokmaya çalışmaları bundan.

Sonraki Haber