31 Ekim Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

TOGG BİR 'DEVRİM’DİR

MAHMUT ÖVÜR / SABAH

Türkiye'nin otomobili TOGG, Gemlik'te hayat buldu. Bir değil birkaç kuşağın hayaliydi bu. Bırakın o otomobillerin banttan inmesini, düşüncesi bile insanın içini ısıtıyor. Bence en çok da verdikleri emeğin karşılığını görmek bir yana, itibarsızlaştırılan Devrim otomobiline emek veren o yürekli mühendislerin ruhları şad olmuştur. Bu nedenle TOGG aynı zamanda bir "Devrim"dir...

(...)

Bu muhteşem açılışı ve bu harika teknolojik yatırımı görünce insan ister istemez şu soruyu sormadan edemiyor: Neden bu topraklarda kendi insanını sevmeyen ve ona güvenmeyen siyasetçiler yetişiyor?

Fabrikayı geride bırakırken dudaklarımdan zaman zaman ihtiyacını duyduğum Nâzım'ın o dizeleri dökülüyor:

"Çok şükür, çok şükür bugünü de gördük..."

TOGG SADECE OTOMOBİL Mİ?

SERKAN FIÇICI / AKŞAM

Lütfen hatırlayalım. Ve hiç unutmayalım. Bu ülkede mesele ne olursa olsun "YAPTIRMAZLAR" diye orta yere atlayıp üstlerini, başlarını parçalayalar vardı. İnsan merak ediyor. Neredeler?

Yok mu oldular? Bunlardan az çekmedik. Azmimizi baltaladılar. Hırsımızı törpülediler. Başarma ve yarışma tutkumuzu körelttiler. Sanmayın bu çabaları "ezik" karakterlerinden kaynaklanıyordu. -Hayır. Vazifeliydiler.

Vatanı karıştırmak, güçsüz bırakmak, sömürmek, örtülü işgal altında tutmak isteyen yabancı odakların maaşlı, kadrolu elleriydiler. Ne zaman başımızı kaldırıp ufka bakmaya çalışsak paçalarımızdan tutup bizi aşağıya çekmeyi "kültür" diye sattılar. Memleketi şahlandıracak nesilleri "sağ-sol" kavgalarıyla ateşe attılar. Çaresizliğe övgü yabana yaranma yoluydu.

Bu yüzden "YAPAMAYIZ" diyenleri el üstünde tuttular. Atatürk'ten sonra sahne yani "görünmeyen iktidar" maalesef bunlara kaldı.

TÜRKİYE YÜZYILI’NIN HİKÂYESİ

HANDE FIRAT / HÜRRİYET

Parti amblemi yok, seçim beyannamesi değil... (...)

AK Parti’nin en az görünür olduğu toplantısıydı aslında. Kafanızı nereye çevirseniz AK Parti bayrağı, Erdoğan resmi görmediğiniz bir salon. Gençlik kollarının sloganlarını duymazsak salonda her şey normalde olanın tersine dönmüş gibiydi. Onlarca korumalı bakanlar, milletvekilleri biraz sıkışık bir biçimde, hiçbir ayrım gözetilmeksizin tribünlerde yan yana oturuyorlardı. Ortada bakanlara kimseyi yaklaştırmayan korumalar yoktu. Bakanlar yan yana bizden biri gibi dizilmişlerdi tribünlere... 20 yılın iktidarı, çoğu kez eleştirilen cafcaflı görüntüsü ile adeta tribünlere çekilmiş, büyük alan “misafirlere” bırakılmıştı.

Salon, sadece orta alanda oturanlara değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni bugünlere getiren, 99 yılın ardındaki herkese bırakılmaya çalışılmıştı. Organizasyonun arkasındaki isim Pollmark’ın sahibi Ertan Aydın ayaküstü sohbetimizde bunu “Türkiye Cumhuriyeti’ni bugünlere doğru insanlar doğru dokunuşlarla getirdi” sözüyle özetledi. Cumhuriyet’in ilk yüzyılında emeği olanlara salonda da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında da güçlü bir sahip çıkış vardı. Cumhuriyet vurgusu, Atatürk’ün dev görüntüsü sanki AK Parti’nin dönem dönem eleştirilmesine neden olan açıklama ve eylemlere nokta koymayı amaçlıyordu.

Her siyasi parti, her iktidar “yeni bir hikâyeye” ihtiyaç duyar. O hikâye güçlü temeller üzerine kurulursa tutar ancak seçmen mutlaka hikâyenin sonunu kendisine vaat edildiği gibi yaşamak ister. Soru tam da bu... Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dediği günden tam 99 yıl sonra, 20 yıldır iktidarda olan AK Parti neyi amaçlıyor?

61 YIL GECİKEN ‘DEVRİM’İN HESABINI KİM VERECEK?

NUH ALBAYRAK / STAR

Sayın Erdoğan'ın yıllarca tekrarladığı "Bir babayiğit yok mu" çağrılarına ancak 2011'de ses verilmiş ama bu süreç kolay ilerlemediği için daha 3-4 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gerekirse yabancı firmalara veririz" demişti. Yani Erdoğan'ın ısrarı olmasaydı bu üretim sittin sene yapılamazdı. Elbette birlikte başarıldı. Sadece bu güzide firmalarımızın katkısı değil, bir işçimizin emeği bile, bu çok değerli sonucun bir parçasıdır. Bu gereksiz ayrıntıları zikrettiren, muhalefetin hazımsız gerekçesidir.

İşin özü, "Otomobil yapmak bize mi kalmış" diyen müstemlekeci eziklerin yeni versiyonu olan bu vesayetçiler, yeni "devrim"e hazımsızlık beslemektedir. Çünkü bu zihniyetin hiçbir zaman "millî sanayi" derdi olmamıştır.

Oysa bu yolculuk o günlerde başlasaydı, bugün nerelerde olacaktık! Bu büyük "devrim"in tam 61 yıllık gecikmesinin hesabını kim verecek?

2023'te de işte bunun "seçim"i yapılacak. Yeni Türkiye, her sahadaki "millî devrim"lerle şahlanan "Yeni Türkiye" mi devam edecek yoksa, "Devrim'lerin yok edildiği eski Türkiye"ye mi dönülecek?

İşte bütün mesele bu...

Sonraki Haber