31 Ocak Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
ABD NASIL BİR CUMHURBAŞKANI İSTİYOR
NEDİM ŞENER / HÜRRİYET
Amerikan Washington Post gazetesi 9 Ocak’ta, “2023 yılının en önemli seçimi Türkiye’de olacak” başlıklı bir analiz yayınlandı.
2023 seçim sonuçlarının tüm dünya için neden çok önemli olduğunu en açık ifade eden cümle ise şu: “Sonuç, Washington ve Moskova’nın yanı sıra Avrupa, Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika’daki başkentlerdeki jeopolitik ve ekonomik hesaplamaları şekillendirecek.”
Gazete, muhalefetin adı belli olmayan adayının kazanacağına dair net bir tespitte bulunmasa da Amerika ve Avrupa’nın seçimlerden beklediği sonucu şu cümle ile özetlemişti: “Batı liderleri, Erdoğan’ın gidişini görmekten memnun olur.”
Gazetede “analiz” adı altında yayınlanan yazı, Amerikan Kongresi Araştırma Servisi tarafından, Kongre üyelerine sunulmak üzere hazırlanan 22 Aralık 2022 tarihli “Türkiye: Kısaca Arka Plan ve ABD İlişkileri” başlıklı 68 sayfalık raporla neredeyse aynı bakış açısına sahip.
Amerikan Kongre üyelerine sunulan raporda, Türkiye ile ABD arasındaki sorunlar tek tek ele alınırken 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerine de geniş yer ayrılmış.
Raporda, Erdoğan’ı destekleyenlerle karşı olanların oylarının yarı yarıya eşit olduğu belirtilirken, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak da Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş’ın adı geçiyor.
Rapor bunlar arasında net bir ayrım yapmazken, kimin cumhurbaşkanı olacağından çok Amerika’nın “Nasıl bir Cumhurbaşkanı?” istediğine odaklanmış.
Bunu da 7’nci sayfada yer alan “Farklı bir cumhurbaşkanı yönetiminde dış politika değişir mi?” başlığı altında anlatmış. Raporun girişinde bu soruya şu cevap verilmiş: “Türkiye’deki 2023 seçimlerini farklı bir cumhurbaşkanı kazanır ve iktidara gelirse, bazı iç ve dış politika değişiklikleri meydana gelebilir.”
ALTILI MASADAN SON KULİSLER
MEHMET BARLAS / SABAH
Cumartesi günü Le Monde Gazetesi'nde şöyle bir başlık vardı: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anketlerde yükseldiği Türkiye'de muhalefet kargaşa içinde".
11. toplantıdan da sonuç çıkmadı. Gözler 13 Şubatta Saadet Partisi'nin ev sahipliğindeki 12. toplantıda. Peki bu toplantıdan nasıl bir sonuç çıkacak? CHP cephesine göre Kılıçdaroğlu'nun adaylığı artık kesin. Muhalefetin adayını 13 Şubat toplantısının ardından Saadet lideri Karamollaoğlu'nun açıklayacağı iddia ediliyor. İyi Parti ve Ekrem İmamoğlu cephesi ise henüz pes etmiş değil. Havlu atmış olsalar İmamoğlu il il dolaşıp destek istemez. Aslında bunu İmamoğlu'ndan çok Meral Akşener istiyor. Eğer Akşener'in istediği lider aday olursa, benim dediğim oldu diyecek masadaki gücü daha da artacak.
Demokrat Parti ve Saadet ise haftalar önce Kılıçdaroğlu'na destek vereceklerini açıkladı. CHP liderinden arzu ettikleri miletvekilliğini aldıkları anlaşılıyor. Gelecek ve Deva Partisi'nin ise kafası hâlâ karışık. Yüzde 1'in altındaki oy oranlarına rağmen CHP'den istedikleri sayıda milletvekili alamadıkları biliniyor. Meral Akşener ise 6'lı masadaki milletvekili dağılımı konusunda Kılıçdaroğlu kadar cömert değil. Bu süreçte egosu tavan yapan Davutoğlu ve Babacan istediğini alana kadar milletvekili dayatmasını sürdürecek.
HDP cephesine gelince; Abdullah Öcalan, HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı çıkarmasını istiyor. Bunu da Pervin Buldan üzerinden açıkladı. Kandil ise 6'lı masanın adayına kayıtsız, şartsız, pazarlıksız destek veriyor.
İşte muhalefet böyle bir dağınık ortamda 13 Şubat'a hazırlanıyor. Kaç aday çıkar henüz bilmiyoruz. Ancak görünen o ki 6'lı masadaki kavga seçim sürecinde de devam edecek. Muhalefet cephesindeki en büyük dağılma sürecini 14 Mayıs'tan sonra göreceğiz. Türkiye siyaset tarihi onları hiç iyi hatırlamayacak.
ALTILI MASA ROTAYI KAOSA KIRDI
KURTULUŞ TAYİZ / AKŞAM
Altılı masanın 11'inci toplantısında (birinci, ikinci ya da üçüncü toplantısında değil) Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olamayacağı görüşü çıktı.
Ortak bir aday bulamadılar ama ortak bir şekilde Erdoğan'ın seçimlerde aday olamayacağı kanaatine vardılar. Üstelik, dört buçuk yıl boyunca "Erdoğan'ı bu seçimde göndereceğiz" demiş olmalarına rağmen.
Ve üstelik "bunlar eskide kaldı" diyerek Erdoğan'ın adaylığıyla ilgili herhangi bir şaibe iddiasında bulunmadıklarının altını defalarca çizmelerine rağmen.
Peki, bugüne kadar "Erdoğan'ı seçimlerde göndereceğiz" diye ajitasyonun dibini bulan altılı masa ve yancıları ne oldu da birdenbire fikir değiştirdi?
Cezaevindeki Demirtaş'tan Meral Akşener'e, "bunlar eskide kaldı" diyen Kılıçdaroğlu'ndan Temel Karamollaoğlu'na, Davutoğlu ve Babacan'a... Hepsine aynı anda geri vites yaptırtan ne? Hangi gelişme ya da güç?
Altılı masanın iplerinin dışarıda olduğunu bundan daha iyi gösteren bir gelişme olamaz herhalde. Bir anda, hepsi aynı nakaratı tekrarlamaya başladı.
"Erdoğan aday olamaz" tezi, FETÖ'nün B planı olarak hep yedekte tutuluyordu. Zira Erdoğan'ın aday olamayacağı iddiasını ilk olarak FETÖ'nün kıdemli yazarları dile getirmişti.
ÇOK MU AZ KİTAP OKUYORUZ
YASİN AKTAY / YENİ ŞAFAK
Ali Odabaşı’nın verdiği rakamlar ise okuma alışkanlıklarımızın zannedildiğinin ötesinde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer aldığımızı gösteriyor. Mesela:
2000 yılında 8.905 olan yayımcılık sektörümüz tarafından üretilen kitap başlık sayısı 2021 yılı sonu itibariyle 87.231’e yükselmiş durumda. Dünya genelinde yaşanan selüloz tedariki probleminden kaynaklı kâğıt fiyatlarında artışa rağmen 2022 yılında da üretilen kitap başlığı sayısı 83.607 olarak gerçekleşmiştir. Burada belirtilen rakamlar farklı kitap başlığı konuları, yani çeşitlilik. Bu konuda dünyanın bütün ileri ülkeleriyle yarışacak bir performansımız olduğu görülebiliyor. Uluslararası Yayıncılar Birliği ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün açıkladığı en güncel uluslararası istatistiklere göre ülkemiz ISBN tahsis edilen başlık sayısı bakımından dünyada 6’ncı, perakende pazar büyüklüğü bakımından ise 10’ncu sıradadır.
2010 Yılında 214.414.289 olan yayımcılık sektörü tarafından üretilen toplam kitap adedi 2021 yılı sonunda 438.679.864’e ulaştı. Bu rakam 2022 yılında ise yukarıda belirtilen olumsuz duruma rağmen 380.296.402 olarak gerçekleşti.
Türkiye’de okuma alışkanlıklarını belirlemek üzere 2011 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yaptırılan Okuma Kültürü Haritası Araştırmasına göre kişi başında düşen kitap sayısı 7,2’dir. 2018 yılında yenilenen araştırmada ise bu rakam 9,2 olarak ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra 2019 yılı sonunda (KONDA) tarafından yapılan araştırmaya göre 2008 yılında yapılan araştırmada, katılımcıların yüzde 70’i net bir şekilde kitap okumadığını belirtirken, 2019 yılında yapılan son araştırmada bu oran yüzde 36’ya düşmüş durumda. Son 3 ayda en az bir kitap okuduğunu belirtenlerin oranının ise yüzde 30’dan yüzde 64’e çıktığı görünüyor.
Türkiye’nin ortalamada 3 ayda 2,7 kitap okuduğunu ve bu sayının “Okuyanlar” kümesinde 4,2 kitaba kadar çıktığını gösteren araştırma aynı zamanda, “Okuyabilir” olarak belirlenen kümenin de azımsanmayacak oranda olduğunu ortaya çıkarıyor. Aynı araştırmada gençlerin orta yaş ve yaşlı gruba göre daha fazla okuduğu da vurgulanmıştır.