31 Temmuz 2023 Medyanın Halleri

İşte 31 Temmuz 2023 öne çıkan köşe yazıları

ANADOLU’YA IŞIK TUTAN BÖLGE KAPADOKYA

İLBER ORTAYLI/HÜRRİYET

Maalesef turizm şirketlerinin doldurduğu şişirme ziyaretçi sayısını karşılayacak durumda değil.  Bir zaman hepimizin rahatça girdiği Floransa’daki Ufizi hatta Doumo ve Vatikan müzeleri dahil büyük müzelerin hepsinde kontenjan uygulaması başladı.  Türkiye’deki müzeler ünlü ve tahribe karşı da çok hassas olan Göreme Vadisi’nin çoktan böyle sıkı bir kontenjana tabii olması lazımdı. Aynı şekilde Ayasofya da böyle bir eserdir.

Şehir çok ilginç bir büyüme içinde. Nevşehir yarı yarıya köyde oturan çiftçilerin kışın oturdukları apartmanlarla dolu. Yani mevsimlik metropol büyüyor. Bölgenin nüfusunun çok arttığını söylemek mümkün değil. Turist sayısında da kontrol sağlanırsa gelecek buranındır. Ama tabii çevrenin korunması en önemli nokta. Bu bölgenin tarihi Anadolu’ya ışık tutuyor. 

BATI SON KALESİ NİJER’İ RUSYA’YA MI KAPTIRDI?

BERCAN TUTAR/SABAH

26 milyonluk Batı Afrika ülkesi Nijer'de  26 Temmuz'da  gerçekleşen  darbenin yankıları sürüyor. Çarşamba gecesi bir grup asker ülkenin  2021'de seçilen  ilk sivil Cumhurbaşkanı  Muhammed Bazoum'u  devirdi.

Ülkedeki güç açmazı devam ederken  darbe yanlısı bazı kişilerin  taşıdığı Rus bayrakları  Batı'daki alarmı had safhaya taşıdı.  ABD, AB  ve BM  devrik Bazoum'u desteklediğini yineledi.

Martta ülkeyi ziyaret eden  ABD  Dışişleri Bakanı Antony Blinken,  "Birkaç kişinin eylemleri, yüz milyonlarca  dolarlık ABD yardımını tehdit ediyor"  derken Fransa da darbe  lideri General  Abdourahmane (Omar) Tchiani'yi  tanımadığını duyurdu.

Birçok uzman darbeyi Batı'nın  Sahel bölgesindeki  en sadık müttefiki  Nijer'in Rusya'nın nüfuzuna  girmesi  olarak görüyor. Rus paralı asker grubu Wagner'in lideri  Yevgeni  Prigojin, "Yaşananlar, Nijer halkının sömürgecilerle mücadelesidir" mesajını paylaşırken Kremlin'e yakın siyaset bilimci  Alexander Dugin  de darbeyi memnuniyetle karşıladı.

Dünyanın dördüncü uranyum  kaynaklarına  sahip Nijer'in zenginliği  Fransa'ya akarken  ABD ise  2018'de kurduğu askeri üs  ile Sahel  başta olmak üzere Sahra altı ile Kuzey  Afrika'yı kontrolde Nijer'i hayati bir  manivela olarak kullanıyordu.

Şimdi  Arap azınlığından gelen  eski öğretmen Bazoum'un  devrilmesiyle  Fransa ve ABD'nin Nijer'deki tezgâhları  ağır bir darbe aldı. Zira  Mali ve  Burkina Faso'da olduğu gibi  Nijer'in  de Rusya'ya yaklaşması kaçınılmaz  görünüyor. Üstelik Mali gibi Nijer de  ülkedeki  Fransız ve ABD askerlerini  sınırdışı edebilir.

SABIR VE GÜVEN

YUSUF DİNÇ/YENİŞAFAK

Cumhurbaşkanı ile ekonomi yönetimi arasındaki ilişkinin tek yönlü “sabır” üzerine kurulduğu tartışılageldi. Hangi niyetlerle bu spekülasyonun yapılmış ve yayılmış olduğu anlaşılabilir. Her türlü finansal piyasa manipülasyonu bu sabır vurgusu üzerine kuruluyor.

Ama TCMB Başkanı Erkan’ın sunumu ile görüldü ki bu ilişki sabır değil, “güven” üzerine kurulmuş.

Enflasyon raporu sunumu akabinde gelen başkan yönlü atama tercihleri de bu iddiamı destekliyordur, diye düşünüyorum.

Şimdi hükümetin ya da ekonomi yönetiminin kendi içindeki ilişkileri regüle eden güven unsurunun diğer ekonomik aktörler arasında hızla yeniden gelişmesini sağlamak lazım. Çünkü ekonomi yönetiminin sabırla gitmediği belki görünüyor ama ekonomik aktörler birbirine gerçekten ancak sabrediyor.

Durumu sabırdan güvene çevirmeli…

İşçiler patrona sabrediyor. Patron işçiye sabrediyor. Şirketler bankalara sabrediyor. Bankalar şirketlere sabrediyor. Toptancılar perakendecilere, perakendeciler toptancılara sabrediyor. Üreticiler herkese sabrediyor. Herkes de üreticilere sabrediyor. Tüketiciler marketlere, marketler de tüketicilere sabrediyor. Kiracı ev sahibine, ev sahibi kiracıya sabrediyor. Her biri bambaşka gerekçelerle birbirlerince sınanıyor.

Türkiye’nin sorunu da bu zaten... Burada bir yanlış var, büyük bir yanlış. Birbirine güvenmesi gerekenlerin birbirine sabretmek zorunda kalması… Bu sürdürülebilir bir hal değil…

TAHIL KORİDORUNDA NATO'NUN GİZLİ PLANI

ERAY GÜÇLÜER/AKŞAM

Bu süreç böyle devam ederse fakir ülkelerdeki açlığa bağlı huzursuzluklar artabilir. Bu huzursuzluklar, krizler, iç savaş ve göç riskini arttırabilir. Bu durum hem Rusya hem de Türkiye üzerinde yeni baskılar oluşturabilir. Normal şartlarda Montrö'yü uygulayan Türkiye'den insani kriz nedeniyle Montrö'yü askıya alması istenebilir. Böyle bir durumda Karadeniz'e geçecek NATO güçlerinin Ukrayna ile boğazlar arasında güvenli bir koridor oluşturması ve Ukrayna tahılının tahliye edilmesi bir plan olarak karşımıza gelebilir. Dışarıdan bakıldığında son derece insani ve masum bir planmış gibi görünse de bir önceki yılda olduğu gibi tahliye edilecek Ukrayna tahılı büyük ölçüde yine zengin Avrupa ülkelerine akacak fakir ülkeler bundan istifade edemeyecekler. Yani değişen bir şey olmayacak. Dolayısıyla bu şartlarda bu planın olası insani krizi çözmesi beklenemez ancak buradaki gizli amacın NATO kuvvetlerinin Montrö'ye rağmen Karadeniz'e girmesi ve Karadeniz'i de bir savaş alanına çevirmek istemesi olduğunu bilmemiz gerekir. Bu nedenle Rusya'nın taleplerini karşılayacak ve aynı zamanda Rus tahılının da tahliyesini sağlayacak alternatif planlar üzerinde çalışmak gerekir. Çünkü Karadeniz'in NATO güçleri tarafından istikrarsızlaştırılması Türkiye'nin Rusya ile sıcak çatışmaya girme riskini arttırır. Aktif tarafsızlık politikası yürüten Türkiye için böyle bir durum kabul edilemez.

FETÖ İLE MÜCADELENİN ZORLUKLARI

İHSAN AKTAŞ/YENİŞAFAK

Bu hain terör örgütü hakkında genel anlamda herkes bilgi sahibi oldu. Örgütün nasıl var olduğunu anlatmak yerine, bugün bu örgütle yapılacak mücadelenin zorluklarını sıralayalım:

1- FETÖ ile mücadele daha çok iktidar sorumluluğundaymış gibi görünüyor, muhalefet bu konuda bir sorumluluk almıyor. Dahası örgütün kullandığı bazı argümanları doğrudan kullanarak mücadeleyi sulandırıyor.

2- Devletin birçok kurumunda bu hain örgütle mücadele salt Erdoğan’ın meselesi gibi algılanıyor. Hükümet tarafından önemli görevlere getirtilen insanlar kişiler ikballerini düşünerek risk almaktan çekiniyorlar.

3- Örgüt birbirinden habersiz katman-katman, yeraltı örgütü gibi gizlenmiş ve kendisini kamufle etmiştir. Hangi kurumda var olduklarını ancak ilgili kurumun çalışanlarının anlayabileceği bir şekilde, ortada bir cürüm ve hukuka taalluk edecek açıklıları olmadığı sürece mahrem yapılanmalarını devam ettirebiliyorlar.

4- Bugüne kadar açığa çıkmayan FETÖ’cüler sürekli kurum ve okul değiştirerek izlerini kaybettiriyorlar.

5- Geçtiğimiz hafta “üniversitelerde yükselme” ve var olmaları hakkında bir tweet attım. Seçim dönemi olmadığı halde şaşırtıcı derecede ilgi ve homurdanmalara şahit oldum. Demek ki, en iyi derecede saklandıkları alan bu ülkenin üniversiteleri.

6- En ustaca saklanma alanlarından birisi de, güçlü siyasilerin referansları ile yer aldıkları kurumlarda tutunmak, bu referansları payanda yaparak varlıklarını devam ettirmek. Genel Kurmay’daki en kritik kişinin bir siyasinin yakını olması tesadüf değil.

NETFLİX’İN POLİTİK TAVRINA BOYUN EĞECEK MİYİZ?

ERSİN ÇELİK/YENİŞAFAK

Soruya yanıt vererek başlayım; Türkiye olarak aslında Netflix’e boyun eğmiş durumdayız. Dijital içerik platformları hiçbir engele takılmadan yayın “politikalarını” sürdürüyorlar. Politika kavramını öylesine kullanmadım. Türkiye’de çoğu genç yaş grubunda milyonlarca abonesi olan Netflix, Disney ve Amazon Prime Video’nun aşılmaz, sarsılmaz yayın çizgileri var. LGBT temalı ve konulu içeriklerine asla dokundurtmuyorlar. Türkiye, Rusya ve Suudi Arabistan gibi LGBT propaganda ve dayatmasına karşı “politik” tavır sergileyen devletlerin de anayasalarını, iç hukuklarını bir şekilde aşıp bu tarz içeriklerini kataloglardan kaldırmıyorlar. (...)

Yazıyı bitirirken, Nevşin Mengü YouTube yayınında beni kastederek, “Bunlar bayağı bayağı Rusya’daki gibi bir yasa çıkmasını istiyorlar” demiş. Keşke Rusya kadar olabilsek. Çok geç kaldık çok.

Sonraki Haber