31 Temmuz Medyanın Halleri

31 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

NAMIK TAN KİMDİR

SONER YALÇIN - SÖZCÜ

Washington büyükelçileri Türk siyasetinde ayrıcalıklı statü kaynağı oldu hep! Meslek kariyeri buradan geçenler politikada hiçbir engel tanımadı...

Özellikle son yıllarda CHP dış ilişkileri buradan emekli elçilerin kontrolüne bırakılmış durumda: Şükrü Elekdağ, Faruk Loğoğlu, Namık Tan...

Sadece danışman değil, hepsi Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu tarafından milletvekili yapılıp parlamentoya taşındı. (…)

Atatürk döneminde Türkiye- ABD ilişkileri “parçalı bulutlu” idi. Washington büyükelçiliği pek de önemli bir makam değildi.

Soğuk Savaş döneminin başlamasıyla Türk dış politikası tamamen ABD’ye eklemlendi ya da “teslim oldu” demeliyim! ABD/NATO’nun Ortadoğu’daki “oyuncusu” idi Türkiye artık...

Soğuk Savaş döneminin siyasi kültüründe/ atmosferinde yetişen Loğoğlu’ndan Tan’a kadar CHP’li danışmanların -milletvekillerin yer yer açıklamalarının- tavırlarının bugün tepki almasını yadırgamamak lazım. Tedirgin olunması gereken CHP’nin bitmek bilmez transatlantik hayranlığı tavrıdır! Parti, bu emeklilere hak ettiğinden fazla değeri niçin veriyor? Üzerinde durulması gereken soru budur...

Namık Tan’ın TBMM’deki “Mavi Vatan masaldır” sözünün siyasi temelini anlayabiliyorum; okuduğu “müfredat” o çünkü... Ezberi öyle. Zihinsel bulanıklığa sebep olacak Amerikan virüsü kaptı...

Bunların, kayıtsızlıkları- düşünsel dermansızları bundan...

Tek liyakatları o başkentteki elçilik koltuğu!

Bu emekli elçilerin bireysel siyasi kabiliyetlerini gördünüz mü? Ben hiç görmedim...

Şaşırtıcı değil: Entelektüalizmin karşıtlığı Amerikanın biat kültürü içinde oldukça güçlüdür. Aşırıcılık- yıkıcılık olarak gördüler/görüyorlar...

Aklın değer kaybettiği Soğuk Savaş sürecinin ürünü bir devlet memurunun “Mavi Vatan masaldır” sözlerinin hakim kültürel iklimi işte budur...

Entelektüel bir portre yok karşımızda! Entelektüel yönleri olmadı hiç; kıbleleri sıradanlığın başkenti Washington oldu bu konformist profesyonellerin!

MEVZUBAHİS OLAN VATANSA, BU NAMIK NECİDİR?

TAMER KORKMAZ - YENİ ŞAFAK

Yunanistan Savunma Bakanı Dendias, Sağlık Bakanı Adonis derken; şimdi de Namık Tantanayadis sahne aldı.

Gerapetritis’i Yunan Dışişleri Bakanı diye biliyorduk; ne var ki, yanılmışız!

Batı Kulübü’nün mutemet elemanı Namık, Mavi Vatan’a “masal; deniz aşırı macera” dedi!

Atina, Washington ve Brüksel’dekiler; onun bu sözel saldırısına hiç kuşkusuz çok sevinmişlerdir.

İşbu merkezlerin işbirlikçi masalcısı yahut çanak anteni Namık Tantanayadis…

Ağzını her açtığında…

-Türkiye’nin milli menfaatlerine karşı Batılı devletlerin düdüğünü öttürüyor!

Eski kaşar monşerlikten sonra CHP’de siyaset yaparken; Hususi Bey’in yanında bir nevi “Kontrol Memuru” misali vazife icra ediyor.

ABD’nin Ankara’daki fahri büyükelçisi gibi çalışıyor.

Hal böyleyken, ister istemez…

Türkiye’nin iki yıl Tel Aviv elçiliğini, dört sene de Washington elçiliği yaparken “aslında kime çalıştığı?” suali akla geliyor!

ADAM KAZANDIĞI İÇİN UTANSIN MI?

SALİH TUNA - SABAH

Maduro'nun seçim zaferi o denli hoşlarına gitmedi ki, itaatkâr elemanları Arjantin Başkanı Javier Milei, "Diktatör Maduro, defol!" diyerek başladığı açıklamasında Venezuela ordusuna seslenerek darbe çağrısı yaptı.

Milei'nin bu açıklamasını alıntılayan Elon Musk da "Diktatör Maduro, utan!" yorumunu yaptı iyi mi?
Paranın esiri olmak böyle bir şey galiba! Neyse...

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'dan AB Dışişleri Şefi Josep Borrell'e kadar İTD (İsrail Terör Devleti) elebaşı Netanyahu'nun bilumum yandaşları da, Venezuela seçimlerinin "adil olmadığını" ve bundan dolayı "kaygılı" olduklarını ifade etmekte gecikmedi.

Venezuela'nın petrol kaynaklarının ABD neo-conlarının yıllardır iştahını kabarttığını biliyoruz.

Yine de Maduro'nun asıl kabahatinin bununla sınırlı olmadığını anlamak gerek.

Venezuela Başkanı'nın asıl kabahati, ABD'nin başını çektiği tek kutuplu müesses dünya düzenine karşı çok kutuplu dünya düzenini savunması ve bu doğrultuda hamleler yapmasıydı.

Maduro'nun bilhassa Çin ve Rusya ile kurduğu ilişki, Batı emperyalizminin rahatını kaçırıyordu.

Venezuela gibi enerji kaynakları açısından stratejik öneme sahip bir ülkenin küresel sistemde böyle konumlanması, Güney Amerika kıtasını "arka bahçesi" gören ABD için kabul edilemez bir şeydi.

Lakin kabul etseler de etmeseler de Maduro kazandı.

Batılı emperyalistler de seçimlerin "adil olmadığı" propagandasıyla birlikte, doğrudan "askeri darbe" teşvik etmek şeklindeki o çok "demokratik" faaliyetlerine hiç vakit kaybetmeden başladılar.

Sonraki Haber