4 Kasım Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

Libya’dan Filistin’e Avrupa solu

Mahmut Övür - Sabah

Ne zaman Batı'nın savaş kışkırtıcılığı, ırkçılığı, İslam düşmanlığı gündeme gelse Attila İlhan'ı ve "Batı'nın Deli Gömleği" yazılarını hatırlarım. Bunun bir nedeni de son dönemde Batı'yı yücelten sosyal demokratlara, Atatürkçülere; sol Kemalist bir yazarı hatırlatmak. Yoksa Kemal Tahir'den Cemil Meriç'e Batı'nın gerçek yüzünü anlatan onlarca aydınımız var. Gerçi referansları üç beş köşe yazarını geçmeyen CHP'liler o yazarları çoktan unuttu. Mesela hiçbirinin aklına "Büyük Değişimci" Ekrem İmamoğlu'na "Neden Gazze'deki vahşet karşısında sessiz kaldın?" diye sormak gelmedi. Şimdi gelin, Attila İlhan'a gidelim ve bugün "Batıcı" sol, sosyalist ve sosyal demokratlara dünün "medeni" Batı'sını nasıl anlattığına yakından bakalım. İlhan, "Avrupa hiç değişmemiştir" başlıklı yazısını, Osmanlı Musevilerinin ağırlıkta olduğu, hatta yönettikleri Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu'nun Avrupa temsilcisi S.Nahum'un, 5 Ekim 1911'de 2. Enternasyonal'e gönderdiği bir yazıya ayırır. O yazıda, Mustafa Kemal'in de katıldığı Libya direnişine destek veren Osmanlı sosyalistleri, Avrupalı sosyalistlerin İtalyanların Libya'yı işgal etmelerine ve katliamlarına karşı çıkmamalarının "cesaret kırıcı" olduğunu söyler: "İtalyan yoldaşların tamamen tepkisiz kalmalarının tüm Osmanlı sosyalistlerinin cesaretini kırdığını itiraf etmeliyim."

ABD'NİN B PLANI: 3. DÜNYA SAVAŞI ÇIKAR MI?

Eray Güçlüer - Akşam

Elbette böyle bir senaryoda tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir ancak bu sürecin bir dünya savaşına evrilmesi pek mümkün görünmemektedir. Burada asıl amaç Ortadoğu'nun bütün güç ve kaynaklarına ABD ve Avrupa'nın sahip olması, Ortadoğu'daki kurumsal devlet yapılarının ortadan kaldırılarak devletlerin küçük kabile toplulukları halinde yönetilebilir bir şekle dönüştürülmeleri, İran'ın dizayn edilerek Çin ve Rusya'dan koparılması ve böylece özellikle Çin'in Ortadoğu enerji kaynaklarından yoksun bırakılmasının sağlanması şeklinde özetlenebilir. Tabii bu durumda Türkiye'nin pozisyonu son derece önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti şu an Cumhuriyet tarihinin en yüksek milli güç kapasitesine sahiptir. Siyasal istikrarı ve sahip olduğu jeopolitik ve askeri potansiyeli ile Ortadoğu'nun en güçlü devletidir. Dolayısıyla lafı uzatmadan söyleyeceğim bizi istemediğimiz hiçbir çatışmanın içine hiç kimse çekemez ve ayrıca bize karşı doğrudan hiçbir güç silahlı bir müdahalede bulunma cesaretini gösteremez. Türkiye bölgedeki olası gelişmelere karşı mevcut insani ve aktif tarafsızlık politikasını sürdürmeli, geleceğe sari stratejik planlamaları kapsamında Somali ve Katar'daki askeri varlığını geliştirmeli, Libya ve Cebeli Tarık boğazında bulunan Fas'la ilişkilerini daha üst seviyeye taşımalıdır.

VATANINI SAVUNAN HAKLIDIR

Mehmet Şeker - Yeni Şafak

Ülkemize gelen Batılı liderler, Hamas için “terör örgütü” tanımlaması yapmadan konuşamıyor. Onlara göre Gazze’deki sivillerin de hepsi Hamas üyesi. Çocuklar bebekler bile. Bugün değilse yarın, büyüdükleri zaman olacaklar. Vatanını savunanlar, terör örgütü sınıfına sokulursa, pek çok yerde yanlış değerlendirmeler yapılır. Kuvâ-yi milliye de öyle sanılır. Kıbrıs’taki Türk Mukavemet Teşkilatı da. Birinde Mustafa Kemal’i, diğerinde Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ı terörist görür yanlış bakan. Zulüm yapan değil, zulme uğrayan suçlanacaksa, ört yorganı! Dedik ama, Blinken gelirse onun da ilk cümlesi içinde bu ifade yer alacaktır. Anlaşmak zor. Oysa vatanını savunan her zaman haklıdır. Lamsız cimsiz. Kim savunuyor, kim saldırıyor? Karar vermekte zorlanan varsa, verilen kayıplara baksın.

ÇÖP TORBASINDAKİ VİCDAN

Kadir Yıldız - Türkgün

Gazze’de hayatını kaybeden bebek ve çocukların acısını yüreğinde hissetmeyen hiçbir ferdin insanlıktan zerre nasiplendiğini söylemek mümkün mü?Ne yazık ki başta ABD ve AB üyesi ülke yöneticilerinin takındığı tavrın aynısını ülkemizde de takınan siyasetçiler var. Tıpkı ABD Başkanı Joe Biden gibi onlar da “bu bir savaş, sivillerin de ölmesi kaçınılmaz” düşüncesiyle bakıyorlar yaşanan mezalime… Tıpkı ABD ve AB’nin Filistin ve Gazze’nin işgalini meşrulaştırmak için onlar da Hamas’ı terör örgütü olarak görüyorlar. İsrail’in sözde “kendini koruma” hakkını İsrail’den çok savunuyor, “Netanyahu’yu eleştirdiğiniz kadar Hamas’ı da eleştirin” diyerek örtülü destek çıkıyorlar. Evet, Meral Akşener’den bahsediyorum. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı İsrail Başbakanı Netanyahu’ya benzeten Akşener’den… İsrail ve Hamas arasındaki çatışmayı “burnumuzun dibindeki halkların kavgası” olarak görüyor, İsrail’in 28 gündür Gazze’de yaptığı katliamı ucuz bir mahalle kavgasıymış gibi basitleştirmeye çalışıyorlar. Evet, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum. “İktidarı bana devredin Ortadoğu’ya barış getireyim” diyen ama partisindeki kavgayı bile bitiremeyen Kılıçdaroğlu’ndan…

Sonraki Haber