Adaya yakışan çözüm üretmek

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

Ahmet Hakan, Hürriyet’teki köşesinde seçimlerde adaylara yakışanları hazırlamış: “Halaylara eşlik etmek. / Gülümsemek. / Kısa konuşmak. / Arada espri patlatmak. / Kafasını gözünü kırmadan şarkı söylemek. / Kibirden kilometrelerce uzak durmak. / Kocaman sarılmak. / Özgün olmak, kimseyi taklit etmemek. / Kedi sevmek. / Çocuklarla çocuk sesi çıkarmadan konuşmak. / “Abi, Abla, Amca” falan diye hitap etmek. / Sokak lezzetlerine girişmek. / Ceketi, kravatı çıkarmak.”

Elbette adaylar bunları yapabilir. Ama bunları yapması onun iyi ve nitelikli olduğunu gösterir mi? Son dönemde “sevgi pıtırcıklığı” başladı. Genel seçimde de “kalp”leri gördük. Şehirler betonlaşmış. İnsana yer kalmamış. Yeşile yer kalmamış. Üreticiler şehirlerden sürülmüş. Altyapılar bozuk. Kiradan tutun kentsel dönüşüme kadar pek çok sorun var. Espriyle sorun çözülseydi, Türkiye’nin bunca derdi olmazdı. Türkiye’nin halkçı, kamucu adaylara; çözüm üretenlere ihtiyacı var. Ahmet Bey, düzen siyasetçilerini yazıyor. Bir de taş ocaklarında, meralarda, Başkent’in göbeğinde elektriksiz, susuz mahalleleri gezen Vatan Partisi’nin adaylarını bir görebilse… Bu makyaj tutmuyor artık!

AVRASYA ÇAĞI

BERCAN TUTAR - SABAH

ABD liderliğindeki Atlantik ile stratejik koordinasyonu her geçen gün daha da derinleşen Çin, Rusya ve Türkiye gibi Avrasya güçleri arasındaki mücadele giderek kızışıyor. Bu bağlamda Ukrayna'daki savaşı, Gazze'deki sistematik soykırımı, Kızıldeniz'deki gerilimi ve Tayvan gibi krizleri Atlantik ile Avrasya arasındaki II. Soğuk Savaş'ın ilk sıcak cepheleri olarak görmek lazım. Kore ve Vietnam savaşları ile Küba krizi de I. Soğuk Savaş'ın sıcak cepheleriydi. ABD ve müttefikleri bu cephelerde zorlansalar da sonunda SSCB'yi yendiler. Fakat bu kez tablo ve güçler dağılımı çok farklı. ABD liderliğindeki blok (Pax-Americana) birinci Soğuk Savaş'ta Sovyet Rusya'ya karşı Çin, Türkiye ve İslam dünyasının büyük çoğunluğunu safına çekebilmişti. Karşılarında sadece SSCB vardı. Şimdi ise karşıt güçler bir arada. Neredeyse Avrasya barış ittifakını (Pax-Eurasia) oluşturmuş haldeler. Özellikle son on yılda hiçbir dünya lideri Vladimir Putin kadar Recep Tayyip Erdoğan ve Şi Cinping ile sık görüşmedi. Herkes biliyor ki bu görüşmelerde sadece Rus, Türk ve Çin mutfağının yemekleri konuşulmadı. İşte bu yüzden ABD bütün çabalarına rağmen aralarında ideolojik bir homojenlik bulunmayan Ortodoks Rusya, Marksist- Leninist Çin ve Müslüman Türkiye'yi birbirine karşı konumlandıramıyor. Üstelik Brezilya, İran, Güney Afrika, Suudi Arabistan, Mısır ve Hindistan gibi kritik aktörleri de Rusya ve Çin'den uzaklaştıramıyor.

TEMEL KOTİL ‘KAAN DEVRİMİ’NİN SIRRINI AÇIKLADI...

FATİH ÇEKİRGE - HÜRRİYET

TÜRKİYE’nin ilk milli muharip uçağı KAAN, yalnızca Türkiye’nin savunma gücü için değildir; aynı zamanda yeni nesillerin geleceği açısından bir “teknolojik devrim”dir... Peki yüz yıldır süren bu hayal nasıl gerçekleşti? Bu devrimin sırrı nedir? İşte bunları KAAN’ın yapıldığı TUSAŞ’ın Genel Müdürü Temel Kotil’e sordum. Üstelik mühendis Temel Kotil’e. İlk sözü şu oldu: “Biliyor musunuz; KAAN için 1500 mühendis çalışıyor. Bunların yaş ortalaması 30’dur. Emin olun ki yeni nesil uçakları yaparsınız. Ama asıl olan o uçakları yapacak yeni nesilleri yetiştirmektir. İşte biz bunu başardık. Devrim budur.” Bu cevap aslında; Gençliğin Türkiye’nin geleceğine doğru yürüdüğü o büyük yolculuğun ana kapısıdır.

İSTANBUL’DA KİRA İŞİ ÇIĞIRINDAN ÇIKTI

MELİH ALTINOK - SABAH

İstanbullu kiracılar çok dertli. Kiralık arayan astronomik taleplerden, şartlardan usanmış durumda. Kiralık evde oturansa diken üstünde. Pek çok ev sahibi, daha kontrat bitmeden zam talebiyle, dava tehdidiyle kiracılarını darlıyor. Barınma hakkı, "ama serbest piyasa" denilerek kaderine terk edilecek bir konu değil. Benim diyen kapitalist ülkeler çatır çatır emlak piyasasını düzenleyen sert yasal tedbirler alıyor, bizim de acil bir eylem planına ihtiyacımız var.

%25 KİRA ARTIŞ SINIRLANDIRMASI KALDIRILMALI MI?

YUSUF DİNÇ - YENİ ŞAFAK

Dünyada bundan birkaç yüzyıl evvel kimse kiracı değildi. Fakat burjuvazi hareketi başlayınca (köyden kente göç) kiracılık gibi bir olgu ortaya çıktı. Hatta kilise, uzun zaman, kira haram mıdır, helâl mi, diye tartışma yapmak zorunda kaldı. Nihayet modernite, tüm dünyada şehirli insanın kucağına çözüm gibi görünen kiracılığı, yeni ve koskocaman bir sorun olarak bıraktı. Türkiye de kiracılık olgusuyla biraz geç başladığı köyden kente göçle tanıştı. Tanıştı ama tanıştığına memnun olmadı. Çünkü en temel ihtiyaçlardan olan barınmayla ilgili, tüm müteahhitlerine, ustalarına, inşaat malzemesi üreticilerine, mühendislerine, dünyanın hiçbir yerinde olmayan kabiliyetlerine rağmen son yıllarda tam bir kriz yaşadı. Otomobildeki ÖTV artışının volatiliteyi arttırdığı geçtiğimiz birkaç sene ekonomik yaşama dair düzenlemeler kriz alanlarını kontrol etmek için hayli yoğunlaşmıştı. Bence konutta yaşanan derin kriz karşısında kira artışlarının %25 ile sınırlandırıldığı düzenleme bu dönemin en çarpıcı düzenlemesi olarak görülen Kur Korumalı Mevduat (KKM) kadar önemliydi. (…) Bakan Tunç kira artış sınırlamasının uzatılmasına, enflasyonla mücadelede Hazine ve Maliye Bakanlığının beklentilerini işaret ederek ihtiyaç kalmayabileceğini değerlendirdi. Fakat gerçekten kalmayacak olsa dahi böyle bir uygulama getirildikten sonra terk etmek kira piyasasını şoklayabilir. Ortamın düzenlemesiz kalması ya da doğru bir ifadeyle düzenlemenin sonlanması, muhtemelen Temmuz ayının şartlarında dahi kira piyasasının evvelkinden beter çığırından çıkmasına neden olur. Böyle bir uygulama getirildikten sonra piyasayla uyumlaştırarak etkisini azaltmak ve belki ancak zaman içinde işlevini kaybettiğinde kaldırmak daha denge gözetici olabilir.

Sonraki Haber