5 Ağustos Medyanın Halleri

5 Ağustos Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

CHP’DE ‘ERKEKLERİN’ KADIN KOLLARI KAVGASI

MAHMUT ÖVÜR - SABAH

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve unutulmaya yüz tutan "eşbaşkan" Ekrem İmamoğlu arasındaki çekişmeden söz ediyorum. Son bir haftadır CHP kulislerinde bu iki siyasi aktörün kadın kolları kavgası konuşuluyor. CHP tarihinde, genel başkan ile bir belediye başkanı arasında bu tür bir siyasi ilişki görülmüş değil.

Çok sayıda da aday var. İlk sırada mevcut CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka bulunuyor. Bir koltukta birkaç karpuz misali Nazlıaka o koltuğu da bırakmak istemiyor. Örgütün adayı diye sunulan isim ise yine Kadın Kolları MYK Üyesi Merve Kır. Onları Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, Anadolu Kadın Hareketi Derneği Başkanı Birsen Temir Saraç ve eğitimci Birsen Bayar izliyor.

Son üç kadın aday bir araya gelerek ilginç bir çağrı yaptı: "Kadın hareketini büyütmek ve yeniden yapılandırmak isteyen bizler, CHP Kadın Kolları Kurultayı'nın adil, eşit ve özgür koşullarda gerçekleşmesi için partimizin Genel Başkanı Sayın Özgür Özel'i parti kamuoyuna çağrı yapmaya davet ediyoruz."

Özel-İmamoğlu kavgasının bir nedeni de aday sayısını teke indirmek. Kulislerde konuşulanlara göre iki siyasi aktör, kadın kurultayına "zorlu bir pazarlık" sonucu tek adayla gidilmesi kararında anlaşmış. Buna göre Veli Ağbaba'ya yakınlığıyla bilinen ve doğal olarak da Özgür Özel'in tercihi Osmaniye Milletvekili Asu Kaya bugün kadın kolları genel başkanı olarak sürpriz olmazsa seçilecek.

Peki İmamoğlu bu pazarlıkla ne kazandı dersiniz? O da CHP Gençlik Kolları Başkanı'nı belirleme hakkını elde etmiş. Daha ne olsun, eşbaşkanlık sessiz sedasız da olsa böyle böyle hayata geçiriliyor. Ama ortada, "adalet ve eşitlik" isteyen cumhuriyet kadınları açısından vahim bir durum var; onların kurultayını bile "erkekler" belirliyor.

ABD’NİN SİNSİ PROJESİ:

SURİYE, LÜBNAN VE FİLİSTİN’E ‘TÜRKİYE’SİZ OSMANLI’ MODELİ

BERCAN TUTAR - SABAH

Yazar Tony Badran, ABD'nin Ekim 2022'de hazırladığı planın dönemin İsrail Başbakanı Yair Lapid tarafından 'İsrail- Lübnan Deniz Sınırı Anlaşması' şeklinde kamuoyuna açıklandığını iddia ediyor.

Plana göre Biden da Obama gibi Ortadoğu'da ABD, İsrail ve İran'ın birlikte bölgeyi yönettiği bir koordinasyon sistemi kurmayı hedefliyor. ABD'nin aslında Levant bölgesinin yönetimi (Doğu Akdeniz) için hazırladığı plana göre gelecekteki Filistin devleti, Lübnan ve Suriye'nin tıpkı Osmanlı dönemindeki gibi özel yönetim ile sancak, eyalet, vilayet ve mutasarrıflıklara ayrılarak idare edilmesi öngörülüyor.

Zaten makalenin görselindeki haritada da 'Özel Lübnan Eyaleti', 'Özel Filistin Yönetimi', 'İsrail Sancağı', 'Kudüs Mutasarrıflığı' gibi Osmanlı idari terminolojisi kullanılmış. Lübnan ve Suriye ise ülke isimleriyle değil Osmanlı'daki gibi Şam, Beyrut ve Trablus gibi vilayet isimleriyle yazılmış.

Planın tek iyi yanı İsrail'in hegemonyasına son vermesi. Doğu Akdeniz'in geleceğine dair sinsi projede ABD, İsrail ve İran var ama görüldüğü üzere Türkiye'den hiç bahsedilmiyor. Nedenlerine bir sonraki yazıda değinelim.

BTK’NIN TAVRI VE INSTAGRAM’IN KAÇTIĞI İKİ SORU

ERSİN ÇELİK - YENİ ŞAFAK

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) bu kararı nasıl aldığına dair önemli bilgiler edindim.
BTK yetkilileri, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan başkanlığında sosyal ağ sağlayıcılar ile global düzeyde bir çok görüşme yapıyorlar. Uzun zamandır gündemde olan platformların uzun ikna ve reklam yaptırımları sonucu ülkemizde temsilci atamalarını sağlayan görüşmeler META tarafından çıkmaza sokulmuş.

Paylaşımların kaldırılması ve katalog suçlarla ilgili sorumlulukları yerine getirmemelerinin sebeplerini öğrenmek ve çözüm için başta META olmak üzere diğer sosyal ağ sağlayıcılarıyla son dönemde çok fazla görüşme yapılmış. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nun talimatıyla düzenli olarak yapılan toplantılarda, BTK’ya iletilen binlerce başvuru da masaya konulmuş. Çünkü Instagram ve Facebook’taki kısıtlamalara karşı kullanıcılar da haklarını aramak için boş durmuyorlar.

Tüm bunları masaya yatırmak ve Instagram’ın idari ve adli mercilerden gelen kararları uygularken yaşattığı aksaklıklar sebebiyle 5651 sayılı Kanun’a uyumluluk üzerine yapılan toplantılarda sosyal ağ sağlayıcılardan şu 2 kritik ve stratejik sorunun yanıtı istenmiş:

1- İçerik filtreleme ve hesap kapatma/askıya alma prosedürleri ve politikalarının nedenleri neler?

2- Bu süreçlerde yapay zeka veya otomatik içerik kontrol/moderasyon sistemleri kullanılıyor mu?

Öğrendiğim kadarıyla META tarafı bu iki soruya günlerdir Türkiye’yi ikna edici yanıtlar vermiyor.

Peki Instagram’ın erişime kapatılması sürecek mi? Bu sorununun yanıtı da yukarıdaki iki sorunun cevap bulmasıyla netleşecek. Türkiye Cumhuriyeti de Instagram’a erişim engellenmesinin sürmesinden yana değil. Fakat Türkiye, vatandaşlarına yönelik içerik filtreleme ve hesap kapatma uygulamalarını da kesinlikle kabul etmiyor.

İRAN KIRMIZI BAYRAĞA İŞARET EDİYOR

DİDEM ÖZEL TÜMER - MİLLİYET

Sorular cevaplarını beklerken, dünya İran’ın İsrail’e vereceği karşılığa ve zamanlamasına kilitlendi. BMGK’yı acil toplantıya çağıran ancak buradan bir sonuç beklemeyen İran, İslam İşbirliği Teşkilatı’na da benzer çağrı yaptı. İranlı yetkililer, tıpkı Şam’daki konsolosluklarına yönelik saldırıda olduğu gibi, İsrail’e diğer ülkelerden beklediği karşılığın gelmemesi halinde, “kendi ayakları üzerinde durup, başlarının çaresine bakacaklarını” söylüyorlar. Dayanak olarak da meşru müdafaya imkan tanıyan, BM Anlaşmasının 51. maddesi gösteriliyor.

Bir yetkili, “Resmi davetlimizin, cumhurbaşkanımızın yemin töreninde öldürülmesi egemenlik haklarımızın ayaklar altına alınmaya çalışılması anlamına geliyor. İran İslam Cumhuriyeti toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve onurunu korumak konusunda tereddüt etmeyecektir” dedi. Haniye’nin öldürülmesinin ardından ülkede göndere çekilen kırmızı intikam bayrağının karşılığının ne olacağı sorularına da İranlılar, “Biraz bekleyin, anlayacaksınız” cevabını veriyor. Diplomatik kaynak, “Haniye’nin kanının Şii ve Sünni kanlarını birbirine karıştırarak, Müslümanlar arasındaki birliğin sağlanmasına katkı sağlayacağını” söyledi.

İsrail’e karşı kurulacak tüm ittifak girişimlerine açık olduklarını da belirten İranlılar, “İttifakları destekleriz” ifadesini kullanıyor.

MİLLETVEKİLLİĞİ RANT KAPISI MIDIR?

MİNE KIRIKKANAT - CUMHURİYET

Son düzenlemeye göre hem emekli hem de vekil olan 300 milletvekilinin maaşı 285 bin TL’ye yükseltildi. Aktif milletvekillerinin maaşı da 170 bin TL’ye çıktı.

Ancak TBMM üyelerine bu zamlar yapılırken AKP iktidarının asgari ücret ve emekli maaşlarını artırmaması, “asli” yurttaşın haklı öfkesini tabiidir ki yine vekillere yöneltti.

Vekiller, temsil ettikleri millete oranla yüksek maaş alıyor, bu doğru. Ancak TBMM’nin resmi görevlendirmeleri dışındaki konaklama, ulaşım, görev giderleri, araç ve yakıt gibi tüm harcamaları kendileri ödüyor. Ucuz da olsa Meclis lokantasında cepten ağırlamak zorunda kaldıkları seçmen kafileleri de cabası. Görevini hakkıyla yapan kimi milletvekillerinin harcamaları karşılayabilmek için borçlandıklarını da biliyoruz. Dolayısıyla haksızlık ve aşırılık, aktif vekil maaşlarında değil.

Haksızlık ve aşırılık, vekilliğin millete geçici bir hizmet olmaktan çıkıp bir sömürü kastına dönüşmesi, temsil ettiği yurttaşın çok üstünde ayrıcalıklarla donatılıp süper emeklilikle taçlanması!

Milletvekillerine TBMM’de iki yıl geçirdikten (ve bazıları yan gelip yattıktan) sonra emeklilik yaşına gelince 122 bin TL “milletvekili emekli maaşı” bağlanması, dünya çapında bir skandaldır! Keza emekli iken milletvekili seçilenlerin 2. yılın sonunda ayrıca emekli maaşlarını almaya başlamaları da ayrı bir skandal!
TBMM’nin çatısı altındaki “geçici hizmet” sırasında, tek maaş alınmalıdır.

Sonraki Haber