5 Eylül Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkanları...
SEÇİMİ KAYBETMENİN NEDENİ
Nedim Şener - Hürriyet
Optimar, aynı ankette 28 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’na oy verme tercihlerini de sormuş. Sadece yüzde 2’si “Ekonomik sorunları çözebileceğine inandığım için” cevabını vermiş. Kılıçdaroğlu’nun aldığı yüzde 48 oyun yarısının kendisi ya da politikalarıyla hiç ilgili yok. Sadece Erdoğan’ın gitmesi için Kılıçdaroğlu’na oy verenlerin oranı yüzde 50.3. Yani aldığı oyların yarısı “iktidar değişsin” diye verilmiş. “İttifaktan dolayı” oy verenlerin oranı yüzde 17.6, “Dürüst, samimi ve güvenilir” diyenlerin oranı yüzde 10.7, siyasi görüşüme yakın diye oy verenlerin oranı yüzde 10, “adalet ve barış için oy verdim” diyenlerin oranı yüzde 3.1, “Atatürk’ün partisinin adayı” diye oy verenlerin oranı ise yüzde 2.1.
Bu tablo bize şunu gösteriyor: Aday Kılıçdaroğlu ya da bir başkası dahi olsa, PKK/HDP ile işbirliği, FETÖ’cülerin devlete döndürme vaadinde bulunan, Türkiye’nin ABD ve AB politikalarının esiri yapacak kişinin seçimde başarı kazanması imkânsız. Muhalefet bir türlü bu konuda özeleştiri yapmıyor. Sebebi basit, böyle bir özeleştiri tasfiye olmaları demektir, ikincisi yerel seçim dahil bundan sonra da aynı politikalarla kitleden oy isteyecekler de ondan.
Ha bir eksik ha bir fazla; 13 seçim kandırılmış seçmen siyasetçi, anketçi ve gazeteciler tarafından 14’üncü de de kandırılmış çok mu...
‘KÜRESEL GÜNEY’İN GERİ DÖNÜŞÜ
Kerem Alkin - Sabah
'Küresel Güney' uluslararası ekonomi- politik düzeninin yeniden yapılandırılmasına yönelik sancılı gelişmelerin, hararetli tartışmaların yaşandığı son 10 yıl, 'saha'lara güçlü bir şekilde 'geri döndü'. Birleşmiş Milletler'in (BM) 17 sürdürülebilir kalkınma amaçlarına (SKA, SDG) yönelik, 21. Yüzyıl'ın yükselen kıtası 'Afrika'ya yönelik olarak öne sürülen projelerin, çözüm önerilerinin, daha da kötüsü, finansman metotlarının yetersizliği, adeta sorunları 'hafife' alan görüntüsü 'Küresel Kuzey'i ciddi bir küresel samimiyet testinden geçirirken, 'Küresel Güney'in inisiyatif almaya karar vermesi çok mu şaşırtıcı? Bu nedenle, Türkiye gibi, sahada ve masada 'insani ve girişimci' diplomasi imkan ve kabiliyetleriyle, samimiyetini, gerçekçiliğini, tarafsızlığını, hak yemeyen, dürüst tavrını, itibarını ve inandırıcılığını defalarca kanıtlamış bir ülkenin Küresel Güney ile Küresel Kuzey arasındaki 'diyalog' ve 'iletişim' gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
BABIÂLİ'NİN FIRILDAK BİT YAVRULARI!..
Hikmet Genç - Akşam
Yok böyle bir parti. Seçim bitti CHP'lilerin çilesi bitmedi. Ve bu gidişle hiç bitmeyecek gibi görünüyor...
Üç ay oldu hala birbirlerini yemekle meşguller. Koltuk kavgaları, gizli protokoller, değişim martavalı vesaire derken yuvarlak masa oldu sana sirk çadırı!.. Her gün yeni bir kavganın çıkması vakayı adiye... Hatta "asrın ittifakını kurdu" deyip yuvarlak masaya ölümüne destek veren fırıldak gazetecilerin CHP'ye sövmesine bile alıştık...
Bu kadar skandaldan sonra daha ne olabilir ki diye düşünürken danışman krizi çıktı.
Kılıçdaroğlu Perinaz hanımı danışman olarak atamış.
Başörtülü bir hanım. Üstelik, "Pelinsu" değil, "Perinaz"!.. (Bak, değişime bak!..)
Peki sorun nedir?..
Efendim Perinaz, vakti zamanında Kılıçdaroğlu'na 'zavallı, hain ve kanı bozuk' demiş. Bir başka paylaşımında; "Laikler hem maymundan geldik diyorlar hem de Atatürk atamızdır diyorlar" ifadesini kullanmış.
Mevzu ortaya çıkınca Perinaz; "o tweetleri ben yazmadım" diyor. (Kuzenin mi var derdin var arkadaş!..)
Ardından CHP'li olmanın olmazsa olmazı "Anıtkabir fotosu" paylaşıyor Perinaz.
104. YILINDA SİVAS KONGRESİ
Alev Coşkun - Cumhuriyet
4 Eylül 1919’da başlayan, 11 Eylül’de sona eren Sivas Kongresi’nin başarıları ve Milli Mücadele’ye katkıları şöyle sıralanabilir:
1- Her türlü engele karşı kongre toplandı ve önemli kararlar alındı.
2- Kongrede etkin bir biçimde çalışan mandacı görüş başarılı olamadı. Kongre manda görüşünü kabul etmedi. Alınan kesin karar şudur: “Manda ve himaye kabul edilemez.”
3- Kongreyi basıp dağıtmak, Mustafa Kemal’i tutuklamak ya da öldürmek için tasarlanan İngiliz planı başarıya ulaşamadı.
4- Sivas Kongresi ile dağınık Kuvayı Milliye örgütlenmeleri “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk” adı ile bir çatı altında birleşti.
5- Kongrede seçilen “Temsilciler Kurulu” Kuvayı Milliye’nin kurumsal sözcüsü durumuna geldi.
GEÇİM KAYNAĞI ARTIK KORUCULUK DEĞİL SERACILIK
Tunca Bengin - Milliyet
Derecik’deki değişim sadece açılan sınır kapısı değil. Sağlanan güven ve huzur ortamı ve devletin destekleriyle açılan seralar sayesinde bölge sebze ve meyve üretim üssü olma yolunda hızla ilerliyor. Salatalık, domates, biber, marul, karpuz ve kavun gibi ürünler yetiştiren yöre sakinleri ekonomiye katkı sağlıyor. Yıllarca terör örgütü PKK’nın saldırılarıyla gündeme gelen Derecik, huzur ortamıyla ekonomik anlamda gelişerek dışa açılmaya da başlamış. Kaymakamlık binası önünde buluştuğum Ziraat Mühendisi Mahmut Kaplan ile o seralardan bazlılarının bulunduğu Akören Köyü’ne gidiyoruz. Yolda bir zamanlar gidilemeyen dağlardaki, tepelerdeki çobanlar ve büyük-küçükbaş hayvan sürülerini görüyorum. Korkusuzca dolaşıyorlar. Hakkâri genelinde de Derecik başta olmak üzere, devlet tarafından ‘uzman eller’ projesi adı altında, ziraat, tarım ve hayvancılıkla alakalı okullardan mezun olan 107 gence 250’şer bin lira hibe veriliyormuş. Onlar da arı ve koyun alıp yetiştirsinler diye.
Akören’e vardığımızda eski korucu, şimdilerin çiçeği burnunda üreticisi Celal Tunç bizi bekliyor. Hep beraber salatalık, domates dolu damla sulamalı modern seraları dolaşıyoruz. Mis gibi kokuyorlar. Birer tane salatalık koparıp yerken de Mahmut Kaplan anlatıyor: “2018’e kadar hiç sera yoktu. Devlet destekli hibelerle 7-8 serayla başladık, şimdi 120’yi geçti. Burada geçim kaynağı koruculuktu şimdi seracılık oldu. Her biri 255 metrekarelik seralarda yılda 2 ürün alabilecek şekilde üretim yapılıyor. Bir seradan 50-60 bin lira kazanan çiftçilerimiz var. İki serası olursa bu rakam 100 bine kadar çıkıyor.”
BARINMA, BURS TEMEL SORUN
Cengiz Şahin - Türkgün
YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Erol Özvar’ın bu açıklamasına istinaden devlet kurumlarımızın yöneticilerine önerim: Öğrencilerimizin üniversitelerde en temel ihtiyaçları olan barınma, beslenme, ulaşım, burs, sağlık hizmeti, boş zaman etkinlikleri gibi ihtiyaçlarının karşılanması için anayasada belirtildiği üzere gerekli önlemleri ivedilikle almaları. Tüm bunları devlet kurumları çalışanlarının marifetiyle ve liyakat esaslı yapmaları. Gerekçesi ne olursa olsun devletin asli işini bir takım STK’lara havale etmemeleri. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım!..