5 Mayıs Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
SİYASETTE VE MEDYADA ‘YENİ MANDACILAR’
MAHMUT ÖVÜR / SABAH
Başkan Erdoğan'ın Cumhuriyet'in 100'üncü yılında "Türkiye Yüzyılı"na yönelik altyapı, enerji ve teknoloji hamleleri arttıkça saldırılar da arttı.
Seçim ortamında olunması sadece bir tesadüf...
Yedili veya dokuzlu masanın CHP'li cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan Ali Babacan'a, Selahattin Demirtaş'tan Hasan Cemal'e, Şirin Payzın'dan Merdan Yanardağ'a, Nevşin Mengü'den Emin Çapa'ya kadar hepsi bir ağızdan adeta kin kusuyor.
Hedeflerinde de sadece siyasi meseleler yok. Togg'dan milli muharip uçak Kaan'a, İHA-SİHA'dan Bor Karbür'e, Akkuyu Nükleer Santrali'nden güneş enerjisine her yatırım var ve her şey karalanıyor.
Gözlerini öyle kararttılar ki, en son 2.5 milyon insanın izlediği Teknofest Festivali'ne bile dil uzatıldı. Hem de en tepeden... Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, tam da festivalin başladığı gün Amerikan sermayeli CIA ve Pentagon bağlantılı bir şirketi Türkiye'ye getireceğini ve milli uzay projesini ona teslim edeceğini açıkladı.
CHP'liler bile "Ne alaka?" diye bu Amerikan aşkına şaşırmıştı. Nereden çıktığını sorup duruyorlardı.
Oysa ortada şaşıracak bir şey yoktu. Kılıçdaroğlu ve "dostları", sadece Teknofest'e veya yatırımlara karşı çıkmıyor, aynı zamanda ABD'nin siyasi taleplerini de sahipleniyordu. Bu gerçeği en çarpıcı biçimde Doğu Akdeniz, Suriye, Libya ve Karabağ meselesinde gördük.
HDP ve PKK'yla açık açık ittifakları da bunu gösteriyor.
Bu tablo da doğal olarak 100 yıl önce içimizden çıkan "mandacıları" hatırlattı. Tıpkı dün gibi bugün de birileri açık açık Amerikancılığı savunurken, birileri de işin adını koyup "mandacıları" teşhir etti. İşin özeti bu...
BATI'NIN KÜLTÜREL HEGEMONYASI ‘TABİİ’ Kİ YIKILACAK
OĞUZHAN BİLGİN / AKŞAM
Televizyonun ışığının sönmeye başladığı, televizyonun o hayatın merkezi olduğu günlerin geride kalmaya başladığı zamanlardan geçiyoruz. Hem uzun dizi sürelerinin hem bitmek bilmeyen reklamların boca edildiği izleyiciler kendilerini daha kontrol sahibi hissettikleri, hangi yayını ne kadar izleyeceklerine karar verebildikleri ve istedikleri ânda durdurup devam edecekleri dijital platformlara yöneliyorlar. Tabii bu öyle abartıldığı gibi televizyonun tamamen bittiği anlamına gelmiyor, televizyon hala yayıncılığın merkezi. Ama dijital platformlara dönük ciddi bir yönelişin özellikle de genç ve orta-yaş bireylerde görüldüğü de bir gerçek.
İşte mesele tam da burada konuşmaya değer hâle geliyor. Çünkü dijital platformlar ne öyle tam bir özgürlük alanı ne de öyle kontrolü izleyiciye bırakan bir proje.
Televizyon döneminde de var olan Batı'nın küresel kültürel hegemonyasının daha incelikli ve derinlikli bir şekilde kurulduğu bir "kontrollü" mecra. İncelikli ve derinlikli tarafı sanki izleyiciye tercih yapma ve yayın akışını belirleme gücü veriyormuş gibi hissettirmesinde. Gramsci'nin hegemonyanın oluşması için rızanın kazanılması gerektiği fikrinde olduğu gibi o platformdaki egemen söylem için izleyicinin rızası bu hissi vermesiyle alınıyor. Dahası dizi sürelerinin kısıtlanması, reklamlarla kesilmemesi ve dijital platformda (televizyon kalitesinin zaman zaman altına bile düşse) bir şey izlemenin bile bir statü kaynağı haline getirilmesi de bu hegemonyanın tahkim edilmesine güç veriyor.
Peki, dijital platformlarda nasıl bir hegemonya var?
Her dizinin, filmin bir şekilde LGBT konusuna bağlanması çok konuşuldu. Batı toplumlarının tersine Batı-dışı toplumlarda hala en güçlü kurumun aile olması ve o milletlerin millî kimliğinin, dayanışmasının inşasında aile kurumunun önemli rolü kuşkusuz ailenin bu şekilde hedef alınmasını da beraberinde getiriyor.
MİT DEAŞ’I VURDU ABD SANKİ BOZULDU!
TUNCA BENGİN / MİLLİYET
Hâlâ da ABD aynı kafada ve aynı yalanlarla Türkiye’yi engelleme hesabında. Onun için de hiç utanmadan sıkılmadan MİT’in bu başarısını görmezden gelmeye, pek renk vermemeye çabalıyor. Daha doğrusu, hazmedemiyor. Niyesi de açık: Suriye’nin kuzeyi başta CIA ve MOSSAD olmak üzere İngiliz, Fransız, Alman ne ararsan tüm gizli servis ajanlarının cirit attığı bir yer. Bölgeye ABD Genelkurmay Başkanı, Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı gelip gidiyor, hal böyle olunca da DEAŞ’ın oradaki varlığından haberdar olmamaları mümkün mü? Hadi, olmadı, hepsi DEAŞ’ı atladılar diyelim, Türkiye’nin açıklamasından sonra anında bunu teyit edememeleri olası mı kendi istihbarat kaynaklarından?.. Onlar da takip ediyordu büyük olasılıkla ya da kontrolleri altındaydı. Belki de kullanmayı planlıyorlardı. Dolayısıyla, MİT şu anda onların oyununu da bozdu. DEAŞ’ın liderini gitti temizledi. Yaparken de bunu ABD’yle falan paylaşmadı. Bildirseydi teröristi uyarabilirlerdi. Malum, bu anlamda sabıkaları hayli kabarık. Bu örgütle TSK şehit verme pahasına mücadele ederken, İncirlik’ten, bizim üssümüzden kalkan koalisyon uçakları edindikleri istihbaratı Türkiye ile paylaşmıyorlardı. Tabii ABD açısından bir başka hazmedememe, utanç noktası da şu:
Teröristin bulunduğu evde kamufle edilmiş bir yer altı sığınağı da var. MİT’in özel operasyon timi binaya giriyor terörist yakalanacağını anlayınca üzerindeki intihar yeleğini patlatıyor. 4 saat sürdüğü belirtilen operasyonda sivillere herhangi bir zarar gelmiyor. Bir de ABD’ninkilere bakalım. Sadece 30 Kasım 2022 ‘de önceki lider Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’ye yönelik operasyonda terör örgütünün elebaşıyla birlikte aralarında 6 çocuk ve 4 kadının bulunduğu 13 kişi öldürüldü. Yani ABD terörle mücadele denildiğinde ne sivilleri düşünüyor ne çocukları ne de insan hakları aklına geliyor. Bu anlamda Irak’ta Afganistan’da ve daha birçok yerde yaptıkları da ortada zaten.