5 Nisan Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

İNCE, KILIÇDAROĞLU’NU DAĞITIYOR

ALİ SAYDAM / YENİ ŞAFAK

Muharrem İnce ‘olayı’nı Türkiye siyasi tarihi açısından iyice incelemekte yarar var…

İnce, attığı bir tweet’te bazı şahısların TV yayınlarında söylediklerinden yola çıkarak kendisiyle ilgili sayısal referanslar vermişti… Bir de Cumartesi akşamı yayınladığı 4 sayfalık mektup var…

Önce o referanslara bakalım… İsmail Saymaz: “İki araştırmada, Panorama ve Türkiye Raporu’nda, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı oyu %10’un üzerine; Memleket Partisi’nin oyu %5-6’nın üzerine çıkmış…”

Fatih Ertürk: “Muhalefetin ve diğer tüm partilerin anketlerinde Muharrem İnce, kararsızlar dağıtılmadan %11-12, dağıtıldıktan sonra %14-15 civarında oyda hâlâ devam ediyor… Memleket Parti’sinin oylarının %7’nin üzerine tırmanma eğiliminde olduğunu söylüyorlar… DEVA Partisi, hem kendi anket yaptırıyor hem de diğer anketleri satın alıp kullanıyor. Buna göre İnce’nin oyu bugün %14-15 civarında...”

Osman Sert: “Muharrem İnce çok önemli bir faktör. Bizim araştırmamızda 1. turda %10 ve üzerinde oy alıyor, çok önemli bir rakam.”

Murat Gezici: “Muharrem İnce’ye, partisine, oy verebilir misiniz; diye sorduğumuzda %14’lere kadar çıkabiliyor. Bence bunları muhalefet görüyor, o yüzden bu diyalogları geliştireceklerdir.”

Öyle anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu bu gelişmeyi göremedi… Tıpkı inşası konuşulurken Sabiha Gökçen Havalimanı’na uçakların inmeyeceğini, Togg’un temelleri atılırken böyle bir aracın geliştirilemeyeceğini, Karadeniz’den doğalgazın çıkarılamayacağını, çıkarılsa da dağıtılamayacağını söyleyip bütün büyük projelere karşı çıkarken de geleceği göremediği gibi…

O nedenle de iş işten geçtikten sonra İnce’nin kapısını çaldı… Birlikte hareket etmek için uygun zamanın kaçmasını bekledi… Şimdi ise CHP’li trolleri ve partili sanatçıları saldı üstüne… İşe yarayacakmış gibi…

‘SANSÜR İSTERİZ’

MELİH AŞIK / MİLLİYET

Türk edebiyatının en parlak isimlerinden Sabahattin Ali, 1948 yılının 2 Nisan günü Bulgaristan sınırında öldürüldü.

Ölümünden bu yana geçen 75 yılda cinayetin üzerindeki karanlık perde kaldırılamadı. Onu Bulgaristan’a kaçıracak olan Ali Ertekin adlı katil ifadesinde iddia ettiği gibi bir tartışma anında sopayla mı öldürmüştü? Yoksa cinayet devletin gizli servisi adına mı işlenmişti? Bir başka iddiaya göre Ali, Kırklareli’nde bir karakolda işkencede öldürülmüş olaya cinayet süsü verilmişti.

Bugüne dek gerçek ortaya çıkarılamadı.

Sabahattin Ali’nin mezarı bile yoktur. Ormanda bulunan cesedine ait kemiklerini devlet ailesine teslim etmediği gibi nereye gömüldüğü de açıklanmamıştır. Ali, bir kısmı hapislerde geçen 41 yıllık çileli hayatına üç roman, pek çok hikâye ve şiir sığdırdı. Kürk Mantolu Madonna adlı romanı bugüne dek 2 milyondan fazla sattı. “Görecek günler var daha, aldırma gönül aldırma” diyen şiiri dillerde şarkı oldu.

Marko Paşa dergisinde siyasi mizah yazardı. Bir yazısının başlığı “Sansür istiyoruz”dur. Dergi sık sık mahkemece kapatılınca, yaptığı çağrıda, Abdülhamit dönemindeki gibi yazıların yayından önceden sansürden geçirilmesini ister, böylece kapatılmaktan kurtulacaklarını yazar. Hükümetle dalga geçer.

SON DAKİKA SÜRPRİZLERİNE HAZIR OLUN

DENİZ SİPAHİ / HÜRRİYET

Listelerin Yüksek Seçim Kurulu’na verilmesine sayılı günler kaldı. Böyle günlerde bizlerin telefonları çok sık çalar. Genellikle kulis bilgilerimiz de doğru çıkar.

“Kimler var listelerde” diye yine soruyorlar.

Bazı isimleri biliyoruz, tahmin ediyoruz.

Ama inanın ilk defa bu kadar belirsiz bir dönem yaşıyoruz. Çünkü ittifaklar var, ittifaklar içinde de ittifaklar yaşanıyor.

Ve sayılı günler kalmasına rağmen hala belirsizlikler var. Türkiye’de siyasette 24 saatin bile uzun olduğunu örnekleriyle hatırlıyoruz.

Hatta öyle bir hafta sonu var ki; “Millet ittifakı dağıldı” dendiği bir dönemde fırtınalar esti.

Yoğun geçen bir hafta sonundan sonra altılı masa kaldığı yerden yoluna devam etti ve sonrasında da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı netleşmiş oldu.

Cumhur İttifakı’nın bu süreçte daha rahat olduğu bir gerçek... MHP kendi listeleriyle seçimlere gidiyor. BBP ve Yeniden Refah Partisi’nin ise AK Parti listelerinden girmesi bekleniyor.

Yeniden Refah Partisi’nin son anda karar değiştirerek Cumhur İttifakı’na dahil olduğunu da unutmamak gerek. CHP ve İYİ Parti arasında ayrı görüşmeler yapılıyor. Seçime girecek olanların 41 ilde aday göstermesi gerekiyor. 9 Nisan’da hiçbir ilden aday göstermez, bir başka partinin listelerinden girerse otomatik olarak düşmüş olacak.

Yani neresin bakarsanız bakın, zorlu bir dönem yaşanıyor. O yüzden 9 Nisan günü listeler açıklandığında sürprizler de olabilir.

Sonuçta son ana kadar bu pazarlıklar, görüşmeler devam edecek gibi gözüküyor.

MUHARREM İNCE KÜRESELCİ Mİ ‘YERLİ VE MİLLİ’ Mİ?

MAHMUT ÖVÜR / SABAH

İşte o boşluk, son iki aya kadar görünmeyen Muharrem İnce'yi görünür kaldı. Böylece CHP ve İyi Parti'den kaçanlar ve iki ittifak karşısında kararsız kalanlar oraya yöneldi. Bu yönelişe, içi boş bir rüzgâr mı etkili oldu yoksa İnce'nin ilkeli duruşu mu?

Bunu İnce'nin ortaya koyduğu ilkeleri parti tabanına mal edip etmeyeceği ve süreci doğru yönetip yönetmeyeceği gösterecek.

Doğrusu hakkını da teslim edelim, İnce'nin son çıkışları, ona saldıranlar görmek istemese de siyasi bir itiraza ve ilkelere dayanıyor. Başından beri İnce iki temel kırmızı çizgiyi sahiplendi. CHP yönetiminden farklı olarak teröre ve terörle ilişkili siyasi partilere karşı net bir tavır koydu:

"Teröre karşı net bir duruşumuz var, terörün her türlüsüne. Öyle yağma yok. Oyu varmış, gizli görüşelim yok kardeşim. PKK'yı kınamıyorsan, FETÖ'yü kınamıyorsan, IŞİD'i kınamıyorsan istemiyoruz git. Terör sempatizanı başka parti var, onlara gidebilirsin."

İkinci kırmızı çizgisi de dış politikayla ilgiliydi:

"Libya'da olmalıyız, çünkü Mavi Vatan'ı savunuyoruz. Suriye politikası yanlıştır ama Libya politikası doğrudur."

Bir siyasi partinin ana omurgasını oluşturan iki temel konuda İnce, Yedili Masa'dan çok farklı bir yerde duruyor. Hatta Cumhur İttifakı'na daha yakın bir yerde... Bu da küreselcilerle iş tutan solda; "yerli ve milli" bir çizgi boşluğunu dolduracağı ihtimalini güçlendiriyor. Arkasını getirir mi bilemem ama böyle bir şansı var.

SİYASETİN ERDEMSİZLERİ

YAŞAR HACISALİHOĞLU / AKŞAM

Türkiye'de son yıllarda bir kitle ortaya çıktı. Yalanın en kuyruklusuna bile kolayca inanan ve inanmak isteyen bir kitle.

Yalanın; karalamaya, aşağılamaya, iftiraya varan dozunu da hiç önemsemeyen bir kitle.

Bir söz vardır; iftiranın yakışanından korkunuz. Bu kitle için iftiranın yakışmasının da bir önemi yoktur. Yeter ki o iftira; nefretini, düşmanlığını, hasetliğini beslesin.

Bu kitleyi besleyenlerse; fikir fukarası, hakikat celladı siyasetin erdemsizleridir.

Siyasetin erdemsizleri; Fikirleriyle değil, kolay yakıştırmalarla, basit hesaplarla, fitne çıkarmayı marifet bilerek, yalanın alıcısı, taşıyıcısı kitleyi sürekli besleyenlerdir.

Siyasetin erdemsizleri; olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi göstermeyi çok iyi bilendir.

Bununla sonuç almanın daha hızlı ve daha yaygın olmasını öncelikli sayandır.

Siyasetin erdemsizleri; özellikle sosyal medyada yalanın hızla yaygınlaşabilme imkanına önem verendir. Onlar için; "gerçek çizmesini giymeden, yalan dünyayı iki kez dolaşırmış" sözü kıymetlidir.

Siyasetin erdemsizleri için, ülke-millet çıkarı değil, kişisel bağlılıkları ve onun çıkarları önceliklidir. Değerlerin kucaklayıcılığına uzaktır. İnanca yabancıdır. Kolay yoldan sonuç almaya çalışır. O yüzden hakikatin zahmetli ama çok kıymetli ağırlığından kaçar. Hakikat hiç haz etmediğidir. Ülkesinin karşılaştığı sorunun esasını anlamaya çalışmaz. Sorunun sebebini, arzu ettiğinde istediğine ciro etmekte çok mahirdir. Küresel salgın olur, küresel gıda, enflasyon, enerji krizi yaşanır, onun için sebebi bir kişinin varlığıdır. Darbe girişimi olur, deprem olur yine sebebi o bir kişinin varlığıdır.

Sonraki Haber