5 Şubat Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
TARİHLE YÜZLEŞMEK LAUBALİLİĞİ!
İLBER ORTAYLI - HÜRRİYET
2022 yılında alınan bir kararla Amerika’daki OTSA (Osmanlı ve Türkiyat Araştırmaları Derneği), Ord. Prof. Ömer Lütfi Barkan, Prof. Halide Edip Adıvar, Ord. Prof. Fuad Köprülü’nün isimlerinin verilen ödüllerden çıkarılmasına karar vermiş. Üçü de ırkçılık ve aşırı Türkçülük ile itham ediliyormuş. Maalesef ABD’de de olsa, Avrupa’da da olsa tarihle yüzleşmekte de (tabir de gülünç) insanlarımız Türklere has alaturka davranıştan kurtulamıyor. Tavır olarak hoş değil, laubalilik. (…) Maalesef ABD’de de olsa, Avrupa’da da olsa tarihle yüzleşmekte de (tabir de gülünç) insanlarımız Türklere has alaturka davranıştan kurtulamıyor. Tavır olarak hoş değil, laubalilik. Özellikle bu konuda tarih tahsil etmek isteyen, derinleşmek isteyen gençlerin; Avrupa Tarihi, Eski Çağ Tarihi, Rusya Tarihi gibi Türkoloji dışındaki alanlara, Türkiye’nin ihtiyacı dışındaki alanlara yönelmeleri gerekir. Avrupa ve ABD’de de Türkoloji ile vakit kaybetmemeleri tavsiye edilir. (…) Bu tip isimlerin silinmesini şahsî şöhret merakına bağlıyorum. Dürüst bir davranış olmadığı kanısındayım. Hiçbir memleketin tarihinde, tarihyazımına ve edebiyata mal olmuş isimlerin yeniden bu şekilde kabaca ve bilgisizce değerlendirilmesine şahit olunamaz.
JEOPOLİTİK KUŞATMANIN YANSIMALARI
DR. ERAY GÜÇLÜER - AKŞAM
Emperyal güleçler tarafından nihayetinde İran'a yönelik doğrudan bir saldırı veya İran'ın işgal edilmesi düşünülmemekte, asimetrik yöntemler kullanılarak yapılacak uzun süreli yıpratma saldırılarıyla İran'ın 4 ayrı bölgeye ayrılması ve bunlardan oluşacak konfederatif bir yapı kurulması amaçlanmaktadır. (…) Gazze Savaşı'nda Hizbullah'ın Hamas'ı yalnız bırakması, yıllardır PKK'ya Irak, Suriye ve kendi sınırları içerisinde destek vermesi, ABD'nin müttefiki Hindistan'la Stratejik iş birliği yapması, şeytanlaştırdığı ABD ve Batı ile gizli kapılar arkasında iş tutması, İran'ın dış politikadaki kıvrak manevraları olarak yorumlanabilir. (…) Bu arada küresel güçlerin hedefinde Türkiye'nin de olduğunu bilelim. Ancak Türkiye'nin kurumsal milli güç kapasitesinin yüksek olması nedeniyle, içeriden de dışarıdan yapılan saldırılara karşı koyabilecek gücü var. Yakın gelecekte Türkiye'nin milli güç kapasitesinin artışına bağlı olarak kendi jeopolitik alanında küresel güçlerin hegemonik baskısını daha da kırması muhtemelken İran için aynısını söylemek çok mümkün değildir. Sonuç olarak güneyimizi çok daha hareketli günler beklemektedir.
İNTİHAL
MİNE G. KIRIKKANAT -CUMHURİYET
Aydınlar, toplumun bilinç ve ahlak düzeyinden en az politikacılar kadar sorumludurlar. Aydınların etik sahibi olmadıkları bir toplumda, ahlak modeli yoktur. Mahkemenin gerekçeli intihal kararını takiben 124 yazarın “İntihalin suç sayılması yaratıcılığımıza tehdittir” anafikriyle temyiz mahkemesini etkilemek için imzaladıkları bildiri, işte bu anlamda evrensel bir utanç anıtıdır. Bayanlar, Baylar... Türkiye’de hırsızlık her alanda ve bunca yaygınsa öncelikle sizler fikir hırsızlığını savunduğunuz, hatta çalmadan özgün fikir üretemediğiniz içindir!
EĞİTİME ‘YEREL’ BAKIŞ
ABBAS GÜÇLÜ - MİLLİYET
Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizin en önemli sorunlarından birisi de mahallede gidilecek okul ve barınacak yurt bulunamaması. MEB’in ve Yurtkur’un bu konudaki en önemli sızlanma nedenlerinden birisi de okul ve yurt yapacak arsa yokluğu! Gökdelenler dikmeye, pahalı siteler kurmaya arsamız var ama en temel gereksinimiz olan okul ve yurt yapılacak arsa bulamıyor olmamız kabul edilemez. Belediye başkan adaylarımızdan okul ve yurt için arazi tahsisi yapılacağına yönelik samimi açıklamalar bekliyoruz. Hatta bir adım ötesine geçip “Ülkemizin en iyi öğretim kurumları bizim kentimizde, bizim mahallemizde olacak” sözü istiyoruz. Söz konusu hizmet ise çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için hizmet etmekten daha önemli ne olabilir ki?.. Eğitim kadar önemli bir başka konu ise tarım! Tüm öngörüler, önümüzdeki 20 yıl içerisinde, dünya genelinde, kuraklığa dayalı ciddi bir kıtlığın olacağı yönünde. İşte bu yüzden binlerce yıllık antik kentlerde olduğu gibi yerleşim birimleri ve büyüme bölgeleri tarıma uygun olmayan alanlarda kurulmalı, tarım arazileri asla imara açılmamalı ve tarım dışında farklı amaçlar için kullanılmamalıdır. Bu yönde de başkan adaylarımızın söz vermelerini istiyoruz.
SABAH YAZARLARINA TAVSİYE: SOĞUK İÇİNİZ!
Sabah gazetesi yazarı Okan Müderrisoğlu önceki günkü yazısında, Coca-Cola'ya yönelik boykotu ele alırken "uluslararası aktörlere mesaj verilmesi amaçlanırken kantarın topuzu kaçırılmamalıdır!" dedi. Dün de yine Sabah gazetesinden Hülya Güler, aynı konuyu benzer cümlelerle yazdı.
Güler, “Türkiye ve bölge ekonomisiyle bu kadar entegre Coca Cola'nın boykot edilmesi hedefe ne kadar hizmet ediyor? Sadece Türkiye'de 1 milyon kişilik bir ekosistemi besleyen Coca Cola'ya dümdüz bir ABD şirketi muamelesi yapmak artık ne kadar mümkün.” diyor.
Boykot önemli bir mesele. Tartışılabilir bir yönü de var. Örneğin gazetemizin yazarı Utku Reyhan, 7 Aralık 2023’te yazdığı “Kola Öldürüyor da İncirlik Yaşatıyor mu?” yazısında şunu soruyordu:
“Vatanımızdaki İncirlik Üssü’nden kalkan Amerikan askeri nakliye uçaklarının Güney Kıbrıs’taki İngiltere’nin Agratur Üssüne uğrayarak oradan İsrail’e geçmesi sizi daha mı az rahatsız ediyor ki bu konuda sessizsiniz? İncirlik’ten İsrail’e bu yolla silah ve mühimmat taşınıyor, üstelik gizli saklı da değil. Açık kaynaklardan takibi mümkün. Ve bunu bir tek Vatan Partisi dile getiriyor.”
Hükûmet için boykot güzel ve kârlı bir yöntem. Çünkü topu vatandaşa atıyor ve sorumluluktan kaçınıyor. Sabah gazetesi yazarlarından boykottan daha ileri atılacak, atılması gereken adımları, yorumu ve tartışmayı beklerdik. Ama maalesef daha geri bir konum içindeler. Eh, ne diyelim İsveç’in NATO’yu alınmasına ses çıkaramayanlardan kola almamasını bekleyemeyiz elbette. Türkiye’ye yönelik tehditler büyürken varsın kolayla oyalansınlar. Soğuk içiniz, afiyet olsun!