6 Eylül Medyanın Halleri

6 Eylül Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

ÖZKÖK ÖZAL’I ÖRNEK GÖSTERDİ

ERTUĞRUL ÖZKÖK-10HABER

Dün bizim hükümetimizden değil, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasından öğrendik ki…
Türkiye BRICS üyeliği için başvuruda bulunmuş.

Ülkemizin 150 yıllık istikametini değiştirecek özellikte bir adımı Ankara’dan değil, Moskova’dan öğrenmek bir vatandaş olarak ağırıma gitti.

Kapalı kapılar ardında, halktan saklanır gibi bir başvuru mu yapılmıştı yani…

Oysa daha önceki hafta Türkiye’nin uzun süreden beri ilk defa bir AB toplantısına davet edildiğini öğrendiğimde çocuklarımız için çok sevinmiştim.

Tam 20 yıl önce 17 Aralık gecesi aldığım telefon.

Dün Moskova’dan gelen kararı okuduğumda 20 yıl öncesine döndüm.

17 Aralık 2004 gecesini çok iyi hatırlıyorum.

O gece Avrupa Birliği Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı almıştı.

Ondan iki yıl önce demokratik ve adil bir seçim yapılmış ve yeni kurulmuş bir parti olan AKP yüzde 34 oyla Meclis’teki sandalyelerin üçte ikisini alarak iktidar olmuştu.

Arkasındaki halk oyu yüzde 34’tü…

CHP’li kayınvalidem Erdoğan ve Gül’e teşekkür etmişti.

O geceyi çok iyi hatırlıyorum.

Rahmetli kayınvalidem Perihan Oral beni arayıp aynen şunu söylemişti:

“Sayın Abdullah Gül ve Sayın Tayyip Erdoğan’la konuşursan benim için de AB’deki bu kararın alınmasını sağladıkları için teşekkür et…”

Bunu söyleyen insan, eşi beş dönem CHP milletvekilliği yapmış, bütün ailesi kurulduğundan beri CHP’li olan bir Cumhuriyet kadınıydı.

Çocukları ve torunları ve bu ülkenin demokrasisinin, refahının geleceği için çok sevinmişti karara…

Seçimde yüzde 34 oy almış AKP o gece Türk milletinin çok geniş bir çoğunluğunun desteğini almıştı.

Ertesi gün Türkiye’de yayınlanan gazetelerin manşetlerine bakarsanız, bir milletin coşkusunu ve sevincini görürsünüz orada.

Çünkü bu milletin 150 yıllık istikametini pekiştirecek tarihi bir karardı.

O kararı millet almıştı.

Bugünse BRICS’le ilgili haberlere bir bakın, nasıl…

Şimdi Türkiye tarihi bir kararın eşiğinde…

İstikametini Batı’dan Doğu’ya çevirecek yeni bir oluşuma yöneliyor.

Bu dedikodu dört gündür konuşuluyor.

Ama bakın ülkenin medyasına…

Türkiye’nin artık birinci medyası haline gelen internet haber siteleri ve Youtube yayınlarında en küçük bir coşku görüyor musunuz?

Bırakın onları..

İktidarın tamamen kontrolündeki klasik gazete ve televizyon kanallarında bir heyecan var mı…

Oysa hepimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı hatta onların çocuklarını ilgilendiren tarihi bir adım atıyor Ankara…

AB’ye tam üyelik adımını bizzat Özal’ın unutulmayan basın toplantısıyla öğrendik

Rahmetli Özal AB’ye tam üyelik başvurusunu tarihi bir basın toplantısıyla bizzat kendisi açıklamıştı.

Bakın ertesi günkü gazetelerin manşetlerine…

Büyük bir coşku ve heyecan vardı ülkede…

Peki Ankara bu BRICS kararını nasıl aldı?

Kaç kişi tartıştı?

Tek kişi aldı bu tarihi kararı…

Ve bu kaçıncı karar…

EDİTÖRÜN NOTU:

Sayın Ertuğrul Özkök’ün Batı sistemi taraftarı olduğu malum. Kendisi AB’yi açıktan savunuyor. Fakat Sayın Özkök’ün Türk yetkililerin sessiz kalmasına vurgusu da dikkat çekici. Biz de BRICS başvurusunu ilk Bloomberg’den öğrenip yetkililere sorduk. Yalanlama gelmedi ama, “Bu bilgiyi biz sızdırmadık.” yönünde bir açıklama yapıldı. Aydınlık olarak Türkiye’nin BRICS ve ŞİÖ’ye girmesini yıllardır destekliyoruz. Bunu parti programına yazan tek parti de Vatan Partisi. Türkiye denge politikalarıyla oyalanmaktan vazgeçip, yeni uygarlığın yükseldiği Asya’daki onurlu yerini hızla almalı. Devlet yetkililerimiz de bu konuda cesur ve kararlı olmalı.

BENİM GÖZÜMDE TEĞMENLERİN YEMİNİ

AHMET HAKAN - HÜRRİYET

- ZORLAMAYALIM: Genç teğmenlerin yemin ederken söyledikleri sözlerde bir sorun yok. Bağımsızlığa, demokrasiye, laikliğe yapılan vurgular kimi neden rahatsız eder anlamış değilim. Zorlama yorumlarla bu ifadeleri karanlık yerlere çekmek ne kadar da yanlış. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözüne de politik bir slogan muamelesi yapılmamalı.

- ŞÜPHELER ŞÜPHELER: Çok eski zamanlarda değil, AK Parti’nin iktidarda olduğu günlerde “Genç subaylar rahatsız” manşetini atmıştı Mustafa Balbay. “Altımı tutamıyorum” diyen koca koca generaller çıkmıştı ortaya. Buralardan geliyoruz. Olaya şüpheyle, tereddütle yaklaşanların zihinlerinde bunlar var. Onları da anlayışla karşılamak lazım.

- DİSİPLİN DE DİSİPLİN: Ordu demek disiplin demek. Ordu demek hiyerarşi demek. Bu açıdan bakıldığında kekremsi bir taraf yok değil teğmenlerin yemininde. Bir kısım teğmenin kılıçlı yemin gösterisine katılması, bir kısmının katılmaması... Burada sorun var mesela. Hiyerarşi dışı eylem yapar gibi bir hava... Askerlik mesleğine pek yakıştırılamıyor sanırım.

- ART NİYET YOK: Ben bu teğmenlerin, sivil iktidara karşı bir meydan okuma içine girdiklerine asla inanmıyorum. Amaçlarının sivil iktidara yönelik bir tutum almak olduğuna zerre kadar inanmıyorum. Öyle olsa yemini ettiren Ebru Teğmen, “Birincilik diplomamı Sayın Cumhurbaşkanımızın elinden almanın onurunu yaşıyorum.” diye paylaşım yapmazdı.

- SÖYLENTİLER: TSK’ya tarikatçıların, cemaatçilerin doldurulduğuna dair epeydir bir yalan var ortalıkta dolaştırılan. Harp okulları da bu yalandan payını aldı. Kılıçlı yeminin temel motivasyon kaynağının bu yalanlar olduğunu düşünüyorum. Genç teğmenler, biraz da bu yalanlara isyan ettiler sanırım.

- HANGİ FOTOĞRAF: Biz artık teğmenlerin yemin fotoğraflarına odaklanmaktan vazgeçelim. Teğmenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden diplomalarını alırken yaşadıkları gururu yansıtan fotoğraflara odaklanalım. Onlar daha anlamlı. Onlar daha önemli. Onların mesajı daha net.

- KESELİM ARTIK: Bu tartışmadan memleket lehine bir şey çıkmaz, çıkmayacak. Bu tartışma, daha çok ayrışmamıza yol açacak. Bitirelim bu tartışmayı. Keselim artık. Tamam, uyanık olalım. Tamam, dikkatli olalım. Ancak pırıl pırıl genç teğmenlerimizi daha fazla töhmet altında tutmaktan da vazgeçelim.

TÜRKLERİN DOĞU VE DOĞULULUK MESELESİ

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - YENİ ŞAFAK

Kimlikler dünyâsı kaçınılmaz olarak bağlılık doğuruyor. Doğululuk ise bir kimlik değil. Daha çok bir sendrom. İşâret etmeye çalıştığım üzere, yukarıda kabaca ele almaya gayret ettiğim üzere kimlikler dünyâmızın her bir tarafına şu veyâ bu ölçüde sirâyet ediyor.

Bu sendromu, Batı’ya rağmen Batıcılık gibi çok tuhaf bir ilkesi olan; zihnindeki değil, pratikte karşılaştığı Batı’dan sukut-i hayâle uğramış en Batıcı Türkçünün serzenişlerinde, şikâyetlerinde ve yer yer çok sertleşebilecek tepkilerinden başlayarak her kesimde görebilirsiniz.

British Museum’dan kaçırılmış eserleri talep eden dikkatli bakıldığında, Halikarnas Balıkçısı’nın Anadoluculuğu, ne kadar da Doğululuk kokan bir Batıcılıktır. Doğululuğumuz meselesi, eğer erbâbının eline düşerse ne kadar parlak bir doktora tezi olur, değil mi?

Sonraki Haber