68 Kuşağından sekiz sanatçı sergide bir araya geldi

İbrahim Karaoğlu küratörlüğündeki ‘68’liler 8 Ressam’ sergisi, 68 kuşağından sekiz sanatçıyı bir araya getirdi. Ressamlardan M. Zahit Büyükişliyen, serginin temasını Aydınlık’a anlattı

ZAFER BİLGİN

Galeri Soyut Çayyolu’nun “68’liler 8 Ressam” adlı sergisi, 12 Şubat günü sanatseverlerle buluştu. 68 kuşağından 8 ressamın eserlerinin yer aldığı sergide Aydın Ayan, Ergin İnan, Fevzi Karakoç, Hanefi Yeter, Hayati Misman, Resul Aytemür, Veysel Günay, M. Zahit Büyükişliyen’in eserleri sergileniyor. İbrahim Karaoğlu küratörlüğünde düzenlenen sergide yer alan sanatçılardan ressam M Zahit Büyükişleyen ile “68’liler 8 Ressam” sergisini konuştuk. Serginin temasına açıklık getiren Büyükişleyen, 68 kuşağının ortaya çıkışını ve sanatla olan ilişkisini anlattı.

‘SANAT VE SİYASET YÜZYILLARDIR İLİŞKİ İÇİNDE’

  • Serginizin teması 68’li olmak… 68’li olmak ne demek?

 Serginin teması, 68-8, yani 68 kuşağından 8 çağdaş ressam koduyla başladı. Aslında bu söylemin sorun yaratacağını tahmin ediyor, “ben de 68’liyim, neden ben yokum?” eleştirisini bekliyordum. Nitekim daha sergi açılmadan eleştiriler gelmeye başladı. 

“Kutluyorum. ‘68’liler’ olarak adlandırılmasına itirazım var. 68’liler her şeyden önce siyasi bir kavram ve olgudur. Her yerde tartışabilirim. Doğum tarihi kurtarmaz. Hayırlı olsun, her şey gönlünüzce olsun” -İ.Ç.

Bir başka görüş; “68’liler sergisini ve o ruhu taşıyan herkesi kutluyorum”- E.B.

Bir diğer muhalif; “Bir 68’li olarak, başlığa ufak bir itirazım var; ‘68’li Sekiz Ressam’ demek başka, ‘68’liler; 8 ressam’ demek başka anlama gelir.”- O.T.

Kanımca herkes bu sergiyi kendine göre yorumlayabilir, itiraz da edebilir. Aslında bu sadece başlığın anlamıyla ilgili bir tartışmadır. 68 kuşağı fenomenini, sadece siyasi bir kavram, bir olgu olarak tanımlamak mümkün müdür?

Sanat ve siyaset yüzyıllardır evrende ilişki içindedir. Sanat, kaynağını din, dil, mitler, ekonomi gibi birçok etkenden aldığı gibi, siyasetten de alır. Bunu tartışmak bile anlamsızdır.

68 kuşağı, yumurtadan çıkar gibi kendi kendine oluşmadı. 68’liler, çiçek çocukları, hippiler ve başkaldırı ve özgürlük ortamının hüküm sürdüğü 60 kuşağından beslendi. 27 Mayıs darbesi olduğunda, orta ikinci sınıf öğrencisiydim. Antidemokratik ve faşistçe bir başkaldırı olarak yorumlanabilecek bu dönemde, bazı yanlış uygulamalar yapılmış olabilir ama 27 Mayıs devrimi, belli ölçüde basın özgürlüğüne olanak sağlamıştı. O yaşlarımda, ağabeylerimin eve getirdiği “Kim”, “Akis” dergilerini okuyordum. Lise çağlarına geldiğimde, Varlık dergisinde Yaşar Nabi, Akşam gazetesinde Çetin Altan ve Cumhuriyet gazetesinde İlhan Selçuk genç nesil tarafından takip ediliyordu. Fakir Baykurt romanları okunuyordu. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Asiye Nasıl Kurtulur gibi kapitalist düzeni eleştiren oyunlar kapalı gişe oynuyordu. Üniversite gençliği fikir kulüpleri kuruyor, paneller düzenliyordu. Böylece, Kemalizm, Atatürkçülük, Sosyal Demokratlık, Devrimcilik ruhu gelişti. Bu ortamda sanattan bahsetmek yanlış olabilir miydi? Tabii ki doğum tarihi kurtarmaz. 68 kuşağı, işte böylesi hararetli bir dönemde oluşan heyecan atmosferinin sonucunda ortaya çıktı. 

‘BİR IŞIK YAKTIK DEVAMI GELECEK…’

  • Türk resminin önemli sekiz ismi bu temada buluşuyor. Sekiz ressamın 68 kuşağı temasıyla bir araya gelmesi nasıl oldu?

Bu sergiye katılan bizler, elbette ki 68 kuşağına ait plastik sanatçılarının tümünü temsil etmiyoruz. Bu sorumluluğu şimdilik 8 kişi paylaşıyoruz. Aslında sayımız 100’ü aşkındır: Bu dönemin bayraktarlarından heykeltraş Mehmet Aksoy, Zafer Gençaydın, Mehmet Özer, Halil Akdeniz, Adem Genç, Bilal Erdoğan, Abrurrahman Kaplan, Remzi Savaş, İbrahim Demirel, Balkan Naci İslimyeli, Hüsamettin Koçan, Osman Dinç, İbrahim Çiftçioğlu, Orhan Taylan, Yusuf Taktak, Hasan Pekmezci, Gören Bulut, Umur Türker, Ümit Sarıarslan, Cengiz Çekil, Hüseyin Bilgin, Ferit Özşen ve daha niceleri… 68’li olmak, doğum tarihinden veya o dönemde üniversite öğrencisi olup olmamaktan bağımsız, bir “bilinç” ve “ruh”tur.

Hacettepe’de Heykel Bölümü başkanlığını yaptığım dönemde yüksek lisans öğrencim olan Mehmet Subaşı, yeni açtığı Galeri Soyut’ta büyük bir sergi yapma fikrinden söz ettiğinde, bu ruhu taşıyan kişileri bir araya getirmek istedim. Dönemin zorlu koşullarını yaşarken özgünlüklerini perçinleyen Gazi’den mezun 3 sanatçı, Akademi’den mezun 3 sanatçı ve Tatbiki’den mezun 2 sanatçı olarak, saçma ayrımcılıkları geride bıraktık ve sekiz kişi bir ışık yaktık, bunun devamı gelecektir. Bize böylesine büyük heyecan veren bu etkinlikte buluşmamızı sağlayan Mehmet Subaşı’ya teşekkür ederiz.

 ‘SANAT, RÜYALARLA YAŞAMIN BULUŞMASI…’

  • Aradan geçen yarım yüzyılı aşkın zamandan sonra, bugün sanatçının aydın olarak sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz?

Bu soruyu, yakın dostumuz, sanat yazarı ve küratör İbrahim Karaoğlu’nun sunu yazısıyla yanıtlamak isterim: “Umulmayan değişim ve dönüşümler gerçekleşir tarihin kimi kırılma anlarında. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz artık. Sonrası yeni başlangıçlar yaratır. II. Dünya Savaşı böyleydi; en büyük kırılma anlarındandı tarihin. Milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Yanmış, yıkılmış evler… Babasız çocuklar, eşini yitirmiş kadınlar… Salgın hastalıklar kaldı geriye, göçler oldu, sınırlar değişti… Bu dönemde doğanlar, 60’lı yıllarda; entelektüel odaklı bir farkındalık ve karşı kültür hareketi yarattılar. Yaşadıkları sistemlerin baskılarını, köhnemiş aygıtlarını, saçma sapan geleneklere tutsaklığı sorgulayan; özgürlükçü, savaş karşıtı bir barış kuşağı oluşturdular. Onlara 68’liler denildi. Yalnızca gençlikleriyle değil, tüm ömürleriyle tanımlanıp etkin oldular; siyasette, kültürde ve sanatta. Bu kuşaktan gelen sanatçılar, yarattıkları etkiyi, oluşturdukları kültürü, normları, kalıcı değerleri, edindikleri yeni değerlerle bütünleştirdiler. Mitik, sembolik ve kutsayıcı bir duygusallık içinde olmadan; yaratıcılıklarının sınırlarını çağdaş, modern yönelişlerle genişlettiler.

Her şimdi, uzak bir geçmişin izlerini taşır. Bu etkinlikte yer alan sanatçılar, kendi kuşaklarının içsellenmiş değerleriyle, belleklerindeki izlerle, kendilerine özgü, imgeleriyle, özgün biçemlerle yarattıkları yapıtları, sanatseverlerle buluşturuyor Galeri Soyut’ta. Ve bu buluşma sanat dolu bir bütünleniş. Zaten bir buluşma değil midir sanat; düşle gerçeğin, arkaik olanla çağdaşın, rüyalarla yaşamın... Ve böylesi buluşmalarda, biriktirdiğimiz şeyleri paylaştıkça daha bir çoğaltıp dönüştürmez miyiz yaşamı...”

ÜRETİM VE SÖMÜRÜSÜZ DÜNYA

  • Küresel salgından sonra yeni dünyada sanat için neler söylersiniz?

Küresel salgın, içimize dönmemizi sağlamış olabilir. Uzun zamandır eylemde olan ve içinde sanatçıları da barındıran insanlığın durup düşünmesine olanak tanımıştır kanısındayım. Bu durum, böyle bir korku atmosferinin belki de tek avantajıdır.

Türkiye’de patates, soğan, fındık üreticisi zararda, kullandığı malzemeyi bile karşılayamıyor, hatta ürününü tarladan toplayamıyor. Tüketici ise ürünü satın alamıyor, fiyatlar fahiş. Öte yandan aracı, komisyoncu hiçbir şey yapmamasına rağmen kazanıyor. Günümüzde Türkiye’de sanat üretenler ve alıcılar açısından da durumun özeti bu diyebiliriz. Aracıların, müzayedecilerin işleri ise tıkırında. Bu konuyu açacak olursak söylenecek çok şey var.

Pandemi sonrası, insanlık olarak değişmemiz ve bir şeyleri değiştirmemiz kaçınılmaz oldu. Yeni dünyada hayvanları, doğayı ve diğer insanları sömürmeden yaşayabileceğimiz yeni bir sistem kurmalıyız. Sanatçılar da doğal olarak bu değişimin öncüsü olacaktır. “68’liler 8 Ressam” sergisi, 30 Mart’a kadar Ankara Çayyolu’ndaki Galeri Soyut’ta ziyaret edilebilir.

ZAHİT BÜYÜKİŞLİYEN KİMDİR?

1946 Adana doğumlu sanatçı M. Zahit Büyükişliyen, 1966 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden mezun oldu. 1971 M.E.B’in açtığı sınavı kazanarak Plastik Sanatlarda uzmanlık eğitimi için Batı Almanya’ya gitti. “Türkiye’de kırsal kesimden büyük kente göç ve büyük kentlerin çevresinde oluşan gecekonduların Türk resminde algılanması ve yorumlanması” konulu tezini vererek Kassel Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitiren Büyükişliyen, İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “Türk resminde Ankaralı Sanatçıların Etkinliği” konulu tezi ile doktora yaptı. Hacettepe ve Yeditepe Üniversitelerinin Güzel Sanatlar Fakültelerinde Resim Bölümü’nde Profesörlüğe atanarak bölüm başkanlığı ve dekan yardımcılığı görevlerinde bulunan sanatçı, sanat yaşamını İstanbul’da sürdürüyor. Yurtiçi ve yurtdışındaki müze ve koleksiyonlarda yapıtları bulunan M. Zahit Büyükişliyen’in 19 başarı ödülü, 200’ün üzerinde açtığı kişisel sergisi ve basılmış 5 kitabı bulunmakta.

Sonraki Haber