68'in yürekli devrimcisi: Merdan Aslan Emice
Merdan Aslan bana “Emice” derdi, ben de ona “Emice” diye seslenirdim. Bu, yerdeşliğimizin bir nişanesi gibiydi. Emice, çok erken olmadı mı gidişin? Yüzlerce kâğıtta notlar almıştın kitap yazmak için. Belki onlar, bir gün bir vefalı dost tarafından düzenlenip kitap yapılır.
Merdan Aslan… Hak bellediği yolda yalnız yürüyen nesli tükenen dervişlerden… Gerçeği eğip bükmeden, karşısındakini de kırmadan bir incelik içinde söyleyen “Doğrucu Davut”... Saygı ve sevginin insan bedeninde ve tininde vücut bulmuş hali... Dostluk için yaşamış bir yürek adamı… Yaşamı boyunca almak yerine, vermeyi benimseyen özveri derisi giyinmiş insanoğlu… Felsefeci olmanın çok yakıştığı adam… Arkadaşlarının gözleriyle seven yürek insanı… Kitap okumayı, okutmayı insan olmanın biricik gereği olarak benimseyen bilgi delisi… Kalıplara, dogmatizme sığmayan devrimci… Kendi kafasıyla düşünen ve yolunu çizen özgür beyin… Yaşamı boyunca gerçeğin peşinden koşan yorulmak bilmez kararlı bir yürek…
Merdan Aslan, 68 kuşağı devrimcisiydi. Öğretmen okulu mezunuydu. Köy enstitüsü geleneğinin tüm olumsuzluklara karşın var olmayı sürdürdüğü bir eğitim kurumunda okumanın onurunu yaşadı hep. Yatılı okulda okumanın ona kazandırdığı en önemli şey, paylaşma alışkanlığıydı. Paraya önem vermezdi. Bilgisini, birikimini esirgemezdi kimseden. Karşısındaki kişi kim olursa olsun değer verirdi ona. Bilmediği bir şeyi söyleyen biri olunca kulak kesilirdi.
ALTIN KÜPÜNE DÜŞTÜ AMA ÜZERİNE TOZ BULAŞMADI
Öğretmen okulundan sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Bitirdiği bölümdeki doktorası tam bitiyorken tez aşamasında Amerikancı 12 Eylül darbecilerince üniversiteden çıkarıldı. Bu, içinde hep bir yara olarak kaldı. Son öğrenci affı çıktığında: “Hadi gidelim, kaydını yaptıralım.” dedim. Güldü… Ela gözleri daldı uzaklara. “Doğru diyorsun. Tezimi kısa sürede yazıp veririm. Çok da iyi olur.” dedi. Ne yazık ki bu fırsatı bir türlü değerlendiremedi.
Başkalarının en küçük işi olsa koştururdu o sorunu halletmek için. İnsanların işini görmek için yaratılmıştı sanki. Bir dönem Küçükçekmece’de belediye başkan yardımcılığı yaptı. Yani altın küpüne düştü ve üstüne altının tozu bile bulaşmadı. Siyasetçilerin rüşvet çarkında dönmedi. O çarkın dişlileri arasında cebini doldurup yok olmadı. Rüşvetçiliğe yüreklilikle karşı çıktı. Cumhuriyet ülküsünden ödün vermedi bir an olsun bir tırnak ucu kadar.
Güre’ye gidip yerleşti yirmi bini aşkın kitabıyla. Sürekli yazar, notlar alırdı. Kitap delisiydi. En büyük dileği, kitaplarını bir üniversiteye verip kendi adına bir kütüphane yapılmasıydı.
Merdan Aslan bana “Emice” derdi, ben de ona “Emice” diye seslenirdim. Bu, yerdeşliğimizin bir nişanesi gibiydi. Emice, çok erken olmadı mı gidişin? Yüzlerce kâğıtta notlar almıştın kitap yazmak için. Belki onlar, bir gün bir vefalı dost tarafından düzenlenip kitap yapılır.
Emice, çocuklarına düşkündü. Taylan Can ve Ali’den söz edildiğinde gözleri parlardı. Ölüm haberini duyduğumda önce inanamadım. Bir akrabamı, ağabeyimi, yerdeşimi, yoldaşımı, arkadaşımı, dert ortağımı yitirmenin üzüntüsü çöktü içime. Gözümden yaşlar döküldü birden. 12 Ağustos 2023 günü, Şişli Camisinin avlusuna ilk gidenlerdendim. İnsan biriktirmişti yaşamı boyunca. O insanlar da yaz sıcağında, onu sonsuzluğa uğurlamaya gelmişti. Gömütüne gittik. Orada da dostları yanındaydı. 2007’de uçmağa varmış kardeşi Mehmet Aziz’in üstüne gömüldü. Işıklarda uyusun ikisi de…