8 Mart Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

KILIÇDAROĞLU VE ERDOĞAN KAZANDI AKŞENER KAYBETTİ

ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET

Cumhurbaşkanı adaylığı yarışında Kılıçdaroğlu, kendisinden beklenenin ötesinde bir performans ortaya koydu. Daha 6 ay öncesine kadar Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, Kılıçdaroğlu’nun önünde gözüküyordu. Ayrıca 2 Mart’ta Meral Akşener, İmamoğlu ve Yavaş cumhurbaşkanı adayı olsun diye masayı terk etmişti. Kılıçdaroğlu, buna rağmen 72 saat sonra cumhurbaşkanı adayı olmayı başardı.

Bu sürecin tartışmasız kazananı Kılıçdaroğlu oldu. Kaybeden ise Meral Akşener’di. Öyle ki Akşener’in moral bozukluğu kameralara yansıdı. Liderler masasında yenilgi almış gibi bir hali vardı. Zaten toplantıdan sonra liderlerin yemeğine kalmadı.

Ağır bir yükün altına girmenin sorumluluğu Kılıçdaroğlu’nun yüzüne yansımıştı. Kısmen heyecanlıydı. Seçimi kazanıp kaybetmenin sorumluluğu omuzlarına yüklenmişti. Tabi Kılıçdaroğlu açısından zor bir durum. Kılıçdaroğlu şimdi siyasetin sırat köprüsüne çıktı. Kazanırsa heykeli dikilir, kaybederse hain ilan edilir. Diğer liderler de durgundu. Doğrusu cumhurbaşkanı adayı belirlemenin coşkusunu yansıtmaları bekleniyordu ama moralsiz tavırları dikkatlerden kaçmadı.

Toplantıya ilişkin izlenimlerimi ve kulis bilgilerimi paylaşmaya devam edeceğim. Meral Akşener masaya Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın güçlendirilmiş cumhurbaşkanı yardımcılığı formülüyle döndü. Gün boyu yaşanan trafiği biliyorsunuz. Önce İmamoğlu ve Yavaş’la biraraya geldi. Ardından Çukurambar’da bir otelde Kılıçdaroğlu ile görüştü. Sonra 6’lı Masa toplantısına döndü. Peki İmamoğlu ve Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı oldu mu? Yok.

FIRILDAĞI KİM ÜFLÜYOR?..

ALİ SAYDAM / YENİ ŞAFAK

“Sular durulmuyor”, “Hareketli dakikalar” gibi ifadelerle tarif edilmeye çalışılsa da muhalefetin içinde bulunduğu duruma ‘kriz’ denir…

Çünkü ortada hasar vardır. Bilindiği gibi ‘krizin büyüklüğü’ de ‘hasarın büyüklüğü’ ile doğru orantılıdır. Belirsizlik ile güven arasında dolaysız bir bağlantı vardır. Belirsizlik arttıkça güven azalır.

Krizin yönetilmesi gerekir; yoksa kaosa dönüşür ki; işte o zaman tüm çareler tükenir. Yapacak hiçbir şey kalmaz… Yapılsa da sonuç alınmaz…

Kimse bir kaosu arzulamayacağına göre, daha geç olmadan, bu kriz süreci tüm boyutlarıyla yönetilmedir…

Önce şu iki hususu kabullenerek işe başlamalarında yarar vardır: 1. Krizin akut kısmı çözülmüş gibi gözükse de yeni krizlere zemin hazırlanmış olup, masadan kalkıp oturmalar her an tezahür edebilir. 2. Kriz yaşandığı yadsınamaz, mutlaka bir tortusu kalacağı gerçeği reddedilemez. O tortunun etkilerinin de boyutları krizin ‘yönetilememe kabiliyetine’ (!) göre değişkenlik arz eder.

Bugüne kadar göz ardı edilse de anlaşılmalıdır ki; krizin akut kısmının atlatılmasına yönelik bir başarı kaydedilse de bu durum tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda krizin iletişiminin de en doğru biçimde yönetilmesi şarttır.

Ortalığın feci hâlde bulandığı, alternatiflerin birbirine girdiği, masaların dağıldığı, sonra tekrar toplanır gibi olduğu, hakaretlerin havada uçuştuğu, siyasi üslupta büyük gafletlere düşüldüğü, istifaların açıklandığı, Prof. Dr. Ersan Şen’in adaylığının gündeme getirilmesi gibi plansız, refleksif davranışların sergilendiği ve tüm bunların kafaları iyice çorbaya döndürdüğü birkaç gün yaşanmıştır. Üstelik seçime yalnızca 67 gün kalmıştır ve konu, o kesimi, bu seçmen grubunu değil, tüm Türkiye kamuoyunu yakından ilgilendirmektedir…

ALTILI MASAYA DÖNÜŞÜN KERAMETİ

YAŞAR HACISALİHOĞLU / AKŞAM

Şimdiden yapılan koltuk çekişmelerinin, daha şiddetlisinin iktidarda yaşanması kuvvetle muhtemeldir. O zaman yıpratıcı etkisi şüphesiz çok daha kuvvetli olur.

Tüm bunların yanı sıra Akşener'in önerdiği bu formüle karşı masanın CHP dışındaki diğer 4 parti genel başkanlarının nasıl bir cevap verecekleri de merak konusudur. Bu yazı kaleme alındığında, 48 saat sonra Akşener'in geri dönmesiyle toplanan 6'lı masada bu formülün ve bundan sonra atacakları adımların nasıl olacağının belirleneceği ve Kılıçdaroğlu'nun aday olarak açıklanmasının beklendiği toplantı devam ediyordu.

Her ne açıklanırsa açıklansın, 48 saat içinde neler değişti ki; "kirli pazarlıklar"," kuyruklu yalanlar", "ölüm ve sıtma arasında seçeneğe zorlanmalar" unutuldu?

Hem değişimin nedenlerini merak ediyoruz hem de özellikle; "kirli pazarlıkların" neler olduğunu, kim veya kimlerle girilmek istendiğini, nelerin teklif edildiğini bilmek istiyoruz.

Sonraki Haber