9 Ekim Medyanın Halleri
ESAD’DAN ANKARA’YA TELEFON İHTİMAL DIŞI DEĞİL
GÜNERİ CİVAOĞLU - MİLLİYET
Beşar Esad bir sürpriz daha yaparak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da telefonla arar mı? İki lider arasında “yeni bir sayfa açmak” konuşulur mu? Kral Abdullah ve Beşar Esad’ın “kardeşlik ilişkileri” konsepti Erdoğan ve Esad arasında da dile getirilir mi? “O kadar da uzun boylu değil” diye düşünülebilir. Ama... Ankara’ya bir telefon sürprizi gene de “ihtimal dışı değil.” *** “Açık istihbarat” olarak belirteyim ki Türkiye ile Suriye rejimi arasında da bir süredir görüşmeler yapılmakta. Daha çok “iki ülkenin istihbarat kuruluşları” arasında diyalog sır değil. Belki... Bilmediğimiz, dile getirilmeyen, medyaya yansımayan başka iletişim kanalları da devrede olabilir.
EYMÜR’DEN SONRA KILIÇDAROĞLU DA SİYASİ CİNAYETLERE İŞARET ETTİ
HANDE FIRAT - HÜRRİYET
Kılıçdaroğlu: Eğer belli gruplar ellerine silah alıp belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye’de yaşanmaz.
SORU: Kemal Bey, bundan kastınız nedir?
Kılıçdaroğlu: Siyasi cinayetler. Böyle kaygılarım var. Erdoğan’ın bizzat kendi ifadeleridir. Dur bakalım daha başınıza neler gelecek dedi. Ülkeyi yöneten ve devletin bütün güçleri elinde olan bir insan bunu söylüyorsa, çok tehlikeli bir cümle. Açıkça tehdit ediyor. Erdoğan iktidardan gitmemek için her yolu deneyecektir.
‘SÜRGÜNDEKİ SURİYE HÜKÜMETİ ANLAYIŞI SONLANDIRILMALIDIR’
ARMAĞAN KULOĞLU - YENİÇAĞ
Ürdün Kralı dahi, 10 yıl sonra Esat'la telefonda görüşüp, Suriye'de çözüm için Ürdün'ün bir plan hazırladığını, içinde Ürdün'deki sığınmacıların Suriye'ye dönüşünün de olduğunu belirtilirken, Türkiye de artık, Suriye yönetimi için bulunduğu pozisyonda ısrarlı olmamalıdır. PKK terörünün sonlanması için PYD/SDG'nin etkisizleştirilmesi gerekir. Türkiye bu amaçla ve Suriye'nin siyasi birlik içinde toprak bütünlüğü için, Suriye yönetimiyle birlikte hareket etmelidir. SMO, karşılıklı mutabakatla sürecin içine katılmalı, Sürgündeki Suriye Hükümeti anlayışı dondurulmalıdır. Adana Mutabakatı yeni bir anlayışla canlandırılmalı, Rusya'nın bu konuda kesin taahhüdü ve desteği alınmalı, bölgede ABD'yle ikili oynanmamalıdır. Kafkasya, Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Karadeniz, Türkiye ve Rusya için iş birliği alanı olmalıdır.
İDLİB’DEKİ HTŞ, RUSYA’YA KARŞI ABD’YE GÖZ KIRPIYOR
SEDAT ERGİN - HÜRRİYET
ABD, özellikle 2019 yılından bu yana İdlib’deki IŞİD ve El Kaide hedeflerini askeri operasyonlarla vururken, bu çerçevede El Kaide uzantısı Huras el Din kadrolarını da hedef alıyor. Son olarak 20 Eylül tarihinde ABD’nin Ortadoğu bölgesinden sorumlu Merkez Komutanlığı tarafından yapılan bir açıklamada, İdlib’de bir El Kaide liderinin hava saldırısıyla öldürüldüğü duyuruldu. Daha sonra insansız hava aracıyla (İHA) düzenlenen saldırıda öldürülen kişinin Huras el Din’in komutanlarından Abu Hamza al-Yemeni olduğu ortaya çıktı. Burada vurgulamamız gereken bir nokta, ABD’nin son dönemde İdlib’deki İHA operasyonlarının HTŞ kadrolarını hedef almaması, daha çok Huras el Din’e yönelmesidir. Bu durum bile Culani’nin güvencelerinin ABD tarafından itibar gördüğünün bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Sahadaki bu tabloya dikkat çektikten sonra şimdi kritik sorulara geçelim. Culani’in bu kadar açık bir şekilde ABD’ye yaslanmaya çalışması ve Washington’dan gelen işaretler, İdlib’i Rusya ile ABD arasında bir çekişme alanı haline getirmiyor mu? Türkiye bu çekişmede Suriye politikası bağlamında nerede duracaktır?
NAGEHAN HANIM’IN İÇİ PARÇALANIYORMUŞ
NAGEHAN ALÇI - HABERTÜRK
Bugün yeniden duruşma günü. Bizler için hayat günlük koşuşturmalarla akıp gidiyor ama cezaevinde, dört duvar arasında dört koca yıldır özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen bir insan var. Eşi değerli Profesör Ayşe Buğra ve Kavala’nın 90 yaşını aşmış annesi 1438 gündür her akşam aynı umutla yatıyor her sabah aynı özlemle uyanıyorlar. Yargı reformundan bahsedildiği, yeni bir anayasa yapmanın konuşulduğu şu günlerde hukuki zeminden tamamen uzak bu tutuklamaya artık son vermenin zamanı gelmedi mi? Bu ülkede hukuk devleti inşa etmek, adalete olan güveni tesis etmek istiyorsak bugün o duruşma salonundan Kavala’ya özgürlük beklemeliyiz. Bu arada son günlerde 2010 referandumunda ‘Yetmez ama evet’ diyen aydınlara karşı büyük bir linç kampanyası var. Orhan Pamuk, Ali Bayramoğlu, Nilüfer Göle, Murat Belge, Ahmet Altan, Etyen Mahçupyan, Edhem Eldem, Ahmet İnsel gibi kıymetli entelektüeller muhalif kesimden açılan bir yaylım ateşi altında.*** Aydınlarına bu kadar hor davranan bir ülke olursak burada düşünce nasıl filizlenebilir? Maalesef iktidar-muhalefet arasında olduğu kadar muhalefetin kendi içinde de çok yıpratıcı ve zararlı bir kavga var. Sol kesim gücü onlara yettiği için hıncını liberal olarak gördüğü bir avuç aydından çıkarıyor. Hakikaten içim parçalanıyor bu adaletsizlik karşısında…
KÜÇÜKKAYA HATASINI ATATÜRK POSTERİ İLE GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR
MELİH ALTIOK - SABAH
İsmail'in tavrı buram buram takiye kokuyor. Zira yaptığı işin yanlış olduğunu düşünüyor olmalı ki, PKK ile organik bağını gizleme gereği bile duymayan bir siyasinin eşiyle verdiği pozu yumuşatma gereği duyuyor. Tabii yardımına her zaman olduğu gibi Atatürk posteri yetişiyor. Bilemiyorum "yeni Atatürkçülük" belki de öyle bir şeydir... Yeni CHP gibi... Yedinci ok, iktidarı devirmek için emperyalist devletlerin kullandığı kiralık katil çetelerinin makyajlı partileriyle flört etmektir. Ancak dün sosyal medyada Atatürkçü seyircilerinin de İsmail'e tepki gösterdiğini gördüm.
AKŞENER VE ABD’Lİ COOK’DAN AYNI SÖYLEM
BURHANETTİN DURAN - SABAH
Ancak seçim rekabeti adına muhalefetin Türkiye'yi hedef alan bu tür spekülasyonlara prim vermesi üzücü olur. Umarım İP Genel Başkanı Akşener'in "Cumhur İttifakı'nın Erdoğan yerine kendine acilen çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor" cümlesi Cook gibilerin ucuz sağlık iftirası kampanyasına katılmak değildir. 2023 seçimlerinde yoğun bir rekabet yönetilebilir. Sandığın dediği olur. Ama Türkiye'nin yükselen dış politika profilini zayıflatan kampanyalara savrulmak ülkemize, demokrasimize ve geleceğimize ihanet olur.
PARİS ANLAŞMASI KİME YARAYACAK?
ARSLAN BULUT - YENİÇAĞ
Anlaşmayla ülkeler, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050'ye kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamayı kabul etmiş oluyor. Bu da petrol, kömür gibi fosil yakıt kullanımını azaltarak, yenilenebilir enerjiye yönelmeyi gerektiriyor. Türkiye de emisyon artışını 2030 itibarıyla yüzde 21 azaltma taahhüdünde bulundu. Anlaşmada nedense nükleer enerji elde etme yöntemleriyle ilgili tek bir kelime yok. Oysa Çernobil faciasının etkileri hâlâ sürüyor. Japonya'da deprem sonrası nükleer santral sızıntısı da vahim sonuçlara yol açtı! Yine de kirlenmenin bütün suçunu fosil yakıtlara atarak, "yeni düzen"i kurmaya çalışıyorlar.
YENİŞAFAK YAZARINDAN PANDEMİ ZENGİNLERİNE EK VERGİ ÖNERİSİ
HASAN ÖZTÜRK - YENİŞAFAK
Önerimizin bir kısmının karşılık bulduğunu gözlemliyoruz. Önceki gün, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen teklifle; çiftçiye vergi indirimi, cirosu 240 bin TL’nin altındaki (yani aylık cirosu 20 bin TL’nin altındaki) 850 bin küçük esnafa vergi muafiyeti, getiriliyor. Teklif yakın zamanda Genel Kurul’a gelecek. Milletvekillerine bir önerim var. Plan ve Bütçe’de kabul edilen teklife siz de bir katkı verin. “Bu dönemde pozitif ayrımcılık yapılması gerekenlere” ödenmek üzere “Bu dönemde zenginleşenlere bir defalığa mahsus ek vergi” getirin. Komisyonda kabul edilen yasa teklifini milletin yüzünü güldürecek şekilde daha da güçlendirin. Olmaz mı?
İTHALAT, FİYAT ARTIŞINI DURDURMADA ÇÖZÜM DEĞİL
ABDURRAHMAN YILDIRIM - HABERTÜRK
Sonuçta tarımda pek iyi haber yok ve yüzde 30 civarında bir gıda fiyat artışı ile yılı bitirmeye doğru ilerliyoruz. Her yıl sonunda gelecek yılın asgari ücreti yeniden belirlenir. Bu ücretin gıda fiyat artışının gerisinde kalmamasına özen gösterilir. Öyle de olması gerekir. Asgari ücretin yüzde 30 artmasının genel ücret düzeyinde yaratacağı kabarmanın da enflasyona ayrı bir baskısı olacak. Bu açıdan enflasyonla mücadelede iş daha zorlaşıyor. Fiyatı artan ürünlerde hemen ithalata yönelme de arzulanan sonucu vermeyecek gibi. Çünkü gıda fiyatları dünyada yüksek seyrediyor, bizdeki yüzde 29, dünyadaki yüzde 33. Daha önce de dünya gıda fiyatları yükseldi ama o dönemde doların TL karşısındaki değeri bu kadar artmamıştı. Dolayısıyla hem dünyada yükselen gıda fiyatlarının etkisini pek hissetmemiştik hem de ithal edilen mallar yurtiçi fiyatları düşürücü yönde etki yapmıştı. Şimdi kur artışı nedeniyle böyle bir durum söz konusu olmadığından ithalat yoluyla enflasyonla mücadele devre dışı kalmış durumda.
‘ÖZEL MARKALI ÜRÜNLERDE DÜZENLEME YAPILMALI’
DİLEK GÜNGÖR - SABAH
Anlayacağınız iş yıkıcı bir rekabete dönüşmeden önce, -hazır bu konulara el atılmışken- özel markalı ürünler konusunda da düzenleme yapılabilir. Rekabet Kurumu, marketlerin özel markalı ve üretici markalı satın alma birimlerinin tamamen ayrıştırılmasını öngören 'Çin Seddi' uygulamasını önermişti. Böyle bir düzenleme yapılırsa, market zincirinin tedarikçinin hassas bilgilerini kullanarak haksız rekabet avantajı elde etmesi önlenir. Çin Seddi olarak tabir edilen uygulamalarla bilgi paylaşımı kısıtlamalarına gidilir. Üreticiden elde edilen ticari sırların kötüye kullanımına engel olunur. Rafta markalı ürün ve private label ürün dengesi bozulmazsa vatandaş da fiyatın avantajlı olup olmadığını kontrol etme imkanına kavuşur.