'AB Zirvesi’nde olası yaptırım sembolik olur'

Fransa ve Yunanistan'ın girişimleriyle zedelenen Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin bu şekliyle sürdürülemez olduğunu belirten uzmanlar, tüm sorunlara rağmen Birliğin Türkiye’yle ilişkileri kopartacak bir yola girmeyeceğini söyledi

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner, Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Haluk Karadağ ve Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Dr. Öğretim Üyesi Nurgül Bekar, Belçika'nın başkenti Brüksel'de 10-11 Aralık'ta yapılacak Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi'nden Türkiye'nin ekonomisini sarsacak bir kararın çıkmayacağını kaydetti.

'SEMBOLİK YAPTIRIMLAR GELECEK'

Prof. Dr. Aydın, söz konusu zirvede, Türkiye'ye yönelik bir yaptırım çıkması için Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve bazı ülkeler tarafından baskı yapıldığını söyledi. Türkiye'ye yaptırım konusunda Almanya ve İspanya'nın büyük ölçüde bu ülkelere karşı direndiğini dile getiren Aydın, şöyle devam etti: “Zirveden sembolik de olsa bazı yaptırımlar gelecektir. Türk ekonomisini çökertecek bir yaptırım kararı çıkmasını beklemiyorum. Çünkü bu, AB'deki bazı ülkelerin ekonomilerine de zarar verir. Bu aynı zamanda Türkiye'nin tamamen Avrupa Birliği sürecinden kopartacak bir süreci de başlatabilir. Bunu AB üyelerinin çoğunluğu da istemiyorlar. Tam üyeliğe giden yolda bir ilerleme olmuyorsa da Türkiye'yi tamamen bu süreçten kopartmak da istemiyorlar.”

'FRANSA'NIN SÖYLEMLERİ CİDDİYE ALINMIYOR'

Geçen günlerde Avrupa Parlamentosu'nda yayımlanan raporu hatırlatan Aydın “Rapordaki ifadeler aslında Avrupa ülkelerinde çok kabul gören şeyler değil. Özellikle, Libya, Suriye ve Kafkaslar konusunda Fransa'nın yaklaşımı pek çok AB ülkesi tarafından ciddiye alınmıyor. Fransa'nın başka tür hesapları olduğu kabul ediliyor” değerlendirmesinde bulundu. Aydın, Fransa'nın argümanlarının uluslararası arenada kabul görmese de Türkiye'nin, Doğu Akdeniz meselesinde hukuki tezlerini ve haklılığını özellikle uluslararası basın aracılığıyla mutlaka iyi anlatması gerektiğini belirtti.

'MERKEL DİYALOG KANALINI AÇIK TUTUYOR'

Doç. Dr. Uzuner, Avrupa ülkelerinin çoğunda Türkiye’ye verilen pek çok sözün tutulmadığı ve bu sebeple de AB’nin Türkiye üzerinde bir bölgesel güç olarak etkisini kaybettiğinin konuşulduğunu söyledi. Göç hususu sebebiyle Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye ile çeşitli anlaşmalar yaptığını, Doğu Akdeniz’deki gerginlik hususunda en önemli ara buluculuk rolünü oynadığını hatırlatan Uzuner, “Merkel, Türkiye ve Yunanistan arasında yeniden istikşafi görüşmelerin başlaması için çaba gösteren ve daha öncesinde de Berlin’de yapılan Libya görüşmelerinde, hep Türkiye ile bir diyalog kanalını açık tutmaktan yana olan bir lider olarak görüldü” dedi.

Uzuner, Türkiye'nin 'koşullu iyileşme'den ne beklemesi gerektiğine ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu iç siyasette ve dış siyasette çeşitli engeller göz önüne alınarak çok temkinli cevaplanması gereken bir sorudur. AB üyeliğinin yakın zamanda söz konusu olması hala oldukça zordur. Öte yandan, AB üyelerinin hemen tamamı hemfikirdir ki Türkiye’nin AB perspektifi, AB’nin bölgede sahip olmak istediği güç için son derece önemlidir. Bu bağlamda Türkiye ile ilişkilerin geleceği, bir aday ülke ile birlik arası görüşmelerden ziyade birtakım jeopolitik değerlendirmeler üzerinden ilerleyecek gibi görünmektedir.”

'FRANSA'NIN TALEPLERİ KARŞILIK BULMAYACAK'

Dr. Karadağ, zirvede Fransa’nın Türkiye aleyhine başta Gümrük Birliği anlaşmasının ortadan kaldırılması ya da askıya alınması yönündeki taleplerinin karşılık bulamayacağını ifade etti.

Yürürlüğe girecek yaptırım kararlarının birlik içerisinde oybirliği ile alınmasının Fransa ve onun gibi düşünen ülkelerin elini zayıflattığını vurgulayan Karadağ, “Zira Fransa dahil birçok AB üyesi ülkeyle Türkiye’nin ciddi bir ticari işbirliği mevcuttur. Bu düzenli ticari işbirliği sayesinde AB üyesi ülkelerin ekonomik kazanımlarından vazgeçmeleri olası görünmüyor. Dolayısıyla zirveden sembolik birtakım kararların dışında Türkiye aleyhine ciddi bir yaptırımın çıkacağını sanmıyorum” dedi.

'YOL HARİTASINA İHTİYAÇ VAR'

Dr. Bekar, AB medyasında Türkiye’nin sınırı aştığı, saldırgan bir tutum izlediği yönünde haberler görüldüğünü, bunun AB içindeki bazı çevrelerin Türkiye’ye karşı çok sert yaptırımların uygulanmasını istediğini gösterdiğini ifade etti.

Mevcut uluslararası siyasetin öngörülebilirliği çok düşük olsa da en azından bu zirvede AB’nin Türkiye’nin ekonomisini sarsacak yaptırımları masaya en son gelecek konulardan olacağını belirten Bekar, “Zira AB bu zirvede kendisi için en öncelikli konu olan önümüzdeki döneme ilişkin bütçesinin onayını alabilmek için Macaristan ve Polonya’yı ikna etmek zorundadır” dedi.

Bekar, AB dönem başkanlığını Almanya’nın yürütüyor olmasının Türkiye’ye yönelik yaptırımlar konusunda itidalli davranmayı sağlayabileceğini belirterek şunları kaydetti: “Ancak Türkiye ile AB ilişkileri bu şekliyle sürdürülemez bir fotoğraf sergilemektedir. Türkiye’nin güvenlik çıkarlarıyla AB dayanışmasının çatışması tarafların uzlaşması yönünde en büyük engeli teşkil etmektedir. Türkiye-AB ilişkilerinin acilen yeni ve uygulanabilir bir yol haritasına ihtiyacı vardır, yoksa bu çatışmanın kazanan tarafı olacağını söylemek çok zorlaşacaktır.

Sonraki Haber