Aba altından sopa gösterdiler

Amerikan derin devletinin önemli yayınlarından Foreign Policy, 2023 seçimlerini ele aldı. Erdoğan’ın büyük bir seçim yenilgisiyle “indirileceğini” yazan dergi, istifa etmesinin kendisi için hayırlı olacağı imasıyla sopa gösterdi.

ABD’nin dış politikasını yansıtan ve doğrudan etkileyen iki önemli analiz dergisi Foreign Affairs (Dış İlişkiler) ve Foreign Policy (Dış Politika) son zamanlarda çok sık şekilde Türkiye ile ilgili tahliller yayınlamakta. Bunlardan Foreign Policy dergisi 1 Ocak'taki son sayısında ise, 2023’te dünyada Türkiye ile birlikte 14 ülkedeki başkanlık seçimlerini ele alıp, ABD hükümetini yönlendirici tahlillere yer verdi.

Tayland’dan Estonya’ya, Pakistan’dan Guatemala’ya varan stratejik olarak önemli bu 14 ülkedeki seçimlerin, ABD’nin tüm dünyayı kapsayan dış politika çabalarındaki önemini vurgulayan Foreign Policy Editör Yardımcısı Allison Meakem’in hazırladığı dosyada, Türkiye’deki seçimlerin tahliline en fazla önem veren bir görünümde bulunuyor.

‘İKTİDARDAN İNDİRİLECEK’

Erdoğan’ın güce tapmaması ve daha erken bir tarihte Başkanlıktan ayrılması halinde, çok daha iyi hatırlanacağını belirten yazı, ilginç bir kelime oyunu ile bitmekte: “shoved out in an electrol bloodbath”, yani bir kıran kırana seçim ile iktidardan indirilmek! İçinde “kan” (bloodbath, kan banyosu demek) kelimesi geçse de deyim bir bütün olarak Türkçeye “kıran kırana seçim” ya da “seçim hezimeti” olarak çevrilebilir. Makalede Erdoğan’ın liderliğinin, Türkiye’deki en eski Starbucks şubesinden bile daha eski olduğunu ifade ederek, siyasetteki süresini artık doldurması gerektiğini de ima ediyor.

Yazı şu cümleyle bitiyor: “Özellikle Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığındaki ana rakibinin kim olacağını henüz bilmediğimiz için, altı ay sonra bir seçim hakkında tam kapsamlı tahminlerde bulunmak için çok erken. Ancak Türk seçmenler açıkça Erdoğan'ın çok ileri gittiğini ve son yıllardaki gerilemesinin görevdeki ilk on yılındaki yenilikçi liderliği gölgede bıraktığını düşünüyor. Erdoğan, iktidarı ve gücü elinde tutmaya daha az bağlı kalsaydı ve kendi isteğiyle daha önce istifa etmiş olsaydı, yaklaşan seçim hezimetinde iktidardan indirilmek yerine, arkasında çok daha farklı bir siyasi miras bırakabilirdi.”

DİKTATÖRLÜK SUÇLAMASI

Dergi, Erdoğan’ın iktidara nasıl geldiğini ve 2013’e kadar ne kadar güçlü ve olumlu bir siyasetçi olduğu üzerinde durarak, gerek Batı ile ilişkilerde, gerekse Kemalistlere ve orduya karşı aldığı tavırlar ve PKK ile olan “açılım” sürecindeki gayretlerinden övgü ile söz ediyor. Yazıda, Batı başkentlerinde bu ilk dönemlerde Erdoğan için çok olumlu düşünceler olduğunu ve İslam’ı en modern şekilde ülkesine uygulayan bir lider görünümü verdiği belirtiliyor. Ayrıca, Erdoğan sayesinde bu süreçte Türkiye’nin hem NATO hem de Avrupa Birliğinin en güvenilir müttefiki olduğu da ifade ediliyor.

Foreign Policy, 2013’ten sonra, bir sebep de göstermeden, Erdoğan’ın değiştiğini ve “diktatörleştiğini” ifade ederek yıldızının sönmeye başladığını iddia ediyor. Bunu 2013 yaz aylarındaki Gezi olaylarına ve hemen sonrasındaki AKP içindeki yolsuzluk davasına bağlayan makale, bu noktadan sonra Erdoğan ve AKP’nin hızla demokratiklikten diktatörlüğe doğru kaydığını iddia ediyor. Aynı derginin Eylül 2021’deki sayısında, Erin O’Brien adlı analistin yazdığı “Gezi Parkı protestoları AKP’nin antidemokratik dönüşümünün başlangıcıdır” tahlili de hatırlatılarak, Erdoğan’ın hemen her konuda, o tarihten sonra artık Batı için sorunlu bir kişilik olarak görüldüğünü ima ediyor.

Derginin analizinde, sebebi üzerine tek kelime etmeden, 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulunulduğu ifade edilerek, bu girişimin bastırılması ile Erdoğan ve AKP’nin gerçek diktatörlüğe geçtiği belirtilmekte. Bu darbe girişimi sonunda, 180 bin kişinin işten atıldığı, 80 bin kişinin terörizmle suçlanarak yargılandığı ve 180 yayın organının kapatıldığı gibi rakamlar sıralanmakta.  Hatta dünyadaki tutuklu gazetecilerin üçte birinin Türkiye’de olduğu gibi uydurma da bu analize eklenmiş bulunuyor.

İMAMOĞLU VE DEMİRTAŞ GÖNDERMESİ

Yazıda seçimlerin demokratik olmayacağı iddiasıyla ilgili İmamoğlu ve Demirtaş davalarına gönderme yapılarak şöyle deniyor:

“İmamoğlu ve Demirtaş’ın davaları, Türkiye'deki seçimlerin tamamen özgür ve adil olmayabileceğini gösteriyor. Seçmenler sandık başına gittiğinde, Türkiye çoğu kişinin dediği gibi hala işleyen bir temsili demokrasi olsa da, uzmanlar mevcut seçim ve kampanya kurallarının AKP'nin yararına olduğu konusunda hemfikir. Erdoğan'ın medya ve yargı üzerindeki kontrolü, işleri daha da kötüleştirdi.”

ALTILI MASA'DA BELİRLEYİCİ

Yazıda ilginç bir benzetme de, Erdoğan ile George Bush arasında yapılmış. Türkiye'deki bu darbe girişimi sonrasında Erdoğan’ın popülerliği, George Bush’un 11 Eylül’deki İkiz Kulelerin vurulmasından sonraki popülerliği gibi hemen artmıştı denilmekte. Erdoğan bu popülerlik sayesinde de, 2017 senesindeki Başkanlık referandumunu kolaylıkla kazanmıştır düşüncesi ifade edilmekte. Foreign Policy analizinde, Erdoğan’ın 2017’den bu yana ekonomi, dış politika, iç politika ve hemen her konuda diktatörlüğünü pekiştirdiğini ve 2023 Haziranındaki seçimlere politik yorgunluk ve erozyon ile girdiğini iddia etmekte. Altılı Masa konusuna da geniş yer ayıran analizde, HDP’nin bu seçimlerde “kingmaker=belirleyici, karar verdirici” pozisyonda olduğunu da iddia etmekte. Altılı Masa'daki Türk milliyetçisi diye adlandırdığı partilerin HDP’ye karşı ödün vererek destek sağlamak zorunda kalacaklarını belirten dergi, Zafer Partisi’nin adını da anarak göçmen karşıtı politikaları ile önemli hale geldiğini iddia etmekte.

Sonraki Haber