ABD adalarda hukuku hiçe saydı

Ankara’nın silahlandırılan adaların egemenliğini tartışmaya açabileceğini söylemesi, ABD’de yankılandı. Washington, Yunanistan'a arka çıktı. Türkiye ise Lozan’ı uygulamakta kararlı.

TEVFİK KADAN

Yunan gazetesi Ekathimeri'nin görüş sorduğu bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun “Gayri Askeri Statü”de bulunan adalarla ilgili yaptığı açıklamaya yanıt verdi. “Bütün ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli ve korunmalı.” diyen ABD'li yetkili, “Yunanistan'ın bu adalar üzerindeki egemenliği tartışma konusu değildir.” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, perşembe günü yaptığı açıklamasında Yunanistan'a adaları silahsızlandırma çağrısı yapmış ve “Yunanistan bundan (adaların silahlandırılmasından) vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır.” ifadelerini kullanmıştı. Ayrıca Çavuşoğlu, adaların statüsü ihlal edildiği için Birleşmiş Milletler (BM)'e iki mektup gönderdiklerini hatırlatarak konunun takipçisi olacaklarını söylemişti. Çavuşoğlu, bu adaların Lozan (1923) ve Paris (1974) Barış Anlaşmalarıyla Yunanistan'a silahsızlandırılma şartıyla verildiğini vurgulayarak, Yunanistan'ın 1960'lı yıllarda bunu ihlal etmeye başladığının altını çizmişti.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ise, “Türk yetkililerin adaların statüsüne ilişkin suçlamalarını tümüyle reddediyoruz.” yanıtını vermişti.

HUKUKEN ELİMİZ GÜÇLÜ

Her şeyden önce tartışmaya konu olan adalar, '1923 Lozan' ve '1947 Paris' antlaşmaları kapsamında “Gayri Askeri Statü”de olması şartıyla Yunanistan'da devredilen Doğu Ege adaları, Boğazönü adaları, On İki Ada ve Meis Adası’ndan oluşuyor. Buradaki 23 adanın tamamında bugün Yunan Ordusu'nun tahkimatları olduğu görülüyor. Aslında Yunanistan da bu adaları silahlandırdığını inkar etmiyor. Bunu Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. maddesindeki “meşru savunma hakkı”na dayandırdığını iddia ediyor. Fakat sözleşmelerle “Gayri Askeri Statü”nün kabul edilmiş olması, devletin egemenliğine getirilen bir kural dışılığın kabulü anlamına geliyor. Çünkü “Gayri Askeri Statü (demilitarized)”, “Silahsızlandırılmış Statü'den (disarmed)” farklı olarak egemen ülkenin tüm tahkimat olanağını ortadan kaldıran, üç boyutlu devlet ilkesi gereğince hava, kara ve deniz ülkesinde geçerli olan bir rejimi ifade ediyor. “Silahsızlandırılmış” ifadesinin kullanılması askeri amaçlarla kullanılmayan askeri hava araçlarının uçuşuna ve hatta ikametine müsaade ederken, “Gayri Askeri Statü” ne uçuşlara, ne transit geçişlere, ne daimi ve geçici konuşlanmalara, ne de insansız deniz ve hava araçlarına izin veriyor.

Londra Antlaşması'nın 5'nci, Atina Antlaşması'nın 15'nci, Lozan Anlaşması'nın 8 ve 13'ncü, Boğazlar Sözleşmesi'nin 4 ve 6'ncı maddesi ile 1947 Paris Antlaşması'nın 14'üncü maddesi ve ilgili ekleri, Yunanistan açısından “Gayri Askeri Statü”nün tartışmaya mahal vermeyecek şekilde kabulünü içeriyor. Bu sözleşmelerde hava ve deniz ülkesine yönelik özel hükümler getirilmediği için de rejimin en geniş yorumuyla uygulanması gerekiyor. Nitekim Finlandiya’nın güvenliğini gözeterek “1921 tarihli Aaland Adası’nın Tarafsızlaştırılmasını Düzenleyen Sözleşme”de, “Gayri Askeri Statü” içindeki çeşitli imtiyazların özellikle tanımlandığı görülüyor. Bu bakımdan mevcut rejimde; askeri amaçlarla kullanılan sivil uçakların dahi hava sahasından geçmesine müsaade edilmemesi gerekiyor. Aynı şekilde 1994 tarihli San Remo Manüeli gereğince de askeri faaliyetler için kullanılan ticari gemilerin de önlenmesi, askeri gemi statüsündeki sahil güvenlik botlarının da geri çekilmesi gerekiyor.

ADALARIN DEVİR ŞARTI ORTADAN KALKAR

Deniz hukukçuları ve uluslararası ilişkiler uzmanları, Yunanistan'ın adalardaki statükonun gereklerini yerine getirmemesi durumunda; adaların devir şartının ortadan kalkacağını belirtiyor. Bu hususun Türkiye'nin 16 Temmuz 2021 ve 30 Eylül 2021 tarhilerinde BM'ye gönderiği mektuplarda da vurgulanması dikkat çekiyor.

30 Eylül tarihli mektupta genel hatlarıyla “Yunanistan’ın egemenliği, bu adaların silahsızlandırılmış olmaları ile bağlantılıdır.”, “Türkiye’nin ilgili ülke olarak Yunanistan’ın yükümlülüklerini yerine getirmesinde ısrar etmeye hakkı vardır.” ve “Yunanistan, antlaşmalara aykırı bir şekilde adaları silahlandırmakla, bu antlaşmalardan kaynaklanan haklarını öne süremez.” değerlendirmesi yer alıyor.

16 Temmuz tarihli mektupta da, “Eğer Yunanistan, anlaşmalardaki yükümlülüklerini yerine getirmede başarısız olursa, o anlaşmalardan kaynaklı egemenlik haklarını deniz yetki alanlarının belirlenmesi dahil öne süremez.” ifadesine yer veriliyor.

TÜRKİYE DOSYA HAZIRLIYOR

Diğer yandan Türkiye'nin adaların egemenliğine ilişkin bir de hukuki hazırlık yaptığı görülüyor. Son yıllarda adaların silahlandırılmasına ilişkin Türkiye'nin yayınladığı NAVTEX'ler de bu hazırlığa işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da Temmuz 2020'de yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi başta olmak üzere bölgedeki yol haritasını ve kırmızı çizgilerini anlatmış; adalar için “Yasal anlamda çalışmalar fiilen başladı.” ifadelerini kullanmıştı. Türkiye'nin hukuki hazırlığı kapsamında “Gayri Askeri Statü”deki adalara ilişkin tüm ihlaller kayıt altına alınmaya başladı. Geçen yıl Sakız, Sisam, Semadirek, Limni, Ahikerya ve Batnoz adalarında 1923 Lozan Barış Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması ile belirlenen “Gayri Askeri Statü”nün ihlaline yönelik 3 NAVTEX yayınlanmış, Doğu Ege adalarının statüsünü ihlal eden eylemlere ilişkin de Birleşmiş Milletler'e (BM) iki şikayet mektubu gönderilmişti.

ON İKİ ADA'NIN DEVRİ TARTIŞMASI

Yunanistan'a devredilen adaların devir şartının ortadan kalkmasının yanında bir de 400 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalan ve 1947'de Yunanistan'a devredilişi hukuksuz olan On İki Ada'nın mülkiyeti tartışması bulunuyor.

On İki Ada, Lozan'ın 15. maddesi ile İtalya'ya bırakılmış, daha sonra Türkiye'nin katılmadığı 1947 Paris Barış Konferansı'nda 'nüfusun çoğunluğu Rum' denilerek İtalya'dan alınıp Yunanistan'a verilmişti. Fakat uzmanlar, On İki Ada'nın 1947’de Yunanistan’a verilmesinin, 1945'teki BM Anlaşması'nın 108. maddesi ile 1969'daki Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'nin birçok maddesine aykırı olduğunu belirtiyor. Çok taraflı antlaşma hükümlerinin değişmesinde temel kuralın oy birliği veya 3'te 2 oy çokluğu olduğuna işaret eden uzmanlar, Türkiye ile birlikte toplam 8 devletin taraf olduğu Lozan'ın 15. maddesinin, Lozan’a taraf olan 5 devletin (İngiltere, Fransa, Yunanistan, Yugoslavya, İtalya) ve Lozan’a taraf olmayan 16 devletin katılımı ile 1947’de değiştirildiğine dikkat çekiyor. Buna göre, hukuka aykırı biçimde oy birliği ya da üçte iki oy çokluğu olmadan 12 adanın Yunanistan’a verilmesinin meşru olmadığına dikkat çekiliyor.

Sonraki Haber