ABD biyolojik savaş çalışması yapıyor

Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov ile Güvenlik Uzmanı Igor Yuryeviç Korotşenko, ABD'nin Ukrayna’daki laboratuvarlarda biyolojik silah ürettiğine dair bulgu ve belgeleri Aydınlık'a değerlendirdi.

Ukrayna’daki laboratuvarlarda biyolojik silah üretimine ilişkin Aydınlık’a konuşan Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov ve güvenlik uzmanı Igor Yuryeviç Korotşenko, ABD’nin biyolojik savaş çalışmalarının içinde olduğunu söyledi.

İDDİAYI İLK RUSYA ORTAYA ATTI

Rus askeri güçlerine bağlı Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Savunma Kuvvetleri Komutanı İgor Kirillov, mart ayı başlarında yaptığı açıklamada, Pentagon'un eski Sovyetler Birliği coğrafyasında askeri biyolojik programlar yürüttüğünü iddia etti. Söz konusu laboratuvarın Ukrayna'nın Lviv, Harkiv ve Poltava kentlerinde bulunduğunu ve bunların imha edildiği bilgisini paylaşan Kirillov, burada "veba, şarbon, bruselloz, difteri, salmonelloz, dizanteri patojenleri izine rastlandığını" ileri sürdü. Kirillov ayrıca, "Ukrayna'da 30 biyolojik laboratuvarı içeren ağ oluşturuldu. Bunlar, bilimsel araştırma ve sıhhi epidemiyolojik olarak iki türdür. Askeri kuruma bağlı Black and Veatch şirketi, söz konusu projelerin uygulanması sürecinde yer alıyor.” ifadelerini kullanmıştı.

LAVROV: PENTAGON’UN EN BÜYÜK PROJESİ

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov: ABD, tüm dünyada 300'den fazla biyoloji laboratuvarı kurdu ve çoğu eski SSCB cumhuriyetlerinde bulunuyor. Ukrayna, bu laboratuvarların faaliyetlerini yöneten Pentagon'un en büyük projesi olabilir.

ÇİN DE BUNA KATILDI

Rusya'nın açıklamalarını 'komplo teorisi' olarak niteleyen Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, "Moskova'nın Ukrayna'da ABD'ye ait olduğunu söylediği biyolojik laboratuvar ve kimyasal silah iddialarını not ettik. Çinli yetkililerin de bu iddiaları dillendirdiğini görüyoruz." demişti.

Zaharova, laboratuvarlarda biyolojik silah bileşenlerinin geliştirilmeye çalışıldığını kanıtlayan belgeler bulduklarını öne sürdü. Zaharovha, saldırının başladığı 24 Şubat tarihinde laboratuvara, patojenlerin derhal imha edilmesi talimatı verildiğini iddia etti.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zhao Lijian de ABD'nin kendi yayımladığı verilere göre, Ukrayna'da 26 biyolojik laboratuvar kurduğunu ve bunların tamamının ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı olduğunu ileri sürdü: “Ukrayna’daki tüm tehlikeli virüsler, bu laboratuvarda saklanıyor olmalı. Bütün araştırma faaliyetleri, ABD tarafından yürütülüyor ve onların izni olmadan hiçbir bilgi açıklanamıyor.”

Igor Yuryeviç Korotşenko

ÖNCE YALANLADILAR SONRA KABUL ETTİLER

ABD’li bir savunma istihbarat yetkilisi ise ABD’nin 2005’ten bu yana Savunma Bakanlığı Kooperatif Tehdit Azaltma Programı kapsamında Ukrayna’daki laboratuvarlara 200 milyon dolar yatırım yaptığını belirtti ancak Rusya’nın ileri sürdüğü üzere ABD’nin Ukrayna'da biyolojik silah üretmeye çalıştığı iddialarını reddetti. Pentagon’da bir grup gazeteciye konuşan üst düzey bir savunma istihbarat yetkilisi, Rusya’nın ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah üretmeye çalıştığına dair iddialara yanıt verdi. Yetkili, Kiev’de Biyolojik Silahlar Sözleşmesi kapsamında kamuya duyurulmuş 5 laboratuvar bulunduğunu ve bunların aşı, tedavi, terapi ve hastalıkları teşhis gibi sivil amaçlarla kullanıldığını söyledi.

ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland ise laboratuvarların olduğunu itiraf ederek, “Rusya'nın, bu laboratuvarlarda kontrolü ele geçirmeye çalışmasından epey endişeliyiz. Dolayısıyla Ukraynalılarla bu araştırmaların, Rus kuvvetlerinin eline geçmesini nasıl önleyebilecekleri üzerinde çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.

BİYOLOJİK SİLAH VE BİYOTERÖR

Bu konuların dillendirilmesiyle birlikte biyolojik silah ve biyoterör kavramları tartışılmaya başlandı. Konun Türkiye’deki en uzman isimlerinden enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Osman Şadi Yenen’in imzasının bulunduğu bir makalede biyolojik silahın tanımı şu şekilde yapılıyor:

“Biyolojik silahlar, canlı mikroorganizmaların öldürmek amacı ile silah olarak kullanılmasıdır. Daha geniş tanımı ile biyolojik silah, patojen mikroorganizmaların veya biyolojik olarak elde edilen toksinlerin insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde hastalık oluşturmak veya ölümlere yol açmak amacı ile kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Patojen mikroorganizmaların özel teknolojilerle silahlaştırılması ve asker tarafından, askeri hedeflere yönelik kullanılması biyolojik savaş olarak isimlendirilir.”

Aynı makalede biyoterör tanımı ise şu şekilde yapılıyor: “Biyoterör, toplumda normal yaşamı durdurmak veya ideolojik bir avantaj kazanmak amacı ile biyolojik etkenlerin şahıslara, gruplara veya daha geniş nüfusa karşı korku yaratmak, hastalık oluşturmak veya hastalık oluşturma korkusu yaratmak amacıyla kullanılması olarak tanımlanmaktadır.”

NATO ÜLKELERİ KİMYASAL SİLAH BULUNDURMAK ÜZERE ANLAŞTILAR

Aynı makalede, ABD ve İngiltere’nin, genel olarak NATO nezdinde biyolojik silahların değerlendirilmesiyle ilgili önemli değişikliklerin yaşandığı dönem olan 60’lı yıllarda, başlıca caydırıcı güç olarak nükleer silahlara dayanan NATO çerçevesinde, üye ülkeler sadece misilleme amacıyla kimyasal silahlar bulundurmak ve kimyasal ve biyolojik silahlar için de önlemler almak konusunda anlaştıkları belirtiliyor. Daha önceleri stratejik silahlar olarak değerlendirilen biyolojik silahlar artık taktik silahlar olarak da değerlendirilmekteydi.

‘ABD’NİN UKRAYNA’DA GİZLİ PROGRAMLARI VAR’

Aydınlık gazetesine konuşan güvenlik politikası uzmanı Igor Yuryeviç Korotşenko, ABD’nin Ukrayna’da laboratuvarlarda gizli programlarının olduğunu söyledi. Korotşenko, “Amerika Birleşik Devletleri’nin Ukrayna’da biyolojik silahların oluşturulması ve özellikle tehlikeli formlarının doğru kullanılması üzerine oluşturmuş olduğu gizli programları var. Bunlar kuşlar, hayvanlar, böcekler gibi tabiatın doğal akışında temas edilebilecek canlılar üzerinde kullanılıyor ve bulaşması da yine tabiatın doğal akışı içerisinde kolay bir şekilde gerçekleşiyor. Yani savaş öncesinde bu alanlarda büyük ölçekli araştırmalar ve çalışmalar yapılmış. Rus Ordusu’nun bazı belgeleri ele geçirmesi sonucunda, yine ABD tarafından finanse edilen biyolojik silah çalışmalarının olduğu da ortaya çıkmış oldu.” ifadelerini kullandı.

ABD’nin kendi kontrolündeki veya kullanabildiği ülkelerde bu tarz çalışmalar gerçekleştirdiğini belirten Korotşenko, “Bu silahlar Rusya’ya ve ABD karşıtı ülkelere yönelik geliştiriliyor. Bu onların savaş karakterlerinde olan bir şey.” dedi.

BİYOLOİK SAVAŞ TEHLİKESİ

Korotşenko yapılan bu çalışmaların tehlikesinin biyolojik bir savaş olduğunu belirtti. Korotşenko, “ABD, Biyolojik savaş yapmak için bu silahları geliştiriyor, amaçları bu. İnsanları öldürmek, sadece silahla da değil, yediği içtiği soluduğu her şeyle zehirleyip öldürmek istiyorlar.” ifadelerini kullandı.

Amerikan tehlikesinin bölgeden temizlenmesi gerektiğini belirten Korotşenko, “Bu ele geçirilen belgelerin bizlere gösterdiği en önemli şey, ABD çok tehlikeli biyolojik faaliyetlerde bulunduğudur. Ve özellikle sonuçları çok tehlikeli olabilecek enfeksiyonlar üzerinde çalıştılar. Göç yolundaki kuşlar bunlardan etkilenmiş olabilirler. Bu nedenle ABD gerçekten sonu çok tehlikeli olabilecek biyolojik çalışmalar yaptı ve bundan sadece Rusya değil birçok ülke etkilenebilirdi.” uyarısında bulundu.

‘ABD, BİYOLOJİK SİLAHLARI ORTAYA ÇIKTIĞI İÇİN TELAŞLANDI’

Biyolojik silahlarla ilgili Ayıdnlık’ın sorusunu yanıtlayan Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov, ellerindeki bulgu ve belgelerin bu silahların varlığına işaret ettiğini söyledi.

Andrey Buravov

Rusya Savunma Bakanlığı, Pentagon'un eski Sovyetler Birliği coğrafyasında askeri biyolojik programlar yürüttüğünü iddia etti. Ukrayna'da 30 biyolojik laboratuvarı içeren bir ağ oluşturulduğunu belirtti. ABD, Rusya’dan gelen açıklamaların ardından önce iddiayı yalanladı, daha sonra ise biyolojik program yürüttüğünü ama bunların biyolojik silah amacı taşımadığını iddia etti. İşin gerçeği nedir?

Bu konuda somut bilgilere bizim ilgili makamlarımız sahiptir. İlk başta Savunma Bakanlığımızın ilgili birimleri. Konu çok özel olduğu için bununla ilgili mercilerimiz uğraşıyor ve istihbarat açısından da bununla ilgili çalışmaları yürütüyorlar.

Bizim Ukrayna’da yaptığımız özel askeri harekât sırasında birtakım belgelere ulaşıldı. Bunlar da şunu göstermektedir ki Ukrayna’da belirli bir süre içinde çeşitli biyolojik laboratuvarların çalışmaları yürütülmektedir. O çalışmaların finansmanı Amerikan tarafınca sağlanmaktadır, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un belirli birimlerinin koordinasyonu ve finansmanı altında gerçekleştirilmektedir. Toplam olarak da Ukrayna topraklarında bulunan laboratuvarların sayısı 30 kadardır. Ukrayna topraklarında yerleri de bellidir. Bununla ilgili somut bilgiler de vardır. Konunun özelliğini göz önünde bulundurarak detaylara girmiyorum.

Tabii bunlar açıklanınca Amerikan tarafının enteresan bir tepkisi oldu. Onlar da telaşlandılar. Amerika’nın ilk reaksiyonu telaşlanma oldu. Neden? Çünkü biz anlayabiliyoruz ki onların saklamak istediği birtakım şeyler ortaya çıktı. Ve onun için ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland o zaman bazı açıklamalarda bulundu ve fiilen kabul etti böyle laboratuvarların mevcudiyetini. Bundan sonra herhalde onlar düşündüler ki burada onlar açısından sakıncalı olabilecek bir durum ortaya çıkıyor. Onun için çeşitli versiyonlar ortaya çıkmaya başlandı. Bir taraftan böyle çalışmaların hiçbir şekilde yapılmadığı yönünde inkâr etmeye başladılar. Diğer taraftan bununla ilgili haberler ve belgeler somut hal alınca eğer yapıldıysa da onların tamamen tıbbi amaçlarla yapıldığını ve silahlarla hiçbir şekilde ilgili olmadığını söylemeye başladılar.

Halbuki bizim ilgili makamlarımızın ellerindeki bulgular ve belgeler, bunların gerçekleştirildiğini teyit etmektedir. Ukrayna’daki biyolojik çalışmalarla ilgili olarak da Rusya, hem konunun ciddiyetini göstermek için hem de teferruatlı bir şekilde görüşebilmek için 11 Mart BM Güvenlik Konseyi’nin özel toplantısının düzenlenmesini sağladı.

Dolayısıyla birtakım tekliflerde bulundu Rus tarafı. Biliyorsunuz biyolojik ve toksin silahlarla ilgili uluslararası bir sözleşme var. Onun mekanizmasının iyileştirilmesi istikametinde birtakım tekliflerimiz oldu. Onları yürürlüğe koymak istiyoruz, tabii ki şimdiki siyasi uluslararası ortam bunların yerine getirilmesine ne kadar imkân sağlayabilecek onu bilemiyoruz.

Sonraki Haber