ABD nereye koşuyor?

Aydınlık gazetesinde 27 Ekim 2020 tarihinde yayımlanan, Sayın Aleksandr Dugin’in “ABD Seçimlerinin Jeopolitiği” başlıklı yazısı, yalnızca ABD için değil, dünyanın bugünkü siyasal, ekonomik, stratejik ve toplumsal gidişi konusunda da çok şey anlatıyor. Atlantikçi entelektüellerimizin dikkatle okumaları gereken, gerçekleri gözler önüne seriyor.

ABD’nin bugün içine kaydığı iki kutuplu yapılanmasını çok ayrıntılı biçimde irdeleyen ve bence birkaç kez basılıp herkesin okuması gereken bu yazıda dile getirilenler, aslında yeni bir bilgi değil: Tüm dünyada ABD’nin bu gidişi, yıllardır küreselleşmeyle gözleri karartılamayanlarca zaten dile getiriliyordu. Kimi kez sezgisel olarak, kimi zaman da su yüzüne çıkan yönetimsel çarpılmaları işaret ederek, ülkemizde de dünyada da kimimizin (ta 68’lerden bu yana) dile getirdiğimiz bir gerçekti...

Ancak Amerika’daki “çarpılma”nın yalnızca siyasal çıkar amaçlı küreselleşme (emperyalizm) ya da “dünyanın efendisi olma” idealinden (!) kaynaklanmayıp kendi iç çürümesine dayandığı gerçeği, bugün artık iyice su yüzüne çıkmaktadır. Küreselleşme ve dünya efendiliği, yalnızca bir sonuçtur.

KUZEY GÜNEY SAVAŞI

Başka deyişle ABD’de bugün büyüyen toplumsal çatlak; yalnızca küresel emperyalizmin saçma sapanlığına dayanmıyor, kökü ta kendi iç savaş yıllarına uzanıyor. Kuzey Amerika’da 1861-1865 Kuzey-Güney İç Savaşını anımsadığımızda, bunun salt “zenci kölelerin özgürlüğü” davası olmayıp, eyaletler arası bir ekonomik çıkar savaşı olduğunu görürüz. Verimli tarlalarında kara köleleri çalıştıran zengin Güney eyaletlerinin; sanayi bölgelerinde bu köleleri çalıştırmak amacıyla onlara “özgürlük” veren Kuzey eyaletlerine başkaldırması sonucu ortaya çıkan bir savaştır.

Güney’in 11 eyaleti, İngiltere aracılığıyla getirdikleri kara kölelerini özgürleştirmek istemiyordu. Çünkü, onları çalıştırarak zengin olmuştu. Bu yüzden “bağımsız” olmak istiyordu. Kuzey eyaletleri ise bu köleler için “özgürlük” ve “demokrasi” ideolojilerini kullanıyordu, amacı ise onları işçi yapmaktı; yani ikinci sınıf vatandaş olarak kullanmak. Ama sendikasız biçimde ya da sarı sendikalı olarak!

Bunu anlamak için Amerika’daki sendikal hareketler tarihine ve başkaldırılara iyice bakmak gerekir. Yani Kuzey eyaletler, ABD’nin sembolü “özgürlük anıtı” uğruna savaşmadılar. Güney eyaletleriyle pragmatist, sömürücü idealleri için yendiler Güneylileri. Sonra da tümüyle birleşen eyaletlerin kurduğu ABD; aynı taktiği dünya çapında uygulamaya girişti: Dünya ülkelerine “özgürlük ve demokrasi” götürdüğünü söyleyip onları ülkelerindeki “köle”liklerinden (!) kurtararak, emperyalizmin eline havuç (iş, para, koltuk vb) verilmiş kendi köleleri durumuna sokmak amacıyla…

GAZAP ÜZÜMLERİ

Yani tıpkı Güney eyaletlerine yaptıkları gibi bunların da topraklarına el koyarak (ve sanayi, teknoloji vs. sokarak) uygarlaşmaya, makineleşmeye (!) zorlamak yoluyla ehlileştirerek! Steinbeck, “Gazap Üzümleri” yapıtında ne kadar açık seçik anlatır, makinenin (endüstrinin) toprağını alt üst ettiği köylülerin durumunu Amerika’da. Yalnızca toprak mı? Bugün emperyalizmin yani Kuzeylinin “zafer”i, tüm ülkelerdeki ırk, din, hatta dil, milliyet, millet, devlet, cumhuriyet kavramlarını hallaç pamuğu gibi atarak “uygarlık makinelerini (robotlarını)” yine uygarlık adına her ülke toprağına sokarken kendini “İsa’dan sonra dünyanın en ünlüsü” olarak lanse ediyor.

Ancak Kuzeylinin gözden kaçırdığı şu: Sayın A. Dugin’in de işaret ettiği gibi, Kuzeyli, ülkesinin iki kutuplu olmasını engelleyemiyor. “Seapower” ve “Land power”lılar ülkesi olarak Amerika’da kutuplaşan bu oluşumu kim yarattı, dersiniz? Elbette emperyalizmin elinde oyuncak olan Amerikan toplumunun kendisi! Çünkü iki sınıflı Amerikan toplumu, artık iç savaşı kazanan kuzeyde de “özgürlük” ve “demokrasi” olmadığını görüyor ve uyanıyor: Zencisiyle beyazıyla, parası olmayanın sokaklarda ölüme bırakıldığını, işçi (patron ve çevresindekilerin dışındaki çalışanlar) haklarının yanı sıra (patlayan korona sayesinde) sağlık haklarının da çiğnendiğini, yaşam haklarının tehdit altında olduğunu apaçık görüyor.

Yakında parasızlıktan iyice işsiz ve aç kaldığında, (ne seçimler ne Biden buna çare ve çözüm getirebilecektir) sokak kavgalarının kentsel yıkımlara ve eyaletler arası iç savaşlara (tıpkı Kuzey-Güney savaşı gibi) yol açmayacağını hangi hükümet garanti edecektir? Dahası ABD’nin bu gidişi, tüm dünyada başlayan sokak çatışmalarıyla Avrupa’sından Asya’sına, Güney Amerika’sından Afrika’sına bütün ülke yönetimlerini de yakacak gibi gözüküyor. Yani görünen o ki, küresel korona bahane küreselleşmenin dökülüşü şahane!

Sonraki Haber