ABD parasıyla feminist müdahale
ABD Büyükelçiliğinin maddi desteğiyle kurulan Feminist Akademi'nin amacının veri toplamak ve Türkiye İstatistik Kurumu başta olmak üzere devlet kurumlarına alternatif oluşturmak olduğu belirlendi.
Batı, sözde kadın hareketine el attı. ABD Büyükelçiliği’nin maddi desteğiyle 9 Aralık’ta Feminist Akademi kuruldu. Muhatabı TKDF. Yani Canan Güllü’nün başkanı olduğu Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu. Akademinin işlerinin başında TÜİK’e alternatif veri akışı sağlamak var. Aynı, İstanbul Sözleşmesi’ndeki, Türkiye Cumhuriyeti’ne müfettişlik yapacağını iddia eden GREVIO’nun ilgili maddeleri gibi.
Aynı hafta, AB ve BM, kriterlerine uygun olarak seçtiği kadın örgütlerine 4,5 milyon avro hibe desteği vereceğini duyurdu. Amaçlar arasında, proje çerçevesinde ağ kurma, bilgi ve deneyim paylaşımı, kapasite geliştirme, yerel yönetimler ve akademik kuruluşlarla ortaklıklarının güçlenmesi var. Hibe alanlar arasında, Uçan Süpürge, Rabıta, Midyat Kırsal Kadınlar Derneği gibi STK’lar var.
FEMİNİST AKADEMİ
NE YAPACAK
TKDF bünyesinde kurulan Feminist Akademi’nin hedefinde devlet kurumları yer aldı. Akademinin kuruluşuna önem verdiği anlaşılan ABD Büyükelçiliği, Kültür Ataşesi Gabrielle Price’yi temsilci gönderdi. Tanıtım toplantısında konuşan TKDF Genel Başkanı Canan Güllü’nün ilk sözü, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi pek çok kamu kurum ve kuruluşun ‘Türkiye’de kadınlarla ilgili eşitlik perspektifiyle veri toplamaması’ gibi gerçeklerle yola çıktıklarını açıklamak oldu. Amaçlarının bilgi-belge sağlamak olduğunu ifade eden Güllü, şunları söyledi: “Feminist Akademi’ye üç temel sebeple ihtiyaç var. İlki cinsiyete duyarlı veri üretmek, ikinci olarak feminist harekete bilgi ve belge sağlamak ve nihai olarak katılımcı demokrasiyi güçlendirmek. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, uzun yıllardır veriye dayalı politika üretme ve savunuculuk deneyimi neticesinde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin finansal desteğiyle kurduğu Feminist Akademi’yle toplumsal cinsiyete duyarlı veri üreterek, bu alandaki eksiklikleri gidermeye katkıda bulunmayı amaçlıyor.“
VERİ BİLGİ TOPLAYACAK
Toplantının başlıca amacının veri toplamak olduğunu kaydeden Başkan Güllü, sözü İstanbul Sözleşmesi’ne getirdi: “Türkiye’de birçok konuda veri toplama konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Konu cinsiyete duyarlı veri toplama olduğunda kamu kurumlarının elindeki verilere ulaşmak neredeyse mümkün değil. Oysa kadınların deneyimlerinin veriyle görünür olması konusu, kadın haklarıyla ilgili uluslararası belgelerde uzun zamandır dile getirilmektedir. Türkiye’nin maalesef artık taraf olmadığı İstanbul Sözleşmesi’nde de aynı şekilde taraf devletlere veri üretmenin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için öncelikli önlemlerden biri olduğunu hatırlatılır ve verinin kamuoyuyla paylaşılması tavsiye edilir. Türkiye’de birçok alanda cinsiyete göre ayrıştırılmış istatistiklerin mevcut olduğunu görüyoruz. Oysa bir verinin kadın ve erkek olarak ayrıştırılmış olması onu toplumsal eşitliğe dayalı veri yapmaz. Zira o istatistikler genellikle kadın ve erkeklerin toplumsal yaşama eşit katıldıkları varsayımına dayanmaktadır. Dolayısıyla sahada gerçek bir kafa karışıklığından bahsetmek mümkün.”
BAKANLIK VERİLERİ GÜVENİLİR DEĞİLMİŞ
Güllü, 16 yaş evliliklerle ilgili dahi sağlıklı verisi olmadığını belirttiği Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) başta olmak üzere kamu kurumlarına alternatif olarak da Feminist Akademi’nin veri sağlayacağını işaret etti.
Güllü, “Şüpheli ölümler var Türkiye’de. O şüpheli ölümlerin kadın cinayetleri içerisinde olmadığını da fark ediyoruz. Arka tarafı incelenmeden şüpheli diye kalıyor. Biz Emniyet’te, Bakanlık yetkilileriyle görüşmelerimizde bunları dile getirdik. Sanıyorum bir doğru yol var ama açıklanması noktasında kadına şiddeti gizleme adına açıklamıyorlar. O hep söylediğimiz halının altına süpürme olayı devam ediyor.” dedi.
Amerika’nın Sesi’ne demeç veren Güllü, “Mevcut yapısıyla kadın mevzusundan kilometrelerce uzaklaşmış bir bakanlık görüyorum. Bu anlamıyla Türkiye’de şiddetin arttığını, Türkiye’de cinayetlerin özellikle boşanmış kadınlar üzerinde daha çok yoğunlaştığını ve siyasal İslam’ın bir erkek egemen baskısıyla gelen sorunlarına tanıklık ediyoruz. Türkiye’de kadına karşı şiddetin tanımlı olduğu bir ceza maddesi yasası yok. Yani baştan aşağı kadınlar açısından problemler var.” ifadesini kullandı.
BİDEN’İN GÖZDESİ CANAN GÜLLÜ
ABD Ankara Büyükelçiliği’nin muhatabı olan TKDF Başkanı Canan Güllü, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan bu yıl Mart ayında Cesur Kadın ödülü aldı. Dünya genelinde 21 kadının layık görüldüğü ödüller için tören First Lady Jill Biden’ın katılımıyla sanal ortamda yapıldı. Öte yandan Canan Güllü daha önce ‘yasaklı’ olduğu gerekçesiyle TBMM’ye sokulmamış bir isim.
Bu hafta bizzat Ankara Büyükelçiliği’nin marifetiyle hibe ve görev alan TDFK’ya üye dernek sayısı sadece on. Bu on dernek de birbirine benzer isimler altında örgütlenmişler, sadece bir e-posta adresi, hatta tek bir telefon numarası görünüyor. Örneğin, bir üyenin adı Kadın Hakları Koruma Dernekleri! Sadece bir sabit telefonları var. Bir başkası ise Kadın Haklarını Koruma Derneği! Diğerinden farkı, Dernekleri değil Derneği ve adresi İstanbul’da. Aman ha, inşaatçılar da unutulmamış: On üyeden biri İnşaat ve Kadın Derneği. İnternet sayfası adresi de koyalım demişler, ama sonunda hata vermiş.
Websitesi: http://www.ivkad.org/default.asp
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ GERİ GETİR ÇAĞRISI
TKDF’nin savunduğu İstanbul Sözleşmesi, 2/3 maddesinde “Taraf devletleri hem barış, hem silahlı çatışma dönemlerindeki ve sonrasında devam eden, kadınlara yönelik şiddetten sorumlu tutmaktadır.” diyordu.
Madde 9’da ise, aynen yukarıdaki iki hibenin gerekçesinde yer aldığı gibi, STK’larla işbirliğini öngörüyor ve teşvik edilmesini, işbirliği kurulmasını istiyordu: ”Taraf devletler, kadına yönelik şiddetle mücadelede aktif olan ilgili hükümet dışı kuruluşlar ve sivil toplumun çalışmalarını her düzeyde göz önünde bulunduracak, teşvik edecek, destekleyecek ve bu kuruluşlarla etkin işbirliği tesis edecektir.”
Madde 13’te de, taraf devletler, STK’lara veri toplama yetkisi veriyor, şiddet alanında her türlü araştırma yapılmasını desteklemeyi taahhüt ediyordu. Dahası, taraf devlet, üst denetim kurumu olarak GRAVIO’yu kabul edecek ve elindeki verileri sunacaktı. Açık adı Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu olan GREVIO, ”Kendi usul kurallarını belirleyecek (m.66/6), delegeleri ülke ziyaretlerini gerçekleştirecek (68.md), 66. Maddede belirtilen imtiyaz ve muafiyetlerden yararlanacaktı.