ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı: ‘Tarihin sonu’ tezi bizi kırılganlaştırdı
Jake Sullivan, ABD’nin politikalarını değiştirmesi gerektiğini belirtti. İç cephenin arka plana atıldığı eleştirisini yapan Sullivan, kamu yatırımlarının artırılması gerektiğini söyledi. Çin’e olan bağımlılık sebebiyle rekabette ‘saldırgan olmama’ uyarısında bulundu.
Foreign Affairs’te ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın uzun bir makalesi yayınlandı. “Amerikan Gücünün Kaynakları - Değişen Dünya İçin Bir Dış Politika” başlıklı makalede ABD’nin geçmiş dış politikasıyla ilgili tahlil ve eleştiriler var. Amerika’nın önünde önemli zorlukların olduğunu belirten Sullivan durumu “karşılıklı bağımlılık çağında rekabet” olarak özetliyor. ABD’nin lehine sonuçlanan Soğuk Savaş sonrası dönemin bittiğinin altını çizen yetkili dünyada güç dengesinin eskisi gibi olmadığını belirtti.
‘STRATEJİK REKABET YOĞUNLAŞTI’
Sullivan, Soğuk Savaş sonrasını büyük bir değişim dönemi olarak nitelendirip, 11 Eylül sonrasına kadar yoğun bir rekabet gücünün olmadığını belirtiyor. Bu durumun, esas olarak ABD'nin askeri ve ekonomik üstünlüğünün bir sonucu olarak gören ABD’li yetkili, “Soğuk Savaş sonrası bu dönem artık kesin olarak sona ermiştir. Stratejik rekabet yoğunlaştı ve artık sadece askeri alanı değil, uluslararası politikanın neredeyse her yönünü etkiliyor. Küresel ekonomiyi karmaşıklaştırıyor. Ülkelerin iklim değişikliği ve salgın hastalıklar gibi ortak sorunlarla başa çıkma yöntemlerini değiştiriyor. Ve bundan sonra ne olacağına dair temel soruları ortaya çıkarıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
‘YENİ DÖNEME ODAKLANAMADIK’
Eski varsayımlar ve yapıların, ABD'nin bugün ile 2050 yılları arasında karşılaşacağı zorluklara göğüs gerecek şekilde uyarlanması gerektiğini belirten Sullivan, önceki dönemde, “ABD ekonomisinin dayanıklılığını tehdit eden açık piyasa başarısızlıklarının üstesinden gelme konusunda isteksizliğin olduğunu” vurguladı. ABD ordusunun emsali olmadığından ve 11 Eylül'e yanıt olarak Washington’un devlet dışı aktörlere ve “haydut uluslara” odaklandığını söyleyen ABD’li üst düzey yetkili, “Washington, Stratejik konumunu geliştirmeye ve rakiplerinin askeri avantajlarını taklit etmeye çalışacağı yeni bir döneme hazırlanmaya odaklanmadı çünkü o dönemde karşı karşıya olduğu dünya bu değildi.” itirafında bulundu.
‘KASLARIMIZ KÖRELDİ’
Sullivan, Washington’un çoğu zaman uluslararası kurumlara, taştan yapılmış gibi davrandığını belirtti. ABD’nin bu tutumunun önde gelen güç olmasına rağmen, ülkenin en hayati kaslarından bazılarının körelttiğini söyledi. Donald Trump dönemini ele alan Sullivan, “Trump'ın ittifaklara zarar veren adımları, ABD'nin ittifaklarını bir yükümlülükten ziyade Amerikan gücünün bir kaynağı olarak gören Pekin ve Moskova tarafından kutlandı. Trump uluslararası düzeni şekillendirmek için harekete geçmek yerine ondan geri çekildi.” ifadelerini kullandı.
‘KAMU YATIRIMLARI DIŞ POLİTİKANIN TEMEL BİLEŞENİDİR’
İç cephenin arka plana atıldığını belirten Sullivan kamu yatırımlarının artırılmasının gerekliliğini vurguladı. Üst düzey ABD’li yetkili şu değerlendirmeyi yaptı: İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden on yıllarda ülke, Ar-Ge ve stratejik sektörler de dahil olmak üzere cesur bir kamu yatırımı politikası izlemişti. Bu strateji ekonomik başarısının temelini oluşturdu, ancak zaman içinde ABD bu stratejiden uzaklaştı. ABD hükümeti, hem Amerikalı işçilere hem de dünyaya yeterince odaklanmayan ticaret politikaları ve bir vergi kanunu tasarladı. ‘Tarihin sonu’ coşkusuyla birçok gözlemci jeopolitik rekabetlerin yerini ekonomik entegrasyona bırakacağını iddia etti ve çoğu uluslararası ekonomik sisteme dahil olan yeni ülkelerin politikalarını kurallara göre ayarlayacağına inandı. Sonuç olarak, ABD ekonomisi endişe verici kırılganlıklar geliştirdi. Ancak daha rekabetçi bir dünyada, Washington'un iç ve dış politika arasındaki bariyeri yıkması gerektiğine ve büyük kamu yatırımlarının dış politikanın temel bir bileşeni olduğuna şüphe yoktur.”
ÇİN İLE MÜCADELEDE TEMKİNLİ OLMA VURGUSU
Sullivan, Soğuk Savaş dönemindeki rekabet ile günümüz koşullarındaki rekabetin temelde farklı olduğu tespitini yapıyor. Bu hususta ABD’nin Çin ile olan bağ Soğuk Savaş döneminin karşılıklı bağımlılık düzeyleri çok düşük olan iki süper güç arasında yürütüldüğünü vurgulayan Sullivan, “Bu savaş kararlı bir şekilde ve Amerika'nın lehine sonuçlandı. Günümüzdeki rekabet ise temelden farklıdır. ABD ve Çin ekonomik olarak birbirine bağımlı. Rekabet gerçekten küresel ama sıfır toplamlı değil. İki tarafın karşılaştığı ortak zorlukların eşi benzeri yok… Rekabette bir gelgit yaşanacak; ABD kazanımlar elde edecek ama Çin de kazanacak. Washington aciliyet duygusunu sabırla dengelemeli, önemli olanın tek bir haber döngüsünü kazanmak değil, eylemlerinin toplamı olduğunu anlamalıdır. Ve herhangi bir ülkeyle rekabet edebilme kapasitemiz konusunda sürekli bir güven duygusuna ihtiyacımız var.” değerlendirmesinde bulundu.
İTTİFAKLARI GÜÇLENDİRME
Bu bağlamda ABD Başkanı Joe Biden ile birlikte, özellikle dış politikada ittifakları güçlendirme hamleleri yaptığını söyledi. Başta NATO’nun genişletilmesi olmak üzere, AUKUS’un güçlendirilmesi, Asya-Pasifik’te etkin olma amacıyla bölge ülkeleriyle işbirliğini geliştirme adımlarının atıldığını belirten Sullivan, “Bunlar münferit çabalar değildir. Kendi kendini güçlendiren bir işbirliği ağının parçasıdırlar. ABD'nin en yakın ortakları demokrasi dostlarıdır ve demokrasiyi dünya genelinde savunmak için var gücümüzle çalışacağız.” yorumunu yaptı.