‘Kurallara dayalı uluslararası düzen’: ABD-İsrail terör devleti

Bugün ABD ve Batı merkezli sisteme, teknolojisinden sanatına, eğitim hayatından ekonomisine bağımlı hiçbir ülke ‘tam bağımsız’ değildir. Amerikan emperyalizmine karşı duran devletlerin ve milletlerin, ABD ve onun sistemine her alanda alternatif bir dünya yaratmak için bir araya gelmesi elzemdir

Onlarca yıldır dünyanın dört bir yanına kan ve ölüm götüren Amerikan hegemonyasının gerileyişi, özellikle Batı Asya’da yarattığı terör devleti İsrail ile birlikte can çekişiyor. Amerikan emperyalizminin uydusu terör devleti İsrail’in bir yandan Filistin’de sürdürdüğü insanlık dışı savaş, diğer yandan Lübnan’da Hizbullah’a karşı artan terör eylemleri ve Hasan Nasrallah’ın şehit edilmesi, ABD hegemonyasının ve İsrail’in zafere yakın olduğunu değil; kaybettiğini gösteriyor.

AMERİKAN DEVLETİNİN TERÖR GENETİĞİ

ABD, bağımsızlığını kazandığı 18. yüzyılın üçüncü çeyreğinden bu yana çoğunlukla içte ve dışta güç politikası ekseninde genişleme konseptini (Manifest Destiny) misyon edinmiş bir devlettir. Bu bağlamda Kızılderilileri katletmiş, Kanada'yı işgal etmiş, Meksika'ya savaş açmış, İspanya’yla savaşı kışkırtmış ve Hawaii'yi ilhak etmiştir.

Yakın döneme baktığımızda ABD emperyalizminin Kore, Vietnam, Körfez, Afganistan, Irak ve Libya’da başlattığı savaşlarda, Yugoslavya’nın parçalanmasında ve Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalede insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlar yaşanmıştır.

Sadece 11 Eylül 2001 sonrası 23 yılda Amerikan askerinin sözde terörle mücadele adı altında dünya çapında yürüttüğü operasyonlarda yüz binlerce kadına tecavüz edilmiş, 4,5 milyondan fazla insan katledilmiştir.

HAMAS’ın Filistin’in özgürlüğü için sürdürdüğü mücadeleyle devam etmektedir. Bu direniş, bütün mazlum dünyanın ön cephesidir ve insanlığın ortak kaderini inşa etmek içindir.

PATLAYAN ÇAĞRI CİHAZLARININ GÖSTERDİĞİ DÖNÜM NOKTASI

İsrail, ABD’nin Batı Asya’daki en büyük ileri karakoludur. Geçen sene ekim ayında Filistin direnişinin ABD-İsrail’in sözde “yenilmez” denilen karizmasını yerle bir etmesi, ABD hegemonyasına yönelik önemli bir gedik açmıştır. İsrail’in birkaç hafta önce Hizbullah’a yönelik çağrı cihazlarını kullanarak yaptığı saldırı, terörizmin uluslararası tanımının en uygun hâlidir. ABD merkezli “kurallara dayalı uluslararası düzen”in en net görünümü budur!

İsrail’in çağrı cihazlarını patlatarak yaptığı eylem, dünyadaki kaosun ritminin bir anda fırlatma potansiyelini ve istikrarsızlık çağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu saldırıda kullanılan çağrı cihazları, Çin'in Tayvan eyaletindeki bir şirket tarafından, telsizler ise bir Japon şirketi tarafından üretilmiştir.

Tayvan’ı yöneten ayrılıkçı hükümet, geçen sene ekim ayında İsrail’e desteğini açıklamıştır. Japonya’da ise Şinzo Abe suikastından sonra içerisinde artan muhalif sesler susturulmuş ve bu süreçte daha sağcı hükümetiyle ABD’ye tekrar biat etmesi sağlanmıştır.

Hasan Nasrallah’ın şehit edilmesi, ABD hegemonyasının ve İsrail’in zafere yakın olduğunu değil; kaybettiğini gösteriyor.

TERÖR DEVLETLERİNE KARŞI TEK SEÇENEK

Bugün ABD ve Batı merkezli sisteme, teknolojisinden sanatına, eğitim hayatından ekonomisine bağımlı hiçbir ülke “tam bağımsız” değildir. Amerikan emperyalizmine karşı duran devletlerin ve milletlerin, ABD ve onun sistemine her alanda alternatif bir dünya yaratmak için bir araya gelmesi elzemdir. Çünkü ABD ve uydu devleti İsrail için diplomasi, devlet terörizmi içerisinde yürütülmektedir.

ABD’nin dünyaya sunduğu “değerler”, diplomasi ile savaş arasında fark göz etmeyen niteliktedir ve bu göz önüne alınarak onunla mücadele edilmelidir. Bugün insanlık, ABD veya müttefiki bir ülkede üretilen bilgisayar, telefon, araba vb. araçlarla ne kadar güven içerisindedir?

Emperyalizme direnen ve onu alaşağı etmek isteyen devletler, doğrudan emperyalist ulusötesi şirketler aracılığıyla ürettirdiği teknolojik aletlerin halklarına ve egemenliklerine karşı terörist saldırılar olarak kullanıldığı korkunç döneme girdiğini fark etmelidir.

Hâl bu iken akıllara ”ABD etkisinde süren küresel tedarik zinciri ne kadar güvenilir?” sorusu gelmelidir. Doğal olarak Amerika ve Batı merkezli teknolojik ekipmanlara karşı arınma dönemi başlatılmalıdır. Çünkü mücadele ekseni yalnızca ABD savaş makinasının askeri trajedisine karşı değildir.

Sadece 11 Eylül 2001 sonrası 23 yılda Amerikan askerinin sözde terörle mücadele adı altında dünya çapında yürüttüğü operasyonlarda yüz binlerce kadına tecavüz edilmiş, 4,5 milyondan fazla insan katledilmiştir.

ABD DESTEKLİ AYRILIKÇILIĞA KARŞI İNSANLIĞIN ORTAK KADERİ

Eğer Tayvan’ı ayrılıkçılar değil de Çin’le birleşmeyi destekleyenler yönetseydi Tayvan merkezli şirket bu cihazları İsrail’e sağlar mıydı? Bugün bu soru sadece Tayvan için değil ABD’nin vekalet savaşları ve ayrılıkçılığı desteklediği bütün coğrafyalar için geçerlidir.

Sonuç olarak, bugün Çin’in ekonomik yükselişi ve dünyanın üretim merkezi olması, Rusya’nın NATO’nun Doğu’ya karşı genişlemesine karşı verdiği savaş, yükselen dünyanın yeni uluslararası düzeni kurma sürecinde en büyük güven kaynaklarındandır.

BRICS ve ŞİÖ’nün önümüzdeki dönemde daha aktif ve yeni uluslararası düzeni bütün alternatifleri ile birlikte kurma mücadelesi güçlendirilmelidir. Dün Afgan halkının çıplak ayakla süren başarıya ulaşan direniş, bugün HAMAS’ın Filistin’in özgürlüğü için sürdürdüğü mücadeleyle devam etmektedir.

Bu direniş, bütün mazlum dünyanın ön cephesidir ve insanlığın ortak kaderini inşa etmek içindir. Hasan Nasrallah da o cephenin ortak şehididir.

Sonraki Haber