ABD Yemen’le savaşa hazır değil

Eski CIA yetkilisi Larry Johnson, ABD’nin sayıca ve silah yönünden Yemen’den üstün olduğunu, ancak kesin bir zafer kazanacağını söylemenin mümkün olmadığını belirtti.

Eski CIA yetkilisi istihbaratçı Larry Johnson, Yemen'in kağıt üzerinde ne sayıca ne de silah açısından bir üstünlüğü olmasına rağmen kesin olarak kaybedeceğini söylemenin mümkün olmadığını söyledi. Uzmanın gerekçesi ise ABD filosunun bir “sefer donanması” olmaması. Donanma destroyerlerinin en az 90 füzeye sahip olduğunu ve birincil görevlerinin uçak gemisini korumak olduğunu vurgulayan ABD'li uzman, Yemen'in 100 insansız hava aracı/roket/füze ateşlemesi halinde destroyerlerin uçak gemisini korumak için füzelerini kullanmak zorunda kalacağına dikkat çekti.

'DONANMA GÖREV YERİNDE KALAMAYABİLİR'

Johnson'a göre sorunlardan ilki bu noktada başlıyor: “ABD donanması, destroyerlerinin harcadığı mühimmat yerine yeni füzeler koyabilmeli. Yeniden ikmal yapabilmek için destroyerin ABD'nin füze stokladığı en yakın dost limana gitmesi gerekiyor.”

Eğer destroyer görev yerinden uzaklaşırsa uçak gemisinin de “savunma kalkanı olmadan orada öylece duramayacağı için yelken açması” gerekecek. Eski istihbarat yetkilisi bu durum karşısında, “ABD filosunun Yemen gibi bir savaş bölgesinde kalma gücü, Yemenlilerin ABD gemilerine ne kadar füze atacağıyla ilişkilidir.” sonucuna varıyor.

UCUZ MÜHİMMATA KARŞI MİLYON DOLARLIK FÜZELER

Johnson'ın dikkat çektiği bir diğer husus da donanmanın kullandığı, en az 500 bin dolar olduğu ifade edilen Aegis füzelerinin maliyeti. Uzman, “Emekli bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi bugün bana [Aegis füzelerinin] gerçek maliyetinin 2 milyon dolar olduğunu söyledi.” ifadesini kullandı. Eğer Husiler, ucuz mühimmatlarıyla ABD'yi bu çok pahalı füzelerini kullanmaya zorlarsa bu durumun bir başka zafiyeti gündeme getireceğini belirten Eski CIA yetkilisi, “ABD'nin elinde bu hava savunma füzelerinden sadece sınırlı sayıda var ve açığı kapatmak için hızla yenilerini üretebilecek endüstriyel kapasiteye sahip değil.” gözleminde bulundu.

ABD'NİN ZAYIF TARAFI

ABD donanması için daha kötü senaryoları da gündeme getiren Larry Johnson, filonun “Yemen'den gelen İHA/füze tehdidini bertaraf etme işini bitirmeden yelken açmak zorunda kalabileceğini” sözlerine ekledi. Uzman, bu gerçeğin ABD donanmasının zayıf yönü olduğunu ve düşmanlarınca kullanılabileceğini şu sözlerle aktardı: “Büyük Süper Güç, yoğun savaş operasyonlarını sürdüremediği için yeniden silahlanmak üzere geri çekilmek zorunda kalır. Bu gizli bir bilgi değil. Eğer bu anlaşılabilirse sadece Yemen değil, ABD'nin tüm düşmanlarının da Washington'ın prestijini zedeleyecek bir yol bulduklarının farkına varacaklarından eminim.”

Şayet Yemen bir ya da iki ABD donanma gemisini batırırsa, “işte o zaman işler gerçekten sarpa sarar.” diyen Johnson, Washington'ın bu olasılıkla başa çıkmak için “Sakladığı sihirli bir füze stoku yok. ABD gemileri batan bir gemiden kurtulanları aldıktan sonra yeniden silahlanmak için denize açılmak zorunda kalacaktır.” ifadelerini kullandı.

'OPERASYON SAVUNMA VE DEVRİYE AMAÇLI'

Öte yandan ABD Savunma Bakanlığından (Pentagon) dün yapılan açıklamada Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı oluşturulan uluslararası koalisyonunun amaçlarına yer verildi. Pentagon adına konuşan Tuğgeneral Patrick Ryder, Yemenli grubun Kızıldeniz'deki etkinliğine karşı 18 Aralık’ta kurulduğu açıklanan Refah Muhafızı Operasyonu'nun, “sadece savunma ve devriye amaçlı olacağını” söyledi.

Şu ana kadar 20’den fazla ülkenin bu deniz gücüne katıldığını kaydeden Sözcü Ryder, "Refah Muhafızı Operasyonu'na atanan kuvvetler, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde devriye gezerek, bu hayati öneme sahip uluslararası su yolundan geçen ticari gemilere gerektiği şekilde müdahale ederek yardımcı olacak." açıklamasını yaptı.

Ryder, Yemenli grubun saldırılarının sadece İsrail'i değil, dünyanın her yerindeki ulusların ekonomik refahını hedef aldığını belirterek, "Husilerin bu saldırıları durdurması gerekiyor. Milyarlarca dolarlık küresel ticareti, ekonomik refahı ve uluslararası hukuku olumsuz etkileyerek bütün toplumları karşılarına alıp alamayacaklarını kendilerine sormaları gerekiyor." ifadelerini kullandı.

KIZILDENİZ TRAFİĞİNDE DİKKAT ÇEKEN DÜŞÜŞ

Kızıldeniz krizinin yarattığı sonuçlara her gün bir yenisi ekleniyor. The Times of Israel'de çıkan bir habere göre İsrail'in güneyindeki Eilat Limanı Genel Müdürü Gideon Golber, Husilerin Kızıldeniz'de İsrail ile bağlantılı veya işbirliği içinde olan gemilere yönelik saldırılarının başlamasından bu yana limanın faaliyetinin “yüzde 85 azaldığını” belirtti. Limanın İsrail'in Kızıldeniz'deki tek kargo terminali olduğuna da haberde yer verildi.

Salı günü Financial Times gazetesi, Yemenli grubun gemilere operasyon yaptığı kilit nokta olan Babülmendeb Boğazı'ndan kaçınan gemiler nedeniyle Kızıldeniz'deki deniz trafiğinin aralıkta bir önceki aya oranla yüzde 30 azaldığını duyurdu.

Bloomberg tarafından derlenen gemi takip verilerine göre, bu hafta şimdiye kadar ham petrol ve yakıt taşıyıcıları da dahil olmak üzere sadece 30 tanker denizin güney ucunda yer alan Babülmendep Boğazı'na giriş yaptı. Haberde, Kızıldeniz'in diğer ucundaki Süveyş Kanalı'ndan daha az bilinen Yemen ile Afrika arasındaki bu boğazın da kritik bir öneme sahip olduğu, Orta Doğu ve Hindistan'dan gelen büyük hacimli ham petrol, dizel ve diğer petrol ürünlerinin Avrupa'ya giderken bu sulardan geçtiği ifade edildi.

NOEL VE YILBAŞI DURUMU AĞIRLAŞTIRIYOR

Diğer yandan Süveyş Kanalı'nın kullanılmaması, filoları daha uzun süre meşgul edecek, daha uzun mesafeler anlamına geliyor. Gemilerin varış noktalarına beklenenden daha geç ulaşması ve daha sonra bir sonraki yüklerine geri dönmekte gecikmeleri nedeniyle birçok aksaklığın yaşanacağına, özellikle de Noel ve yılbaşı nedeniyle durumun daha da ağırlaşabileceğine dikkat çekiliyor.

Küresel bir lojistik devi olan Keuhne+Nagel dün yaptığı açıklamada, 103 konteyner gemisinin Ümit Burnu'na yöneldiğini ve bu sayının artmasını beklediğini söyledi.

İSPANYA’DAN VETO

İspanyol El Confidencial gazetesinin haberine göre Madrid, ABD'nin Kızıldeniz'de seyrüsefer serbestisi ve gemilerin korunmasına yönelik operasyonuna Avrupa'nın katılımını veto etti. Gazetenin haberine bakılırsa Madrid, başlangıçta tüm topluluğun misyona katılmasını destekliyordu. AB Siyasi ve Güvenlik Komitesi 20 Aralık'ta yaptığı acil toplantıda Atalanta Operasyonu'nu genişleterek topluluğun girişime katılmasını oybirliğiyle onaylamış, AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, topluluğa üye ülkelerin Kızıldeniz'de ABD'nin Refah Muhafızı Operasyonu'na katılmaya karar verdiklerini söylemişti. Ancak 21 Aralık'ta Madrid'in tutumunu değiştirdiği ve AB'nin uluslararası ilişkiler danışmanlarından oluşan çalışma grubunun toplantısında kararı veto ettiği belirtildi. Avrupalı diplomatik kaynaklar İspanyol gazetesine, Madrid hükümetinin "tutum değişikliğinin" gerekçelerini ortaklarına açıklanmadığını söyledi.

Sonraki Haber