ABD’de sınıf mücadelesinin eğilimi

Amerikan emekçisi, küçük ve orta ölçekli üreticiler neoliberal küreselleşmenin acı reçetesini yırtıp atmak istiyor. Trump liderliğinin iktidara gelmesi, ABD burjuvazisinin küresel ve yerel egemenlik stratejisinde büyük bir yeniden yönlendirme anlamına gelecektir.

ABD’de hâkim sınıflar içinde çelişkiler artarak bir çatışma hâlini alıyor. Teksas Ulusal Muhafızları, mahkeme kararına rağmen 23 Ocak’ta ABD sınır devriyesini engelleyerek, dikenli telleri yerleştirmeye devam etti ve bununla birlikte 25 Cumhuriyetçi eyaletin valileri ortak bildiriyle Teksas’ın yanında olduklarını açıkladı. Mesele Cumhuriyetçiler ile Biden hükümeti özelinde Amerikan büyük burjuvazisi içerisinde artan çatışma eğilimini gösteriyor.

5 Şubat günü Teksas Valisi Greg Abbott, Biden ve merkezi hükümete karşı gövde gösterisi yaparak, beraberinde 14 Cumhuriyetçi valiyle basın toplantısı düzenledi. 15 eyalet yönetimi böylece ABD Başkanı Joe Biden’a sınır güvenliği konusunda ortak bir tavır içinde oldukları mesajını verdi.

GERİLEYEN KÜRESEL GÜÇ

ABD, 1950’lerden bugüne kurduğu uluslararası düzende hâlâ elinde askeri, siyasi ve ekonomik olarak çok boyutlu güç bulundursa da artık gerileyen bir kuvvet. Kurduğu uluslararası düzen çatırdıyor. 2000’li yıllarda Afganistan, Irak, Libya ve Suriye gibi ülkelere karşı başlattığı doğrudan savaşların çoğundan hezimetle ayrıldı. Orta Asya’da iktidar yaratacak kuvvetlerden yoksun, Güneydoğu Asya’da Avustralya, Filipinler ve Hindistan üzerinden Çin’i çevrelemeye yönelik stratejisi ise başarıdan uzak. Ukrayna’da bataklığa saplandı. Dış politikaya bağlı dinamikler üzerinden şekillenen iç politikasında ise Biden yönetimi köşeye sıkışmış durumda.

ABD elitleri içindeki başlıca çelişkiler ise Ukrayna, İsrail, göç sorunu ve Çin’e karşı stratejik çıkmazda kendini gösteriyor.

UKRAYNA: ‘ONURLU’ BİR GERİ ÇEKİLME?

Ukrayna meselesinde ABD’nin önünde duran iki seçenek var: Ya Rusya’yla anlaşarak ve etki alanını Avrupa ile bölüşerek ‘onurlu bir geri çekilme’ ya da ne pahasına olursa olsun savaşı uzatarak tüm mali-askeri yatırımlarını kaybetme. Amerikan derin devletinin ikinci seçeneği zorladığı koşullar ortadan kalkmaya başladı. Trump’ın başını çektiği grubun ilkini tercih ettiği açık. Wall Street elitlerinin ise ikinci stratejiye karşı tarafsız kalmaya başladığı hatta ilk seçeneğe meylettiği görülüyor. Amerikan emperyalizmi mevcut gücünü ne pahasına olursa olsun dünya imparatorluğu peşinde koşan çılgın stratejisini sürdürmeyi mi seçecek, yoksa gerçeği kabul edip Wall Street’in kârını korumak ve ABD imparatorluğunun baş güç konumunu korumak için küresel bir stratejik daralmaya mı gidecek?

İSRAİL MESELESİNDE ÇATIŞMA

Amerikan politika yapıcıları görünürde Amerikan büyük burjuvazisin neredeyse tüm fraksiyonlarıyla İsrail’i desteklemekten geri kalmıyor. Madalyonun öteki yüzünde ise bunun sınırları ve birbirleri arasında çatışmalar Epstein skandalında bile kendini dayatıyor. Dolayısıyla Amerika içi çatışmada büyük burjuvazi ne pahasına olursa olsun, hatta İran’la topyekûn savaş riskine rağmen İsrail’e desteğini sürdürmeyi mi yoksa işi sağlama alıp çekilmek için bir fırsat kollama durumu mu gözlüyor? Bu bağlamda, Biden grubu ile Trump grubunun özde çok farklı olmadığını, her ikisinin de ikincisini tercih ettiğini belirtmek ilginçtir. Trump’ın aksine, Biden yönetiminin daha büyük istekle savaşı sürdürme olasılığı daha yüksektir ve bu nedenle Trump’ın Orta Doğu’da İsrail eliyle yaratılan pisliği temizlemek için daha sakin bir yüzle ortaya çıkması daha olasıdır.

YASADIŞI GÖÇ SORUNU

ABD’ye yasadışı göçmen girişi kimi araştırmalara göre günde 10 bini buluyor. Bu, ABD’deki mevcut toplumsal sözleşmeyi tamamen yok ederek ve Amerikan proletaryasını sefilleştirip holiganlaştırarak yasadışı göçü büyük ölçekte şımartmaya devam mı edecek, yoksa artı-değer fazlasının bir kısmını Amerikan proletaryasıyla paylaşmaya ve az çok sosyal olarak istikrarlı bir toplum görünümünü korumaya mı yoğunlaşacak? Derin devletin en gerici ve çılgın kesimi, uluslararası büyük burjuvazi (Soros, WEF), kimlik siyaseti yapan küçük burjuvazinin suç ortaklığıyla, birinci stratejiyi uygulayacağını varsayıyor; ABD’nin küçük ve orta ölçekli kapitalist sınıfı ise buna karşı çıkıyor. Wall Street burjuvazisi, birkaç yıl kenarda oturup etkisiz hale geldikten sonra, artık Biden grubunun istediğini yapmasına izin vermeyeceğinin ilk işaretlerini gösteriyor. İş en sonda Teksas başta olmak üzere 25 eyaletin merkez hükümete isyan bayrağı açmasına kadar vardı.

ESAS RAKİP: ÇİN

Amerika kasım ayındaki başkanlık seçimlerine içte ve dışta bu çelişkilerle gidiyor. Diğer yandan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi esas meydan okumanın Çin ile kendi aralarında olacağı tespitini yapıyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan 30 Ocak 2024’te Dış İlişkiler Konseyi’nde yaptığı “ABD-Çin İlişkilerinin Geleceği” başlıklı konuşmasıyla (1) ve CIA Direktörü William Burns, aynı gün Dış İlişkiler Konseyi’nin ünlü dergisi Foreign Affairs’te yayımlanan “Casusluk ve Devlet Yönetimi” makalesiyle (2) Washington’ın Pekin’e karşı 2024 stratejisini ortaya koydular: Asıl rakibimiz Çin. ABD’nin küresel kapitalist işbölümü uyarınca 1990’lardan bugüne dünya imalat üretimi için ucuz Çin işgücünü kullandığı günler geride kaldı. Çin’in 2000’lerin ortasından bu yana tekrar girdiği kamucu-planlı ekonomi modeli Xi Jinping yönetimi ile taçlandı ve eğilim artarak devam ediyor. Rusya’nın Kiev rejimi özelinde ABD ve NATO’ya karşı başlattığı öncü savaş, Afrika’daki bağımsızlık hareketlerinin artışı, Yemen’in Kızıldeniz’de emperyalist gemilere geçit vermeyen mücadelesi derken Amerikan küresel liderliği büyük bir meydan okumayla karşı karşıya. Bir zamanların “ekonomik canlılık”, “diplomatik cesaret” ve “askeri güç” üçgeninde Batı değerlerince örnek gösterilen “Amerikan Rüyası” sönümleniyor. Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) ünlü dergisi Foreign Affairs’te 2022 sonunda konuyla ilgili çıkan bir makalede “Amerikan demokrasisi parlaklığını kaybederken Amerikan gücü acı çekiyor” başlığıyla itiraf ettiği de buydu. (3)

TRUMP VE KÜRESEL DARALMA STRATEJİSİ

Amerikan emekçisi, küçük ve orta ölçekli üreticiler neoliberal küreselleşmenin acı reçetesini yırtıp atmak istiyor. Trump liderliğinin iktidara gelmesi, ABD burjuvazisinin küresel ve yerel egemenlik stratejisinde büyük bir yeniden yönlendirme anlamına gelecektir. Küresel olarak, çılgın dünya imparatorluğu stratejisi, kayıpları durduran ve Batı Yarımküre’den Pasifik’e kadar yerleşik etki alanlarını sağlamlaştırmayı amaçlayan küresel bir daralma stratejisi lehine terk edilecektir. Ülke içinde ise küçük ve orta ölçekli kapitalistlere ve emekçi halka sınırlı tavizler verilecek, yasadışı göç dalgası durdurulacak, iç düzenin temel istikrarı korunacak ve burjuva demokrasisinin, “anayasacılığın” ve “hukukun üstünlüğünün” temel çerçevesi muhafaza edilecektir.

KAYNAKLAR:

1) Jake Sullivan Dış İlişkiler Konseyi’nde yaptığı konuşmanın tamamı için: https://www.youtube.com/watch?v=Dy-d2s3JDno
2) William Burns, Spycraft and Statecraft, Foreign Affairs,30 Ocak 2024, https://www.foreignaffairs.com/united-states/cia-spycraft-and-statecraft-william-burns
3) The Decline of the City Upon a Hill, Bruce Stokes, Foreign Affairs, 17 Kasım 2022, https://www.foreignaffairs.com/united-states/decline-city-upon-hill

Sonraki Haber