AB’de reform ve jeo-stratejik genişlemenin Avrupa’sı
Teori dergisinin Aralık 2023 sayısının dosya başlığı olarak kullandığı “Büyük Savaş Çıkar mı” sorusu, 2024’te de gündemde kalmaya devam edecek
Teori’nin dosyası, her ne kadar soruya “hayır” cevabını verse de Büyük Savaş ihtimalini düşündüren küresel çelişkiler gerçek. Dosya, Büyük Savaş çıkmasa bile bu çelişkilerin hem emperyalist merkezlerde hem de gelişen dünyada politikaların belirleyicisi olacağını da tespit ediyor.
Avrupa Konseyi’nin (European Council) 14-15 Aralık’ta gerçekleşen toplantısının karar metni (1), bu tespitin yeni bir kanıtı oldu. Kararın ilk ara başlığı Ukrayna; ikincisi ise Orta Doğu. Konsey iki gün boyunca savaşları ve savaş başlığı altında gelişen dünyaya karşı AB’nin tepkisel genişlemesini konuşmuş!
JEO-STRATEJİK GENİŞLEME VE ÇATIŞMA
Kararda Konsey’in Orta Doğu ile ilgili derin bir tartışma yürüttüğü belirtiliyor. Kararın son ara başlığı “Antisemitizm, Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığına Karşı Mücadele.” Karardaki ifadeyle “Yahudilerin güvenliği”, Avrupa’da kolaylıkla İsrail destekçiliğine ve Arabofobiye dönüşebiliyor.
Toplantıda Ukrayna başlığı için ise çok fazla tartıştıklarını sanmıyorum; çünkü bu başlık altındaki 11 madde, AB organlarının daha önceki kararlarında da benzer şekillerde yer alıyordu: Ukrayna’ya sonuna kadar destek olmak, askeri mühimmat ihtiyacının karşılanması için daha fazla sorumluluk almak, Rusya’ya karşı ambargo, Rus yetkililerin soykırım ve savaş suçlarından yargılanacağı özel bir mahkemenin kurulması ve yurt dışındaki Rus varlıklarına el konulması, sadece üye devletlerin değil partner ülkelerin de bu politikalara yönlendirilmesi vs.
Kararın üçüncü ara başlığı ise “genişleme.” AB, Ukrayna, Moldova ve Bosna-Hersek ile katılım müzakerelerini başlatma kararı aldı. Gürcistan’ın statüsü aday üye düzeyine yükseltildi. Konsey kararında Kuzey Makedonya ile müzakerelerin açılmasına hazır oldukları söyleniyor. Batı Balkan ülkeleri için de ayrı ara başlık var. Bu ara başlıktaki klasikleşmiş şu ifadeler, AB genişlemesinin bir tür tarifi gibi:
“… AB ile bağlantılı reformların hızını arttırmak, AB kuralları ve standartları temelinde ortak bölgesel pazara bölgesel ekonomik entegrasyonu ilerletmek.”
Reformizm, AB kural ve standartları, ortak pazara entegrasyon AB genişlemesinin temelini oluşturuyor. Fakat bu tanımdan yola çıkarak, genişlemenin sadece ya da öncelikli olarak iktisadi-mali güdümlü bir süreç olduğu sonucuna ulaşamayız.
Genişleme bölümü şu cümleyle başlıyor: “Avrupa Konseyi genişlemenin barış, güvenlik, istikrar ve refaha jeo-stratejik bir yatırım olduğunun altını çizer.”
Artık AB’nin genişleme politikasının öncelikli olarak iktisadi refah projesinin değil jeo-stratejik savaş pozisyonunun parçası olduğunu söyleyebiliriz. AB organlarının önceki kararları ve elimizdeki son Konsey kararı bize bu hakkı veriyor. Bu da emperyalist sınıfların, bu sınıfın Avrupa kanadının da küresel çatışmayı hayatta kalma mücadelesinin merkezine yerleştirdiği anlamına gelir.
Yukarıda alıntıladığım bölümü, şu cümle takip ediyor: “Bu, Avrupa vatandaşlarının ekonomik ve sosyal koşullarını geliştirmek, ülkeler arasındaki farklılıkları azaltmak için yönlendiricidir ve Birliğin üzerine kurulduğu değerleri teşvik etmelidir.”
Böylece emperyalist sınıfların ekonomik ve sosyal vaatleri, çatışmadan beslenen jeo-stratejik yatırımların peşine takılıyor; gelişen dünyaya karşı geliştirilen jeo-stratejik hedefler ve savaşın yarattığı öncelikler finansal performansın önüne bile geçebiliyor:
“Küresel istikrarsızlık, stratejik rekabet ve güvenlik tehditleri bağlamında Avrupa Konseyi, büyük jeopolitik birliğe ulaşabilmek için Avrupa güvenlik ve savunmasının güçlendirmesinin öneminin altını çizer. Birliğin kendi güvenlik ve savunmasında daha fazla sorumluluk almaya, stratejik eylem rotası takip etmeye ve özerk olarak hareket edebilme kapasitesini büyütmeye ihtiyacı var.”
AB, daha önce de Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin dünyada tektonik kayma yarattığı ifade etmişti. Eğer Komisyon kararları hayata geçerse, AB bu tektonik kaymaya askeri kapasitesini arttırarak cevap vermiş olacak. Bu yüzden de savunma sanayine yatırımların yükseltilmesi, savunma harcamalarının artırılması ve bu pazarın Avrupa’da büyütülmesi, son Konsey kararlarında da yer bulabilen Avrupa politikaları.
AB’DE REFORM
Kararda hem Birliğin hem de üye devletlerin genişlemeye hazır olması gerektiği söylenmiş. Bunun içinde Birliğin reform kararı hatırlatılmış. Kararın 22 ve 23. maddeleri “Reform” ara başlığı altında yer alıyor:
“Birlik genişlerken, Avrupa’nın başarılı entegrasyonu Birlik politikalarının gelecek için uygun ve sürekli olarak finanse edilebilir olmasını, Birliğin üzerine kurulduğu değerlere dayanmasını ve AB kurumlarının efektif olarak çalışmaya devam edebilmesini gerektiriyor.
“Avrupa Konseyi, 2024 yazında gelecek çalışmaların yol haritası üzerine kararlar alabilmek amacıyla gelecek toplantılarında iç reformu ele alacak.”
Gelişen dünyanın üretici sınıfları, gelecek planlarını jeo-stratejik amaçla genişleme üzerine kuran, reforma tabi tutulmuş Avrupa Birliği’ne hazır olmalı. Birlik inanıyor ki, “Bu, AB’yi daha güçlü yapacak ve Avrupa egemenliğini güçlendirecek.”
Avrupa egemenliği, son 200 yıldır kıtayı yöneten sınıfların sadece Avrupa’daki egemenliği olmadı.
Avrupa hegemonyası jeo-stratejik genişleme döneminde iç cephesini yeniden düzenleme ihtiyacı duyuyor. Örneğin AB’nin yeni kabul edilen göç ve iltica anlaşması birlik bölgesini düzenliyor; fakat birlik bölgesi dışında sonuçları olacak. 2024’te uygulanacak yeni mevzuatın, AB çevresinde, daha önce Yunan adalarında görülenden daha büyük ve trajik boyutlarda göç kampları yaratmasından endişe edenler var.
Konsey Kararı AB’nin göç politikalarının jeo-stratejiden bağımsız olmadığını gösteriyor. Hedefte yine Rusya ve Belarus yer alıyor:
“Avrupa Konseyi güçlü şekilde, üçüncü ülkeler tarafından politik amaçlarla göçmenleri araçsallaştıran tüm hibrit saldırıları mahkûm eder ve AB’nin dış sınırlarının efektif kontrolünü sağlama kararlılığını sürdürür. Avrupa Birliği, dış sınırlarında Rusya Federasyonu ve Belarus’un başlattığı, devam eden hibrit saldırılara karşı koyma kararlılığındadır.”
Böylece Birliğin önünde en önemli üç sorundan biri olarak gördüğü göç konusu da tektonik kayma sonrasındaki çatışmaların parçası olarak algılanır ve jeo-stratejik bir görüntü kazanmış olur.
AB: LİBERAL BİR SAVAŞÇI
Genişlemenin jeo-stratejik kimliği, hegemonyacı politikaların Doğuya doğru genişleyerek korunmak istenmesinden kaynaklanıyor. AB, Rusya ile askeri olarak karşı karşıya gelmiş olduğunu düşünüyor; doğrudan olmasa bile Ukrayna üzerinden dolaylı olarak. Önemli olan şu; geçmişte olduğu gibi iktisadi ve finansal araçlar, bu araçların getirisi ve çevrede yarattığı cazibe, artık AB’yi ayakta tutmak için yeterli görünmüyor.
Avrupa Birliği, Batı hegemonyasının en gurur duyulan devletler üstü projesidir. Fransız sosyolog Emmanuel Todd’un ifadesiyle, “Batı liberalizmin dünyanın geri kalanına karşı mücadelesi”, 2. Dünya Savaşı sonrasının bu gurur kaynağını dönüşüme uğratıyor. 2024 yılı, emperyalist kurumların ve AB’nin nasıl dönüşeceği hakkında bize yeni bilgiler verecek. 2024 yazında AB, bir sonraki stratejik gündemi (thenext Strategic Agenda) kabul etmiş olacak.
Şu tezin yeni bir kanıtı ile karşı karşıyayız: Sermayenin Batı’daki birikim halkasının, genişleme değil kapanış dönümündeyiz. Güvenlik politikalarının iktisadi genişlemeden öncelikli hale gelmesi, genişlemenin güvenlik politikalarına tabi kılınması bu anlama geliyor. Avrupa’nın hegemonyacı pozisyonunu jeo-stratejik güvenlik yatırımları ne kadar ayakta tutabilir, bunu göreceğiz.
Şunu da not etmemiz gerekiyor: Birlik ile üye devletlerin ayrı tüzel kişilikleri var. Birlik kurumları gelişen dünyaya karşı üye devletlerden daha saldırgan olabiliyorlar.
Avrupa’daki sermaye birikim halkası kapandığında da Avrupa var olmaya devam edecek; fakat daha fazla küresel süreçlerinin karar vericisi olarak kalamayabilir ve daha önemlisi, Avrupa da bunu biliyor.
DİPNOT
1)