ABD’nin yaptırım zabitleri Türkiye’de gezerken ev zencilerinin durumu

9 Ağustos Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip recErdoğan, Instagram yasağını eleştirenlere “ev zencisi” tanımını yaptı.

Basınımızın bazı kesimlerinden destek geldi.

Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda haklı, evet. Sosyal medya tekelleri HAMAS’ı terör örgütü sayacak ama PKK, FETÖ’yü saymayacak. Mehmetçiği desteklemek yasak olacak, PKK’lı hesaplara sahip çıkmak serbest olacak. LGBT’ye özgürlük tanınacak ama aileyi ve çocukları korumak suç olacak. Yok böyle bir şey…

Hürriyet’ten Ahmet Hakan şöyle yazıyor:

“Küresel sistemin kırıntılarıyla beslenen, küresel sistemin efendilerinin incitilmesinden süper rahatsız olan, küresel sistemin taleplerini emir telakki eden, küresel sistemin şirketlerine laf söyletmeyen tipler yok mu?”

Sayın Hakan çok haklı. Var.

Ama şöyle de bir durum var…

Aynı günlerde ABD Ticaret Bakan Yardımcısı Matthew Axelrod, Ankara ve İstanbul’a geldi. Axelrod, Rusya’ya askeri bağlantılı ürünler göndermenin ‘sonuçları olacağı’ yönünde Türk yetkililer ile sanayicileri bir kez daha uyardı.

Daha önce de ABD Maliye Bakanlığının Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı Brian Nelson Türkiye’ye gelmiş ve tehditler savurmuştu.

Hatta bazı ABD’li yetkililer, iş insanlarımıza yaptırımlara uyma dersi vermişti.

Ayrıca Türkiye’deki ABD Büyükelçiliği görevlilerinin Türk firma ve finans kuruluşlarını ziyaret ederek Rusya ile alışverişi kesmeleri konusunda tehdit ettiği ortaya çıktı. Aydınlık’ın ulaştığı ABD Büyükelçiliği görevlisi de bu ziyaretleri inkâr etmedi.

Tüm bunlar olurken maalesef “ev zencisi” konusunda Erdoğan’a destek veren basınımız, küresel sistemin yaptırım tehditlerine suskun.

Türk basınında bir kesim de millî tavır almalı, ev zencisi konumuna düşmemeli.

9 AĞUSTOS MEDYANIN HALLERİ

BU LEKEYİ SÜRMEYİN

SALİH TUNA/ SABAH

Vaktiyle bu ülkenin "muhafazakâr sağcıları" taklaya getirilmiş, Amerikan 6. Filosu'nu protesto eden "solcu devrimcilere" karşı harekete geçmişlerdi.

Mesela, Nurcu kökenli Mehmet Şevket Eygi, sahibi olduğu Bugün Gazetesi'nde, "Cihada hazır olunuz... Onlarda taş, sopa, demir, molotofkokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz..." diyordu. Sonuç itibarıyla 16 Şubat 69'da solcuların tertiplediği mitinge, "Müslüman Türkiye" sloganıyla saldırmışlardı.

Nereden baksanız, korkunç bir utançtı. Dahası, "muhafazakâr sağcı" kuşakların alnına sürülmüş kapkara bir lekeydi.

Oysa gerçek Müslümanlık, o solcularla birlikte "6. Filo Defol" diyerek "Bağımsız Türkiye" sloganları atmaktı. Her zaman söylerim, yineleyeyim: Dün "Komünizm geliyor!" korkusuyla nasıl ki kimi "muhafazakâr sağcılar" zillete düşürüldü, bugün de "Erdoğan nefreti" üzerinden solcular zillete düşürülüyor.

Gerçi günümüz "solcuları" ne kadar solcu; o da ayrı mesele. Baksanıza, MHP'den bozma Mansur Yavaş veya ANAP'tan bozma İmamoğlu'nu "umut" bellemişler.

Gülmeyin, öyle değil mi?

(…) Gelgelelim, Soner Yalçın'ın şu sözleri önemli: "Filistin eski başbakanı, Hamas Siyasi Büro şefi İsmail Haniye (...) öldürüldü. Ülkemizdeki muhafazakâr yayınların çoğu gerek haberlerinde gerekse yorumlarında hedefe İran'ı koydu! Yayınlardaki 'mezhep virüsü', küresel medyanın bile yapmadığı şekilde İran'ı suçladı (...) Oysa saflaşma belli: Bir yanda İran, Suriye, Yemen, Hizbullah, Hamas var, diğer yanda İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, ABD var..."

Kardeşler safınız neresi? İran'a yine düşman olun, yine nefret edin, çok derinlikli tarih felsefesi içinden yine jeopolitik okumalar yapın; lakin, İsrail Terör Örgütü, İslam ümmetini adeta aşağılarcasına Filistinlileri soykırımdan geçirirken mahut nefretinizi hiç değilse erteleyin.

Önceki kuşak, kendilerinden sonra gelen kuşakların alnına "6. Filo utancını" sürdü; siz de (asabiyet veya taassup belasına) İsrail'in amaçlarına hizmet edercesine savrulup da gelecek kuşakların alnına utanç lekesi sürmeyin.

Ayıptır, yazıktır, günahtır.

BOYALI OK...

MELİH AŞIK/ MİLLİYET

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kurultay çalışmalarını anlatırken:

“Çevreci ve doğa dostu tutumumuzu ve kadın erkek eşitliğine yönelik inancımızı ifade etmek üzere 6 okun en ortasındaki devletçilik okunun yarısını yeşile, yarısını mora boyayacağız.”

Anlaşıldığı gibi CHP’nin ambleminin değiştirilmesi ve oklardan birinin yeşil ve mor renklere boyanması genel merkezde kararlaştırılmış.

Oysa amblem değişikliği ciddi iştir. Bugün bir yönetim kalkar oklardan birine renk ilave eder. Yarın bir başkası tutar oklardan birinin ucuna çiçek koyar. Bir başkası okun ucundan kan damlatır. Partinin tarihi amblemi Genel Merkez’de alınan fantezi kararlarla değiştirilemez. Üstelik böyle bir gerek de yoktur...

Düşünün ki, bu partinin kurucuları Anadolu bozkırında hiç yoktan bir yeşil şehir inşa etmiş, başkent yapmıştır. Aziz Atatürk bu şehrin ortasına Gençlik Parkı gibi parklar yapmış, bataklığı kurutup Orman Çiftliğine dönüştürmüştür. Yeşile ve doğaya sevgi ve saygının en büyüğünü daha kuruluş yıllarında bu parti göstermiştir...

Kadın erkek eşitliği derseniz... Kadına oy hakkını Avrupa devletlerinden önce tanıyan, miras hakkı dahil kadına her alanda eşitlik tanıyan bu parti değil mi?

6 Ok hem doğa sevgisini hem kadına saygıyı fazlasıyla içeren bir simge değil mi? Oku boyamak yerine bu sevgiyi icraatta göstermek gerekir.

Sonraki Haber