Devrimciler servet değil vatan peşindeydi: Abdülhamit’in ‘kayıp çantası’ Hazine’de
Hürriyet internet sitesinde yayımlanan haberde Abdülhamit’in sözde kaybolan serveti gündeme getirildi.
Haberde, “Osmanlı İmparatorluğu'nun 34'üncü padişahı 2'nci Abdülhamid’in adı, geçtiğimiz hafta David Beckham’ın oğlunun düğünüyle gündeme geldi. İddiaya göre gelinin annesi Claudia Peltz'in boynundaki 94,80 karatlık elmas, aslında Sultan 2'nci Abdülhamid tahtan indirildiği esnada 'kaybolan' en nadide parçalardan biriydi... İddianın peşine düştük. Karşımıza ise gizemi hâlâ çözülemeyen Abdülhamid’in 'kayıp çantası' çıktı” dendi.
SARAY’DA ELE GEÇENLER KAYIT ALTINA ALINDI
Sık sık gündeme getirilen bu konu hakkında tarihi belge ve bilgiler Saray’a el konulduğunda ele geçirilen bütün para ve değerli eşyaların Hazine’ye aktarıldığı şeklinde. “Saray yağmalandı. Çok değerli eşyalar çalındı ya da kaçırıldı” şeklindeki iddialar, İttihatçıları suçlama maksadıyla o gün de gündeme getirilmiş bir konu. Oysa tarihi belgeler ve o dönemi yaşayanların aktardığına göre, İttihatçılar bu konuda çok titiz davrandı ve isyandan sonra Yıldız Sarayına gelen Hareket Ordusu Saray’ın etrafında güvenlik oluşturdu ve içeriye halktan kimseyi sokmadı. Ayrıca isyan sırasında halkın sokağa çıkma imkânı da yoktu. Abdülhamit 27 Nisan 1909 günü tahttan indirildikten sonra operasyon bitti ve hemen kurulan özel komisyon Saray’a gelerek sayım ve aramaya katıldı. Para ve değerli eşyalar tek tek sayılarak tutanak altına alındı. Bu tutanaklar daha sonra günü gününe Meclisi Mebusan’a gönderildi. Burada da ayrıca Meclis tutanaklarına geçirildi. Ele geçirilen para ve servet hakkında da mebuslar görüşlerini belirtti. Abdülhamit hakkında sert sözler sarf ettiler.
Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul halkı yolsuzluğu ayyuka çıkmış paşa ve bürokratların köşklerini basarak protesto ettiler ve buralara güvenlik güçleri gelerek servetlerine el koydu. Bunlar hakkında yapılan sayımlar ve buna ilişkin listeler günlerce gazetelerde yayımlandı. Halk, harami paşaların görevden alınmasını istedi. İstanbul’da günlerce süren protestolar yaşandı. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi de büyük sevinç yarattı. Ülkede özgürlük havası esti. Sürgünler geri döndü.
YILDIZ SARAYI’NA EL KONULDU
İsyan bastırıldıktan sonra Abdülhamid, Selanik’e sürüldü. Mahmut Şevket Paşa’nın emriyle 2 Mayıs 1909 günü Yıldız Komisyonu kuruldu. Komisyonun ilk ve acil görevi, Saray’da 31 Mart İsyanına delil olabilecek belge aramaktı. İkincisi ise Saray’ın değerli eşyaları ile Padişah’ın mal, mülk ve para ile mücevherlerinin tespit edilerek muhafazasıydı. Bugün bile ‘Yağmalandı’ denilen Saray, isyan sonrası İttihatçıların girişimiyle güvenlik altına alındı ve özel komisyon tarafından sayım yapıldı. Kötü niyetlilerin önüne geçildi. Yapılan sayım tutanakları günü gününe Meclis’e verilerek resmi kayıtlara geçirildi.
KARUN GİBİ ZİNGİNLİK
Ayrıca Hazine-i Hassa denilen Özel Hazinesi tasfiye edildi. Yapılan incelemede zarar ettiği ve çok büyük borçları bulunduğu ortaya çıktı. Devlet gibi kendi Özel Hazinesi’ni de iflas ettirmişti. Ölçüsüz giderlerini ya borç alarak ya da hesap hileleriyle Hazine’den karşılıyordu. Önemli bir kurnazlığı da Hazine’ye ait mülk ve araziyi kendi üzerine geçirmesiydi. Balkanlardan, Şam’a kadar haddi hesabı tam çıkarılamayan miktarda araziyi üzerine geçirdiği ortaya çıktı. Hanedana ait olması gereken araziler bile üzerindeydi. 150 büyük çiftliğin üzerine geçirildiği saptandı. Para ve arazilerin el konulmasının en önemli amacı, Abdülhamid’in iflasa sürüklediği Özel Hazinesine ait borçların ödenmesidir. Bir de haksız elde edilenlerin asıl sahibi olan Hazine’ye iadesidir!
MAHZENDEKİ PARALAR
Komisyon’un ilk araması 3 Mayıs 1909 günü yapıldı. Aramalar günlerce sürdü. Mahzenler, özel odalar ve her yer didik didik arandı. Aramamlar sırasında marangoz odasında iki sandıkta 300 bin lira kadar banknot, Taşoda’da sandık içinde bir miktar altın ve gümüş para ile mücevherat ve üç kasa bulundu. Bir odada valiz içinde 136 bin lira, diğer ikisinde de mücevherat çıktı. Çuvallar içinde saklanan paralar da dikkat çekti. Sayımlar ertesi günü de devam etti. O gün 13 kasadan 2’si açılmış, takriben 90 bin lira altın ve gümüş para çıkmıştır. Bunlar 11 çanta ve bir sandık içine konularak, Harbiye Nezareti’ne götürülür. Nadir Ağa’nın verdiği bilgi üzerine, Müze yanındaki mahzende 2 büyük kasa ve 2 sandık daha bulunur. Diğer günlerde de devam eden aramalarda, 1,5 milyon liralık nakit para, altın, gümüş ve hisse senetleri bulunur. Hepsi tutanakla tespit edildikten sonra Harbiye Nezareti’ne teslim edilir. Oradan da Hazine’ye devredilir. Elbise çantalarında bile para ve değerli senetler ortaya çıkar.
MECLİS’TE ONA VERİLEN İSİM: YILDIZ ÇETESİ
Yıldız Sarayı’nda bulunan bir defterde, Abdülhamid’in yurt dışındaki bankalarda yüklü miktarda para ve tahvilinin olduğu ortaya çıkar. Bu konu, özel komisyon tarafından Meclis’e getirilir. Burada yapılan görüşmeler sonrası, bu paraların şahsi birikimiyle elde edilemeyeceği ve ‘milletin parası’ olduğu kabul edilerek, çekilmemesi için acilen ‘Millet adına bunlara el konulması ve yurda getirilmesine’ karar verilir. Özel hesapları olduğu için, getirilmesinde bir sıkıntı oluşur. Bu da şu yolla aşılır: Selanik’e sürgün edilen Abdülhamid’e, özel görevli gönderilir. Karar kendisine tebliğ edilir. Bunların çekilmesi için hazırlanan talimat 17 Mayıs günü imzalattırılır ve acilen ilgili bankalara gönderilir. Bütün para ve tahviller 15 Temmuz günü getirilir. Abdülhamid’den, bunların -rızasıyla- 2. ve 3. Ordulara (Hareket Ordusu’nun olağanüstü harcamaları için) bağışlanması istenir. Paralara el sürmeden bağışlar. Başka da seçeneği yoktur!
GERİ GETİRİLEN PARALAR
Osmanlı Bankası’ndaki nakit mevcudu 13 bin 700 Osmanlı altını. Deutche Bank’ta 16 bin 493 Anadolu Şimendifer tahvili ve 98 Bon Juisans ve 3 bin Selanik limanı hisse senedi. Bunlar 14 çanta içinde banka memurları tarafından Selanik’teki Alman Konsolosluğuna getirilerek teslim edilir. Ayrıca Kredi Liyone’de ise 52 bin 430 Osmanlı altını teslim edilir. Ayrıca Abdülhamid’in bankalarda 1 milyon lirasının daha olduğu ilmühaberlerden anlaşılır.
MECLİSTEKİ TARTIŞMALAR
Hama Mebusu Abdülhamid Zöhravi: “Hareket Ordusu yalnız ben geldim demek için gelmedi, rezalet ve fesat membaı Yıldız’ı temizlemek için geldi.”
Bursa Mebusu Tahir Bey: “Hareket Ordusu’nun hizmetine cümlemiz minnettarız, bunda şüphe yoktur.”
Kırklareli Mebusu Emrullah Efendi Meclis’te şunları dile getirir: “Sabık Hakan 33 senelik iradesinden sonra bize harap bir mülk, boş bir hazine bırakarak gitti. Fakat, fazla olarak 10 milyon kuruş kadar da bir borç bıraktı.”
Aydın Mebusu İsmail Sıtkı Bey: “Maliye yalnız aç kalan hademelerin parasını ödesin.”
İstanbul Mebusu Kirkor Zöhrap: “Abdülhamid, Hazineye yaptıkları böyleyse, efrâda yaptıklarını düşünün, Hazineyi böyle soymuşsa, efrâdı yüz kat fazla soymuştur.”
Mizancı Murad Bey, devleti ‘Yıldız Çetesi’ diye niteler. (Kocahanoğlu, s.497, 505, 518-525.)
CUMHURİYET YÖNETİMİ DE DİKKAT ÇEKTİ
1 Kasım 1922 günü Saltanatın kaldırılmasından sonra 3 Mart 1924 günü de Halifelik kaldırıldı. Son halife Abdülmecit ve Osmanlı Hanedanı ailesinin tamamı yurt dışına sürüldü. Vahdettin’in kaçmasından sonra Halife Abdülmecit’in davranışları ve harcamaları da Ankara yönetimini rahatsız etti. Abdülmecit, bütçesinin azlığından şikâyet ediyordu. Özel kabuller yapıyor ve padişah gibi davranmaya başlıyordu… Hatta hanedan ailesinin bazı üyelerinin saraylardaki kıymetli eşyaları Kapalıçarşı’da sattığı konusunda bilgilerin geldiği belirtilerek İstanbul’daki Ankara yönetiminin temsilcisi uyarılıyordu. (6 Ekim 1923 öncesi.)
Bu rahatsızlık zirveye çıktığı günlerde de TBMM kararıyla Halifelik kaldırıldı. Hanedan üyelerinin yurt dışına çıkarken kişisel eşyaları dışında kıymetli eşyaları götürmemeleri konusunda da titiz davranıldı. Gidenler tek tek kontrol edilerek yurt dışına çıkarıldı. Her iki karardan sonra bütün saraylar TBMM’ye devredildi ve halkın malı oldu.
İttihatçılar ve Cumhuriyet devrimcileri 600 yıl içinde oluşan zenginliğin halkın hizmetine sunulması için gayret gösterdi. Çoğu da ölürken ceplerinde üç kuruş parası vardı. Büyük devrimci Atatürk ölmeden önce 1937 yılında bütün servetini Hazineye bağışladı… Bu insanlara yıllar sonra ima yoluyla bile bu türden suçlamalar yapmak ya cahillik ürünü ya da kasıt!
KAYNAKLAR:
1- Osman Selim Kocahanoğlu, 31 Mart Ayaklanması ve Sultan Abdülhamid, Temel Yayınları, İstanbul, 2009, s.455-550.
2- Aykut Kansu, 1908 Devrimi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995.
3- Ercan Dolapçı, Aydınlık, 29 Haziran 2017.