MEDYANIN HALLERİ... Uğur Dündar'a soruyoruz: ABD’ye taviz neler kaybettirdi? S-400 tavizi ne kaybettirir?

Bazı isimler, Türkiye’nin savunma gücüne güç katan, savunmamızı ABD hegemonyasından çıkarmak için önemli bir adım olan S-400’leri hâlâ kabullenebilmiş değil…

Birkaç gündür, liberallerin S-400 mesaisi dikkatimizi çekiyor.

“Batıcı Atatürkçüler” bu konuda da liberallerle ortak oldular.

Sözcü’den Uğur Dündar, “Akılcı bir girişim olmayan S-400’lerin alınması Türkiye’ye neler kaybettirdi?..” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Kayıpları şöyle sıralıyor:

“- Kullanılamayan bu füzelere 2,5 milyar dolar ödendi.

- Proje ortağı Türkiye F-35 uçaklarının yaklaşık bin parçasını üretiyor ve ülke ekonomisine 10 milyar dolara yakın bir katkı sağlıyordu.

- Ayrıca Türkiye için üretilen 6 adet F-35A savaş uçağı, o tarihten beri depolarda tutuluyor. Bir adet F-35’in maliyetinin ise ortalama 130 milyon dolar olduğu basına yansıyor...

- Bunların hepsi gittiği gibi ABD, tüm ısrarlara rağmen F-16’ları da vermiyor.”

Önce şunu belirtelim. S-400 bir stratejik tercihti. Yani Türkiye, bu silahı alarak aslında bir “tehdit nereden geliyor” güncellemesi yapmıştı. Türkiye bu tercihiyle şunu söyledi: “Esas tehdit ABD ve İsrail’den geliyor. Bu tehditlere karşı kendimizi silahlandırmak durumundayız.” Yani, ABD’ye teslim olmayan Türkiye'nin kararıdır bu. Şu notu da düşmek istiyoruz: Yarın 30 Ağustos. Büyük Taarruz başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’mızda kullanılan top mermileri, silahlar neyse, S-400’ler de oydu.

ABD, S-400’e karşı sopa olarak Türkiye’ye birçok yaptırım uyguladı.

Maalesef Uğur Bey, “Bu bağımsız bir ülkenin kendi seçimidir, ABD ne karışır” demek yerine, S-400’lerin ekonomimize zarar verdiğini söylüyor.

Şu gerçeği de söylemek zorundayız: “Güvenliği olmayan bir ülkede ekonomi de olmaz.”

Bu yüzden Uğur Bey’in verdiği sayıların hiçbir önemi yok.

Türkiye 1945’ten beri Atlantik Sistemi içinde. Bu süreç boyunca hep taviz verdik. Vermediğimiz anlarda, Kıbrıs Barış Harekâtı vs gibi, hep tehdit ve zorbalıklarla karşı karşıya kaldık.

Sonucu ne oldu?

12 Mart, 12 Eylül darbeleri ve 15 Temmuz darbe girişimi…

Aydınlarımızın suikaste uğraması…

Gençlerimizin birbirini kırması…

Ekonomide 500 milyar dolardan fazla borca batmış bir ülke…

Cumhuriyet Devriminin kazanımları olan fabrikalarımızın kapatılması, üreticinin kambur ilan edilmesi…

Bunların bedelini hesaplayabilir misiniz Uğur Bey?

İlla bir rakam mı arıyorsunuz? 15 Temmuz’a bakalım.

Prof. Dr. Sefer Şener, "15 Temmuz hain FETÖ darbe girişiminin doğrudan kişi başı maliyeti yaklaşık 2 bin dolara tekabül ediyor. Ülke ekonomisine dolaylı maliyeti ise 350 milyar doları bulmuştur." diyor.

ABD’nin darbe girişimi olmasaydı kaç tane S-400 alırdık? Kaç tane fabrika kurardık? Kaç F35 alırdık? Kaç milli projeyi geliştirirdik? Türkiye’nin borcu ne kadar azalırdı?

Hesapladınız mı Uğur Bey?

S-400 tavizi demek, bizi boğan Atlantik Sistemi’ne yeniden çıpalanmak demektir.

ABD ve emperyalistlerin Türkiye’nin başına yeni çoraplar örmesi demektir.

Türkiye’nin ihtiyacı olduğunda ABD’nin patriotları sınırımızdan nasıl çektiklerini, İHA-SİHA vermediklerini, buldukları fırsatta askerimizin başına çuval geçirdiklerini siz çok iyi bilirsiniz Uğur Bey.

Siz Türkiye’nin sevdiği, saygı duyduğu ve güvendiği bir gazetecisiniz.

Size yakışan ABD’nin sopasının yanında yer almak değildir. ABD’nin dayatmalarına boyun eğmek değildir.
Türkiye’nin bağımsızlığının yanında taraf almaktır.

S-400 tavizine karşı doğru aydın tavrı göstereceğinizi umuyoruz.

Malazgirt ve 30 Ağustos

AHMET HAKAN-HÜRRİYET

HAYATTA en sinir olduğum yarıştırmalardan biri şudur: Malazgirt ile 30 Ağustos yarıştırması.

Oysa Malazgirt ile 30 Ağustos...

Ayrılamaz, ayrılması teklif dahi edilemez bir bütündür.

Daha önce de yazmıştım.

Yineliyorum:

- Malazgirt anahtardır, 30 Ağustos kilit.

- Malazgirt başlangıçtır, 30 Ağustos sonuç.

- Malazgirt tapudur, 30 Ağustos tapunun tescilidir.

- Malazgirt yurt edinmedir, 30 Ağustos yurda sahip çıkmadır.

- Malazgirt “geldik” mesajıdır, 30 Ağustos “gitmiyoruz” mesajıdır.

- Malazgirt bir yanımızdır, 30 Ağustos öbür yanımızdır.

İkisini birbiriyle yarıştırmak, dövüştürmek, vuruşturmak...

Yeryüzünün en nafile uğraşları arasında ilk 10’a girer.

Ulus devletlerin sonu mu?

ERSİN ÇELİK-YENİ ŞAFAK

Sonda söyleyeceğimi başta yazacağım yine. Dijital dünyanın hükümdarları, sahip oldukları kullanıcı kitlelerine hükmederek, ulus devletlerin sonunu getirmenin eşiğini çoktan aştılar. (…)

Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, hukukçular, din adamları, sanatçılar ve peşlerinden sürükledikleri kitleler, hayatı Twitter merkezli yaşamaya başladılar. “Sadece Twitter mı?” diyenler olacaktır. Tabii ki değil. Lakin her platformun toplumlar üzerinde çok farklı etkileri olduğu gerçeğinden yola çıkarak Twitter’ı milyonlarca kullanıcısını negatif gündeme teslim eden mecra olarak ayrı tutuyorum. Mesela dâhil olduğum bazı WhatsApp gruplarının gündemini de Twitter’dan seken paylaşımlar belirliyor artık. İnsanlar bir meseleyi ele almak yerine, başkalarının gündemlerinin linkini paylaşıyorlar. (…)

Türkiye’nin 8 günlük Instagram kısıtlamasında gördük ki 57 milyon kullanıcının önemli kısmı, devletinin karşısında ve META’dan yana tavır aldı. Bu vahim tablo; siyasi görüşü, partisi ve konumu ne olursa tüm siyasetçileri fazlasıyla rahatsız etmeliydi. Ulus devletlerin, demokrasinin, seçimlerin, seçilmişlerin ve makamların sağladığı otorite, sorgulanamaz bir güç olarak sosyal medya şirketlerinin eline geçerken, politikacılar, belediye başkanları ve bürokratlar ise Tweet atarak siyaset yaptıklarını, insanları özellikle de yeni nesli bu yolla ikna edeceklerini düşünüyorlar.

Sonraki Haber