‘AB’NİN NÜKLEER ENERJİ TASLAĞI SON AŞAMA’

AB Komisyonunun, hazırladığı yasa taslağında, nükleer enerji ve doğal gaz yatırımları iklim dostu olarak tanımlandı ve yeşil yatırım sınıfına alındı. Sınıflandırma, AB’de bölünme yarattı. Nükleer bilimci Reşat Uzmen, konuyu Aydınlık’a değerlendirdi

Dr. Reşat Uzmen

FİGES Mühendislik Nükleer Teknoloji Geliştirme Direktörü

AB Komisyonunun ortaya koyduğu taslak uzun zamandır AB’yi iki kampa ayıran nükleer enerjinin “yeşil teknoloji” sayılıp sayılmayacağı ile ilgili tartışmanın son aşaması olarak anlaşılmalıdır. Geçtiğimiz on yıllarda Almanya, tamamen siyasî güdülerle (Yeşiller Partisi’yle koalisyon uğruna) nükleer enerjiden vazgeçeceğini açıklamış ama yenilenebilir enerji (rüzgâr ve güneş PV paneller) üretiminin düzenli ve güvenilir elektrik sağlayamamasından dolayı kömür, sonra doğal gaz santralları ile ve Fransa ile Belçika’dan nükleer elektrik ithal ederek, elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini düşünmüştü. Ne var ki özellikle Paris İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (CoP21-2015) sırasında ortaya çıkan ve karbon salamındaki ciddî ve durdurulamayan artış, son olarak Glasgow’daki CoP26’da alınan kararlar ve “sıfır karbon salımı” yönünde AB’nin hedefleri üye ülkeleri “karbon vergisi” konusunda ciddî olarak endişelendirmeye başlamıştır.

DANİMARKA NÜKLEER ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYOR

Danimarka uzun yıllar önce nükleer enerjiyi kullanmama kararı almış, nükleer araştırma merkezlerini bile tasfiye etmiş bir ülkedir. Ama ne tuhaftır ki, Danimarka’da son yıllarda kurulan iki şirket (Seaborg ve Copenhagen Atomcis) küçük boyutta 4. Nesil reaktör teknolojisi olan “Ergimiş Tuz Reaktörü” (ETR) geliştirme çalışmalarına başlamış ve Danimarka hükûmeti de dahil çeşitli yatırım fonlarından önemli finansal destek sağlamışlardır. 2030 yılına kadar Seaborg’un gemi üzerine monte edilmiş ETR ünitelerini görmek mümkün gözükmektedir.

AVUSTURYA KENDİYLE ÇELİŞİYOR

Avusturya, Almanya’dan epey önce referandum yaparak, hazır nükleer güç reaktörünü hiç çalıştırmadan devre dışı bırakmış (Zwenterdorf nükleer güç reaktörü/1978- referandum sonucu: %50,4’le hayır), yine siyasî sebeplere nükleer karşıtlığı yapan bir ülkedir. Ama kendi topraklarında, dünyada nükleer enerji ve teknolojiyi teşvik eden, üye ülkelere nükleer enerjiden yararlanmanın faydalarını öğreten bir BM kuruluşu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) ev sahipliği yapmakta bir çelişki görmemektedir.

NÜKLEER KARŞITLIĞININ NESNEL BİR TEMELİ YOK

Özetle, nükleer enerji üretimini istemeyen ülkelerin hiçbiri gerçek teknik kanıtlarla görüşlerini ortaya koyamamaktadır. En fazla öne sürülen konu “nükleer reaktörlerden çıkan atıkların saklanması” konusu olmaktadır. Oysa kömür yakılarak elde edilen hava kirliliği ve muazzam kül dağları nedense pek mesele edilmemektedir. Bugünkü teknolojiyle “nükleer atıklar” çevreye çok az bir etkiyle bertaraf edilmekte ve sonuçta camlaştırılan atıklar, çok az hacim tuttuklarından çevreye zarar vermeden saklanabilmektedir. Örneğin Fransa’nın bütün nükleer reaktörlerinden -56 çalışır nükleer reaktör- çıkan nükleer atıklar, iki basketbol sahası büyüklüğünde bir holde, derinlemesine kuyularda cam bloklar hâlinde muhafaza edilmektedir.

AB, ENERJİDE DIŞA BAĞIMLI OLMAK İSTEMİYOR

AB Komisyonunun taslağı, hâlen kömür kullanmak zorunda kalan ülkelere alternatif olarak çok daha az karbon salımı olan doğal gaza geçiş sağlamalarını kolaylaştıracaktır. Doğal gazın Rusya’dan, sıvılaştırılmış petrol gazının (LPG) ABD, Nijerya, Katar gibi ülkelerden temin edilmesi, AB’de ekonomik bağımlılık endişesi yaratmaktadır.

YENİ TEKNOLOJİLER, MALİYET VE RİSKLERİ EN AZA İNDİRİYOR

Öte yandan nükleer reaktör teknolojisinde son yıllarda gerçekleştirilen atılımlar, bugün kurulu olan konvansiyonel reaktörlerin yüksek maliyetleri, çok uzun süren yapım süreleri gibi sakıncalarını ortadan kaldıracak yeni teknolojiler üretme yoluna girmiştir. AB ülkeleri öncelikle kendi nükleer atıklarını “yakarak” oradan enerji üretmenin yolunu açarak, hem nükleer atık miktarının yüksek düzeyde azaltılmasını sağlayan, hem de atıkları uzun süre saklama zorunluluğunu ortadan kaldıran 4. Nesil küçük modüler reaktörler (SMR) üzerinde durmaktadır. Reaktör boyutunun küçük olması toplam maliyeti çok azaltacak, modüler yapıda olması da yapımcının kendi ülkesinde imal edeceği üniteleri, kamyonlarla kullanılacak yerlere getirip monte etmesiyle inşa-kurulum süresini kısaltacaktır. SMR sınıfı içinde şu anda ABD, Çin, Danimarka, Fransa, İngiltere, Kanada, Rusya gibi ülkelerce dünyada en fazla üzerinde durulan ve çalışılan reaktör teknolojisidir. Ergimiş Tuz Reaktörleri (MSR-ETR) ile Yüksek Sıcaklık Gaz Soğutmalı Reaktör (HTGR), Türkiye’nin de özel şirket ve kamu desteğiyle yapımında kararlı olduğu, toryumu kullanabilecek reaktör türleridir.

POLONYA BAŞI ÇEKİYOR

Öte yandan, kömürü terk ederek nükleer enerjiye geçmeye çalışan en öndeki ülke Polonya’dır. Uzun zamandır Avrupa’nın en yüksek karbon salınımının yapıldığı Polonya’da, hükûmet artık âdeta bir “ayıp” hâline gelen, fazla karbon salınımından vazgeçerek, nükleer enerji üretimine hızla girme kararlılığını göstermektedir.

Sonraki Haber