AB’yi dağılma korkusu sardı

Avrupa ekonomisindeki süregelen gerileme ve dünyada ekonomik kutuplaşmaların artması, Avrupa Birliği’nin dağılma riskini gündeme getiriyor. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, henüz koşullar olgunlaşmasa da sermaye piyasalarını birleştirmek zorunda olduklarını söyledi

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’nin telaş içinde olduğunu belirten ekonomist Serhat Latifoğlu, “Avrupa’nın esas sorunu üretim modelinde ve siyasi karar mekanizmasının ABD’ye bağımlı olmasında, bunlar düzeltilmeden avroya ve piyasalara güven artmayacak.” dedi.

Christine Lagarde

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde Avrupa Bankacılık Kongresi'nde “Sermaye piyasaları birliği için Kantçı bir dönüşüm” başlıklı bir konuşma yaptı. Lagarde, konuşmasında Avrupa Birliği içindeki sermaye piyasalarının genişletilmesi ve birleştirilmesi yolunda artık önemli adımlar atmak zorunda olduklarını belirtti. Lagarde, küçük ve dağınık finansal piyasaların kapasitelerini aşan bir ekonomik dönüşümün finanse edilmesi gerektiğinde, sermaye piyasaları birliğine ihtiyacın doğduğunu ifade etti. Avrupa Birliği hükümetlerinin ve şirketlerinin önemli finansman ihtiyacı içinde olduğuna dikkat çeken Lagarde, bu ihtiyacın karşılanması için gerekli koşulları beklemeye gerek olmadığını Immanuel Kant’ın felsefesine atıfta bulunarak belirtti: “Kant, dünyanın algımızı yaratması yerine, dünyayı nasıl deneyimlediğimizi belirleyenin bizim algımız olduğunu ileri sürerek felsefeyi ters yüz etmiştir.” Lagarde’nin planının Avrupa Birliği ve dünya için ne ifade ettiğini Aydınlık gazetesi yazarı ekonomist Serhat Latifoğlu, Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi.

Serhat Latifoğlu

AB içindeki sermaye piyasalarının genişletilmesi ve birleştirilmesi ne anlama geliyor? sorusuna Latifoğlu şu yanıtı verdi: “Avrupa Birliği'ndeki sermaye piyasalarının tamamının tek bir regülasyona tabii olmasıdır. Yani AB'deki tüm borsaların, bankaların ve banka dışı finans kurumları gibi tüm finansal kurumların ortak standartlara ve düzenlemelere tabii tutulmasıdır. Bugün kadar AB, bu konuda çeşitli adımlar atıp düzenlemeleri birbirine yaklaştırsa da henüz merkezileştirmemişti. Sermaye Piyasaları Birliği'nin kurulması bu merkezileşmenin sağlanması anlamına geliyor.”

AB’NİN SORUNU AVRONUN GÜÇSÜZLÜĞÜ

 “AB Sermaye Piyasaları Birliği (CMU) yaklaşık on yıl önce bir amaç olarak ortaya konduğundan beri, hedefi her zaman sermaye piyasalarının istikrarına öncelik vermek olmuştur. Biz, parasal birliği daha dirençli hale getirmek için özel sektör risk paylaşımını artırmaya ya da finans sektörünü daha dirençli hale getirmek için bankacılık krizleri sırasında "yedek lastiğe" sahip olmaya odaklandık.” diyen Christine Lagarde, bugün durumun değiştiğini ve ABD’nin 19. yüzyılın başında karşılaştıklarına benzer zorluklarla bugün AB’nin karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Serhat Latifoğlu, Lagarde’nin tespitlerinin yerinde olduğunu ancak Avrupa hisse senedi piyasalarındaki zayıflığın avronun güven eksikliği nedeniyle yaşandığını belirtti: “Özellikle 2008 krizinden sonra Avro Bölgesi’nin durgunluk içine düşmesi ve bir türlü kendini toparlayamaması avroya olan güvenin zedelenmesine yol açtı. Ekonomik yapı bozulduğu için avro güçsüzleşti. Ayrıca, Avrupa’nın siyasi iradesinin olmaması bu sorunu daha da derinleştiriyor. Rusya - Ukrayna savaşında bu görüldü. Uyguladıkları ambargo kararını kendi iradeleriyle almadılar. Enerji bağımlılığı yüksek olan bir bölgenin bu ambargolara uyması bir de üzerine faizleri yükseltmesi ve bile bile resesyona sürüklenmesi çok büyük hatalardı.”

AB, DAĞILMA KORKUSU İÇİNDE

Bloklara bölünmenin ve korumacı dış ticaret politikalarındaki artışın finansal koşulları zorlaştıracağını söyleyen Latifoğlu, AB’nin bir de dağılma korkusuyla baş etmeye çalıştığının altını çizdi: “Bu metinde AB’nin dağılması korkusu da kendini hissettiriyor. Zaten dünya ekonomisinde bir bloklaşma var. Bu bloklaşma içinde mevcut yapısını muhafaza etmek için AB entegrasyonunu artırmaya çalışıyor. Lagarde, görevi gereği bunu finansal alanda önerilerle yapıyor. En azından finansal entegrasyonu artırarak AB’yi bir arada tutmaya çalışıyor.”

Lagarde’ye göre AB, üç temel sorunla karşı karşıya: küreselleşmenin düşüşü, AB’nin nüfus sorunları ve karbonsuzlaşma çabaları. Küresel ekonominin rakip bloklara bölündüğüne dair işaretlerin arttığını söyleyen Lagarde “Yeni ticaret engelleri ortaya çıktıkça, tedarik zincirlerini yeniden değerlendirmemiz ve daha güvenli, daha verimli ve eve daha yakın olan yenilerine yatırım yapmamız gerekecek” dedi. Bu da küreselleşmenin düşüş eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor.

ALMANYA DIŞINDA KİMSENİN İŞİNE YARAMIYOR

Ekonomist Serhat Latifoğlu, AB’nin Almanya dışında kimseye yaramadığına vurgu yaparak “AB’ye sonradan üye olan ülkelerin performansına baktığımızda, genel olarak bu işten karlı çıkanın Almanya olduğu görülüyor. Almanya bu süreçte, AB modelinden farklı bir çizgi izledi. Kendi iradesiyle Rusya’ya ve Çin’e entegre olan bir model geliştirdi. Hammaddelerini Rusya’dan ucuza alıp, Çin’e ihracat yapan ve Çin’den ciddi miktarda ara malı ithalatı yapan bir ülke. Almanya’yı güçlü tutan şey bu oldu. Tarihinin en yüksek borçlarına ulaşsa da, diğer ülkelerle kıyaslandığında hala çok küçük. Burada iki başlılık oluştu. Avrupa Birliği, Almanya dışında kimseye yaramadı bu da avro üzerindeki tartışmaları da çoğalttı”değerlendirmesinde bulundu.

Latifoğlu, avronun zayıflığının, dolarizasyonu güçlendiren etkenlerden biri olduğunu da ekledi: “Bugün AB olmasaydı en azından Alman markı ve Fransız frangı var olsaydı, Amerikan doları bu kadar güçlü bir rezerve ulaşamazdı. Bu ülkelerin de para birimlerini avroya bağlaması ve avronun kötü performans göstermesi dolarizasyonu en çok destekleyen etkenlerden birisi oldu.”

SORUN AVRUPA’NIN ÜRETİM MODELİNDE

Lagarde ayrıca AB nüfusunun “önemli bir kırılma noktasına” yaklaştığını açıkladı: “15-64 yaş arası nüfusta sürekli bir azalma 2025 gibi erken bir tarihte başlayacak gibi görünüyor. Toplumlarımız yaşlandıkça, daha az işçiyle daha fazla çıktı üretebilmemiz için yeni teknolojiler kullanmamız gerekecek.” Lagarde, bu iki konu iklim sorunlarıyla birleştiğinde kısa sürede büyük yatırımlara ihtiyaç duyulacağını belirterek, “Yeşil dönüşüm için 2030 yılına kadar yılda 620 milyar avro ve dijital dönüşüm için yılda 125 milyar avro daha yatırıma ihtiyaç duyulacağını tahmin ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Lagarde’nin önerisi hayata geçerek sermaye piyasalarını güçlendirse ve şirketler için yeni borçlanma kanalları açsa da bir işe yaramayacaktır.” diyen Serhat Latifoğlu, sorunun Avrupa’nın üretim modelinde olduğunu belirtti ve bu yeni yapının yalnızca borçluluğu ve uzun vadede iflasları artırmaya sebep olacağını söyledi.

Sonraki Haber